"Bu ilaçları içmesine artık gerek yok. Testin sonucuna göre kanseri geriliyor. Bu şekilde devam ederken bir sene dolmadan tamamen iyileşmiş olursunuz."
Doktorun dedikleri ile yüzümde kocaman bir gülümseme olurken Gazel'e baktım. O da gülümsüyordu. Doktor birkaç bir şey daha söyledikten sonra önce odasından daha sonra da hastaneden çıkmıştık.
"Ee bizimkilere ne zaman bu güzel haberi vereceksin?"
Gazel omuzlarını kaldırıp indirirken gülümsemeye devam ediyordu.
"Söylemeyeceğim. Birkaç ay sonra bizzat karşılarında olacağım."
Gülümseyip kolumu omzuna attım ve onu kendime çektim.
"O zaman hadi yemek yemeğe gidelim bebeğim."
Gazel ilk önce omzundaki koluma sonra da bana baktı.
"Keşke Giray burda olsaydı da seni şu halde görseydi. Neler yapabileceğini tahmin etmek sanki o kadar da zor değil ha?"
Sadece bir an durup düşündüm. Evet evet, düşündüm. Giray'ın bütün sinirli halleri gözümün önünden filim şeridi gibi geçerken hızla kolumu indirip Gazel ile arama mesafe koydum.
"Bir şeyler yemeğe gidelim Gazel hanım."
Gazel bu hâlime daha da gülerken, birlikte yemek yiyeceğimiz yere doğru yürümeye başladık.
Güzel bir restoranın terasında oturmuş önümüzdeki yemekleri yerken, elimdeki çatalı bırakıp geriye yaslandım ve ona baktım.
"Hayatımdaki en çaresiz kaldığım an ne zamandı biliyor musun?"
Böyle bir soru beklemediği her halinden belli olurken o da elindekilerini bırakıp geriye yasladı.
"Ne zaman?"
Gözlerimi ondan kaçırıp karşımızdaki manzaraya baktım.
"Bir gece yanıma gelip ağladığın zaman. Işte o zaman çok çaresiz hissettim. Senin için hiçbir şey yapamıyordum. Ne acını hafifletebiliyordum ne de seni teselli edebiliyordum."
Omzumun hafifçe dürtülmesi ile gözlerimi yavaşça açıp, kısık gözlerle etrafa baktım. Gazel, kollarını kendine sarmış öylece bana bakıyordu. Hızla yattığım yerde doğrulup ayağa kalktım.
"Bir şey mi oldu?"
Gazel öylece yüzüme bakarken bir şey demedi. Neden konuşmuyordu ki? Kâbus falan mı görmüştü acaba? Ona bakmaya devam ederken bir yandan da yüzünü inceliyordum. Birden gözleri dolmaya başladı ve ben daha ne olduğunu anlamadan gözyaşları yanaklarına doğru süzülmeye başladı.
"Gazel, neyin var anlat bana."
Gözyaşlarına hıçkırıkları da eklenirken yatağa oturdu bağıra bağıra ağlamaya başladı. Hemen önüne, dizlerinin dibine çöküp ellerini tuttum. Onu ilk defa böyle görüyordum ve gerçekten de ne yapmam gerektiğin dâhi en ufak bir fikrim yoktu.
"Barış, canım çok yanıyor."
Canı mı yanıyordu? İlaçlarını mı içmemişti acaba, ama ilaçlarını da bizzat ben vermiştim. Hem de gözümün önünde içmişti. Üstelik birden bire ne olmuştu ki?
"Hastaneye gidelim mi ya da doktoru arıyayım gelsin?"
Kafasını iki yana sallayıp belinden silahını çıkarıp elime tutuşturdu. Bir ona bir de elime koyduğu silaha baktım. Kaşlarım çatılırken dikkatle onu izledim.
YOU ARE READING
SOĞUK SEMT
Teen FictionSessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere düşme sesini duyacak kadar. Kendi kalp atışınızı kulaklarınızda hissedecek kadar. Vücudunuzdaki kanın orda oraya taşındığını duyacak kadar ses...
❌ 51. BÖLÜM ❌
Start from the beginning