BÖLÜM 5:《ILIK RÜZGAR》

1.3K 116 99
                                    


Keyifli okumalar🖤

BÖLÜM 5 'Ilık Rüzgar'

Öfke tüm duygularımın tercümesiydi bir zamanlar. Üzüntüm, mutluluğum, korkum.. Hepsini bir kapsül içinde ruhuma teslim etmiştim. Ciddiye alınmanın başka bir yolu yok gibiydi. Sesim çıkmazsa görünmüyor, sussam gittikçe yok oluyordum.

Yıllarca kendime kötü biri olmadığımı fısıldayıp durdum. Hislerime uzun süre emanet bir mal gibi davrandım. Çünkü alacak verecek denen şey, elimin altındaki eşyaların çokca dışına sıçrayıp, ruhumun da ayrıcalıklı bir paçavra olduğunun kanıtıydı.

Kimsenin ruhumu önemsediği yoktu. İyiliği göremeyen çevremi öfkemle kendimden uzaklaştırırken, aynı anda kendimi varolmanın müthiş tadımıyla baş başa bırakıyordum. Ta ki yalnızlık denen bu müstesna aidiyetin, ruhumda yarattığım kimliğimden bir haber olduğunun farkına varana kadar.

Geç kalınmışlık hissi peşimi hiç bırakmadı. Küçücük yaşımda bile yaşamdan hep bir adım geride kaldığımın bilincindeydim. Adımı unuttuğum zamanlar oldu. Kendimle olan kavgalarım, insanlarla karşı karşıya gelmeme mani olmaya başladı. Şifayı bir nebze kendimde bulmuştum sanki.

Bu bir süreçti, farkındaydım. Her zaman bir şeylerin farkında olan bir çocuktum zaten. Fakat kimse benim bir çocuk olduğumun farkında değildi. Kavgalarım önceleri hep kendimleydi. Suçluluk, eziklik, özgüvensizlik.. Bunları kendimde gördükçe daha da öfkeli bir karaktere bürünüyordum. Ama yine farkındaydım. Çok garipti. Sanki kendimi dışardan izler gibiydim. Her hareketimi sorgular, kendime çoğu zaman düşman kesilir, ama en çok kendime üzülürdüm.

Tabii o zamanlar bunun bir yalnızlık olduğunun bilincinde değildim. Çünkü benim annem vardı, babam vardı. Bir kardeşe sahiptim.

Yalnız olmak, bu duyguya kendimi esir kılmak nankörlük gibi gelirdi. Sanki ben elimdekinin kıymetini bilmiyormuşum da, hep daha fazlasını ister gibi görünmekten korkardım.

Yavuz'da böyle zannetmişti işte. Ona kızamazdım. Bana dışardan bakan herkes belki de gerçekten şımarık bir kız gibi görebilirdi. Neyse ki bunları kafama takmayı bırakalı uzun zaman olmuştu.
Bir zamanlar hayatımım büyük bir kısmına yayılan bu 'elalem' adlı virüsü temizlemiştim. Hayat benimdi, kararlar benimdi.. Hatamın sonuçlarına katlanma kısmı da benimdi.

''Kahve?'' Yavuz'un sesiyle bakışlarımı karşı duvardan çekerken, ani boş bulunmayla irkilmeme engel olamamıştım. İki elinde tuttuğu kupa bardaklara bakıp hafif tebessüm ettim. Dudaklarımı birbirine bastırıp sol elindeki mavi kupaya doğru uzandım.

''Teşekkürler,'' dedim, kupayı iki elimle kavrayarak. Burnumu, tüten dumana doğru yaklaştırıp bir süre gözlerimi yumarken, Yavuz'da yanıma oturmuştu.

''Ee?'' dedi, sohbet kapısı açar gibi. Gözlerimi açıp sırtımı rahatca arkaya yasladım ve ona baktım. Bir kaç dakika öncesine kadar ona sert bir meydan okumuştum fakat buna karşın bir alınganlık veya tepki göstermemişti. Onun bu normalliğine, ben de ayak uydurarak aramızda geçen o tatsız konuşmayı bir kenara bıraktım.

"Ee?" dedim, onu taklit ederek. "Sen anlat.."

"Sor," dedi, kahvesinden bir yudum alarak. Sol ayağını sağ dizine atarken bir kolunu da koltuğun başlığına uzatmıştı. Bedeni tamamen bana dönük bir şekilde gözlerimin içine baktı. Kendimi gereksiz yere gergin hissetmiştim. Aslında başından beri yapmamız gereken şeyi yapıyorduk. Birbirimizi tanımaya çalışmak.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 16, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

MOR ÇEMBERWhere stories live. Discover now