15 dakika gibi bir süre geçtikten sonra Can ağabey sıkılmış olacak ki şarkı açtı.

Kulaklarımın aşina olduğu müzik, çalmaya başladığında gözlerim ışıldadı.

Can ağabeyde "Dolu kadehi ters tut" dinliyordu anlaşılan.

Daha sonra şarkıyı son sese getirip söylemeye başlamışlardı.

Simsiyah bir gecede yalnızdın, aydan bile beyaaz!
Seni ilk gördüğümde dedim
"Bu kız lütfen biraazz benim olabilir mi?"
Dedim "olabilir"
Sordum "olabilir mi?"
Dedin "olabilir"

Bir süre sonra şarkıya bende eşlik etmeye başlamıştım. Baran ağabey dışında hepimiz bağırarak şarkıyı söylüyorduk.

O ise bizi gülerek izliyordu. Daha sonra gözüme ilk olarak ışıklar çarptı. Burası, asla ama asla hiç geleceğimi düşünmediğim bir yerdi.

Klasik ve klişeydi belki.

Ama benim için çok önemliydi. Hayır hayır önemli diye bahsettiğim lunapark değil. Aile olabilmek...

Bunca zaman duygularımı hep gömmüştüm kalbimin içine. Üzerine toprak falanda atmamıştım. Direkt tutkallamıştım üstlerini. En sert yapıştırıcıları sürmüştüm üzerlerine.

Hiç kardeşim olmamıştı. Eski ailemde tek çocuktum. Kuzenlerim olacak şahıslar vardı işte bir tek. Onlarında nasıl olduğunu anladınız zaten. Duygularımı hep ayna karşısında anlatırdım.

Nasıl delirmediğimi sormayınız lütfen.

Belkide delirdim çoktan...

Acılarım bir kutuydu benim için. Karton bir kutu. Islanırdı hemen dayanamazdı. Ezilip büzüşür ve ne kadar ıslak olduğunu gösterirdi size.

Şimdi gözlerim dolu dolu nasıl bakıyorsam ileri. İlk defa mutluluktan doluyordu gözlerim.

Araba durduktan sonra aşağıya indik. Baran ağabey tepkimi ölçmek için bakıyordu yüzüme.

Benim ise lâl olmuştu dilim.

Direkt kollarımı beline sardım. O da sarılışıma karşılık verdi. Mırıldandım kendi kendime.

"Teşekkür ederim ağabey. Bu gözleri yıllar sonra ilk kez mutluluktan doldurduğunuz için."


♥•♥•♥•♥•♥


Elimde ki pamuk şekeri ağzıma tıkarken bir yandan da, pamuk şekeri her yerine bulaştıran Ege'ye gülüyordum.

Sayamayacağım kadar çok alete binmiştik. Aynı zamanda onlar hakkında bir kaç şey de öğrenmiştim. Can ağabeyin yükseklik korkusu varmış mesela.

Atış yaparak peluş ayı kazanmıştı Esat ağabeyim. Ondan korkuyordum fakat gerçekten çok iyi davranıyordu bana. Gözlerine ne zaman baksam dolu dolu olduğunu görüyordum.

Bu beni kötü hissettiriyordu.

Buğra ağabey yanıma elinde su ile geldi.

"Şu suyu iç her yerine bulaştırmışsın."

Sert ve keskin sesi ile kafamı hızla salladım. Elindeki suyu alacakken kendine doğru çekti suyu.

"Ben açarım."

Suyu açıp bana verecekken su bir anda üstüme döküldü. Hem de şişenin tamamı!

Üzerim sırılsıklam olmuştu. Ben çığlık atarken Baran ağabeyim ve diğerleri gülüyordu. Buğra ağabey konuşmaya başladı.

"Kusura bakma ya. İsteyerek olmadı. Benim yanımda kıyafetlerimden var vereyim mi?"

Bunu soru sorar gibi değilde daha çok giymek zorundasın gibiydi. Başka yapacak bir şeyim olmadığında kabul ettim.

Elinde ki sweatshirtü elime alıp lunaparkın sonunda ki lavoboya gittim. Siyah ve düzdü. Üzerime giyince aşırı büyük durmuştu. Aynı zamanda da şortun sadece uçları gözüküyordu.

Dışarı çıktıktan sonra arkası dönük ağabeyimleri gördüm. Buğra ağabey konuşuyordu.

"Tabii ki bilerek ıslattım üstünü. Sizden önce benim sweat'imi giydi ağlayın."

Bu bizim serseri tipli Buğra'mıydı gerçekten?

Beni ilk farkeden Kaner ağabey oldu. Daha sonra diğerleri de bana doğru döndü.

Ben kollarımı birleştirmiş, Buğra ağabeye sert bakışlar atarken, o gülümsüyordu.

Baran ağabey, açıkta olan bacaklarımı görünce konuşmaya başladı.

"Ben senin yapacağın işe tüküreyim Buğra!"

••••••••••••••

Yorgun argın bir şekilde eve gelmiştik. Üzerimi değiştirip, saçlarımı arkadan bağlamıştım.

Buğra ağabey bugün benimle yatmak istemişti. Bende el mecbur kabul etmiştim.

Buğra ağabey çoktan yatmıştı. Ben de yanına gelip biraz uzaklaştım ondan.

O ise beni kendine doğru çekmişti.

"Kıvırcığım, bizi hiç bırakma olur mu? Ben sevgisini kolay kolay paylaşabilen biri değilim. O yüzden şimdi, en başından alarak bir ağabey kardeş olarak başlayalım."

Benden cevap bekleyerek yüzüme bakıyordu. Ben ise ona sarılarak vermiştim cevabımı.

•••

Ağzımda ki kuruluk ile gözlerimi açtım. Saat gece 01:30 civarlarındaydı.

Bugra ağabeyin kollarından zar zor kurtulup su içmek için ayağa kalktım.

Su içmeye giderken ayak sesleri duydum. Işık kapalı olduğu halde uzun ve yapılı biri olduğu belli olan bir adam mutfakta su içiyordu. Korkuyla elime yanda duran vazoyu aldım.

Tam vuracakken arkasını dönmüş ve kafama soğuk bir şey dayamıştı.

Silah.

Elimde ki vazo yere düşmüş ve gürültülü bir ses çıkarmıştı.

Ben ise kafamda ki silah ve çenemi sıkan el yüzünden, tir tir titriyordum.













Sınır 270 oy 400 yorum + 3 takipçi

Okunma sayısı baya arttı fakat oy sayısı oldukça az. Bu yüzden arttırıyorum sınırı.

Okyanus kitabı ile de ilgilenmek istiyorum artık. Ona daha yavaş gelecek bölümler.

Bölüm nasıldı?

Biraz kısa oldu bölüm ne yazık ki :(

Fakat yine sizi fazla bekletmeden attım yb attım.

Sizce sonda gelen kişi kim?

Ağabeyleri ile ilgili bir bölüm oldu.

Umarım beğenmişsinizdir.

Bir sonra ki bölüme kadar bağğğaaayyyy

KIVIRCIK | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin