Ona kırılmıştım ama çok da kızgın kalamıyordum böyle davrandıkça. Hem, bence hatasını da anlamıştı.

"Hâlâ sinirliyim sana." dedim ve gülerek devam ettim. "Ama sanırım seni affettim."

"Ben de seni seviyorum." dedi ve gülümsedi. Teknenin kenarından atlayarak yanıma geldi. Hemen bana sarıldı.

Ya! Kızgın kalamıyorum ki ben ama. Haksız rekabet var Acun Abi.

"Sırf sudan bir sebeple ayrılmayalım diye." dedim Damla'nın ismine ithaf yaparak. Ardından güldüm.

"Oh be! Bir an hiç barışmayacağız zannettim. Öyle kızgın bakıyordun ki bana."

"Kızgındım çünkü." dedim ve Damla'nın bize baktığını fark edince "Seninki bize bakıyor." dedim memnuniyetsizce.

"Seninki deme kurbanın olayım ya." dedi hemen yüzünü buruşturarak.

"Ne dememi tercih edersin? Bana o konuyla alakalı pek bir şey söylemedin de. Her zamanki gibi..." İğneleyici sesim sonucu Poyraz derin bir nefes aldı.

Tamam barıştık dedik ama bu trip atmayacağım anlamına gelmiyor sonuçta değil mi?

"Bu trip devam edecek dimi?" dediğinde Poyraz birden gülerek başımı aşağı yukarı salladım.

Ardından Poyraz'ın üzerine bakarken bir an kaşlarımı çattım. "Sen tişörtünü ters mi giydin?"

Poyraz üzerine baktı ve tişörtün ters olduğunu fark edince kısa sürede hemen değiştirdi. "Hiç söylemiyorlar ya!" diye söylendi.

"Sen hiç bakmıyor olabilir misin tişörtüne acaba?"

"Düşün seninle ayrıyken tişörtüm bile ters. Hayatım nasıl düzgün olsun?" dediğinde kahkaha attım.

Ben avelim demiyor da...

Damla hâlâ buraya bakınca ben de dik dik ona bakmaya başladım.

"Nereye bakıyorsun sen öyle?" dedi Poyraz ve baktığım yere bakınca güldü.

"Gülme elalemin kadınlarına öyle!" dedikten sonra birkaç saniye duraksadım. "Hoş, elalemin kadını da sayılmaz yani eski sevgilin sonuçta."

"Ecem! O kapanmış bir mevzu. Yapma kurbanın olayım."

"Senin için kapanmış. Onun için kapanan bir şey yok."

"Kapatırız o zaman. Çünkü ben seni seviyorum. Gayet net yani bu. Başka hiçbir kimse de umrumda değil."

Poyraz birden ciddileşince diğer dediklerini boş verdim ve cevap vermem gereken tek şeye cevap verdim. "Ben de... Ben de seni seviyorum." dedim ve Poyraz'ın omzuna başımı koydum. Sonra birden kalktım. "Bir daha benden böyle bir şeyi saklarsan, bana yalan söylersen bu kadar kolay affetmem haberin olsun." dedim ve kafamı aynı yere yerleştirdim.

"Bir daha böyle bir şey yapanı si-" devam etmemesi için karnına vurdum.

Yalnız kaslıymış ha! Benim elim acıdı. Aç aç bu kaslar nasıl yerinde duruyor o kadar?

"Düzgün konuş!"

"Sevsinler diyecektim ya!" dediğinde güldüm.

Ardından gözlerim yine Damla'yı buldu. Ablam çekirdek verelim çitle. Mısır falan da yanında... Film izler gibi izliyorsun çünkü.

Damla ona baktığımı görüp gülünce ben de güldüm. Ama benimki daha çok tehdirkar bir gülüştü.

"Poyraz?" diyerek ona döndüm. "Şimdi ben Damla'yı dövsem sonra o da bana karşılık verse ve biz diskalifiye olurken ben de rahatlamış olsam. Nasıl fikir?"

"Bok gibi fikir." dedikten sonra korkarcasına bir bakış attı. "Ciddi değilsin dimi?"

Kakkaha attım. "Ben her zaman ciddiyim." dedim gülmeme zıt olarak.

"Senin ciddiliğini yerim." dedikten sonra bana tekrar sarıldı. "Çok özlemişim kızım seni. Bir daha olmasın böyle bir şey".

"Emredersin paşam. Bir daha benden bir şeyler saklamazsan olmaz."

"Toxic misin kızım sen? Her lafında salıyorsun zehrini."

"Aaa biri toxic mi dedi? İşte ben, burdayım!" dedim ve güldüm.

Bu sırada adaya gelmiştik. Her kaybettiğimiz oyundan sonra olduğu gibi herkes kendi kendine takılmaya başlamıştı.

Bense kızların o gün söyledikleri sonrası bir daha yanlarına gitmemiştim. Söylediklerimin hâlâ arkasındaydım ama bana gelip 'ben demiştim' demelerini istemiyordum. Çünkü asıl olay onların dedikleri değildi ama bunu onlara açıklamak için kendimi çok yorgun hissediyordum. Bu konudan çok sıkılmıştım.

Poyraz ve Berkay ortalıklarda görünmeyince ormana doğru ilerledim. Ağacın dibinde oturup konuştuklarını görünce gülerek koştum ve Poyraz'a arkadan sarıldım.

"Bensiz neler yapıyorsunuz böyle?" dedim gülerek.

Sevgilisinin peşinden ayrılmayan toxic kız makyajı yapıyoruz bugün arkadaşlar... Malzemelerimiz deniz suyu. Burada sadece o var, ne yapayım?

"Oturuyorduk öyle." dedi Berkay.

"Sensiz hayatın ne kadar sıkıcı olduğunu düşünüyordum ben de." dedi Poyraz yüzüne şapşal gülümsemesini kondurarak.

Ben de güldüğümde Berkay gülerek lafa atladı. "Ayıp oluyor ama! Ne sıkıcılığımı gördün?"

"Ecem değilsen sıkıcısındır."

"Ben de gayet Ecem olabilirim. Ecem olmakta ne var ki?" dedi Berkay ve yüzüne kocaman bir gülümseme kondurdu. Çok komik olmuştu! "Ben Ecem! Ben hep gülerim. Adeta bir mutluluk perisiyim. İdolüm Serdar Ortaç'tır. En sevdiğim şarkısı da Poyraz'a trip atacağım Berkay'a yazık!" yüzündeki komik gülümsemesi ile söylediği cümleler sonucu kahkaha attım.

"Ne yapıyorsun Berkay'a ya! Çocuk içerlemiş resmen!" dedim hemen.

"Ah Ecem sorma! Siz kavga falan edince çocuğun yüzü beş karış! Hep somurtuyor. Tabi teselli işi de bende." dedi tişörtünün yakasını düzeltir gibi yaparken.

"Dalga geçilecek bir konu değil bence bu." Poyraz'ın ciddi cevabı sonrası Berkay ile yüzümüzdeki gülümsemeler anında silindi. Noldu birden bu çocuğa ya?

"Dalga değil zaten. Eğleniyoruz sadece Poyraz." dedim hemen.

"Bu şekilde eğlenmeyin. Ne kadar üzgün olduğumu ikiniz de biliyorsunuz. Eğlenilecek bir konu değil bu."

Berkay da "Tamam sakin ol reis ya." dedi.

"Sakinim ben." dedikten sonra Berkay'ın yüzüne bile bakmadan yanağımı öptü ve ayağa kalktı. "Ben gidiyorum. Sen de çok durma burda. Yağmur yağacak gibi duruyor."

Poyraz giderken Berkay ile ikimiz arkasından sadece bakakalmıştık.

"Çok da kötü bir şey söylemedim aslında." dedi Berkay şaşkınca.

"Üzülme ya! O da çok kafasına takıyor olanları. Onun da sinirleri bozuldu iyice." Berkay ile sessiz kaldığımızda "Ben bir bakayım ona." diyerek yerimden kalktım.

Poyraz barakanın kenarında ellerini birleştirmiş öylece önüne bakıyordu. Yanına oturduğumda bana baktı.

"Ecem, sen mi geldin?" dediğinde güldüm.

"Yok ben Ecem'in gelecekteki hali. Ayrıl bu kızdan kaç kurtul demeye geldim." Poyraz gülümsedi.

"Hiç öyle bir niyetim yok. Boşuna gelmişsin. Her zaman yüzümü güldürebilen sevgilimden ayrılmak için salak olmam lazım."

"Seni zorla Serdar Ortaç konserine götürdüğünde de aynısını dersin." dediğimde yine güldük.

"Sen onu izlersin, ben seni." dediğinde gülerken kaşlarımı çattım.

"Sen hayırdır? Romantiklik makinesi gibisin, basıyorsun romantik söz çıkıyor?"

"Söyleyene değil söyletene bak."

Aaaa! Kısır döngüye girdik iyi mi? Romantiklik zehirlenmesinden öbür tarafa gideceğim şimdi.

La RomanaWhere stories live. Discover now