Bölüm 2: Doğum

428 61 2
                                    

Hoş Geldiniz :)

***

Yeşilin ve mavinin öyle coşkulu bir birleşimi vardı ki gören herkesi mest edecek bir güzelliğe sahipti. Ağaçlar öylesine köklü öylesine uzun, sanki güneşe ulaşmış gibi. Gövdeleri, yaprakları öylesine büyük bu ağaçların dallarında ise minik minik kuşlar ormandaki diğer arkadaşlarına konser vermek istercesine yerlerini almış şarkılarını söylüyordu, ama şarkılar öylesine hüzünlüydü ki ormandaki diğer hayvanlar sessizce göz yaşlarına boğulmak üzereydi. Dere yatağındaki su, şarkının içindeki acıya öyle çok kaptırdı ki kendini akmak istemedi adeta, duruldu bir anda. Bu görkemli manzara, bu an, eğer bunların hepsi gerçekse tam olarak "gerçek" diye adlandırdığımız diğer şeyler bir yalan mı oluyor?

Leyla kafasını kemirmekte olan düşüncelerini durduramıyordu. Kendine verdiği 'sakin ol' emirleri bir işe yaramaz hale gelmişti. Rüya olmalıydı, hatta bir hayal. Ağaçlara dokundu, hissetmemeliydi ki ağaçları bunun bir yalan olması için ama hissediyordu. Çiçeklerden gelen yoğun kokuyu iliklerine kadar çekebiliyordu. Yanındaki arkadaşına döndü Leyla. "Cimcikle beni." dedi. Bunca şey içinde aklına mantıklı tek çözüm bu geliyordu.

"Biliyorum Leyla, tüm bunlar çok saçma ve idrak etmesi çok zor ama evet gerçek bu." Arkadaşının dediklerini duymazlıktan gelerek bağırdı. "Cimcikle beni." Onun isteklerini bir gün olsun kırmayan can dostu bu dediğini de yapmıştı. Evet acıyı da hissedebiliyordu, bütün duyuları yerli yerindeydi. "Eğer bunlar gerçekse biz neyiz? Bunda bir sorun var. Bu doğruysa bile düzene aykırı bir durum. Burada olmamalıyız. Arif geri dönelim. Tamam her şeye inanıyorum geri dönelim."

Arkadaşının bu çaresiz haline sessizce gülümseyip kaşlarını kaldıran Arif "Üzgünüm Leyla, bizim burada yapmamız gereken şeyler var."

"Saçmalama Arif. Biz neyiz ki? Burada ne yapmamız gerekebilir?" Zaman geçtikçe heyecanı, siniri ve stresi daha da artmıştı Leyla'nın. Bir kapana kısılmış gibi hissediyordu. Bu zamana kadar Arif'in dediklerine hep inanmış ve güvenmişti ama bu durum çok farklıydı. Tek istediği geri dönmekti. Basit şeyleri düşündüğü hayatına geri dönmek. Leyla durmadan konuşmaya başlayınca onunla baş edemeyeceğini anlayan Arif yanındaki ağacından dalından koparttığı mor bitkiyi arkadaşının burnuna doğru getirdi ve kendi kelimelerinde çırpınan kız kokusunu aldığı şey ile birlikte olduğu yere yığıldı.

***

"Onu çok mu korkuttun? Ya bizimle olmayı kabul etmezse." Leyla'nın tanımadığı bir sesti bu konuşan. Gözleri kapalıyken bulunduğu yerdeki kişileri dinlemeye çalışıyordu. "Yardım etmeyi kabul edecektir. Buna her iki dünyanın da ihtiyacı olduğunu anlamak zorunda." cevap veren Arif'ti. Canından çok sevdiği arkadaşı kim olmuştu böyle, sadece bir gece de kime dönüşmüştü, neydi onun için bu kadar önemli olan?

Göreceklerinden korkmamayı umut ederek gözlerini araladı Leyla. Upuzun bir salondaydılar. Öylesine uzundu ki sonunu görmek çok zordu. Bulunduğu odanın bir tarafında genişçe yuvarlak bir çıkıntıya sahip balkon bulunuyordu. Az önce hakkında konuşan yabancı ve Arif o balkondan dışarıya doğru bakıyordu. Arif'in kıyafetleri yine değişmişti. Beyaz bir gömlek ve beyaz kumaş bir pantolon vardı üzerinde. Yanındaki kadın ise yerleri süpüren bir elbise giyiyordu. Elbisenin kuyruğu o kadar uzundu ki bu kocaman salonu kaplayabilirdi. Mücevherlerle işlenmişti her yeri. "Ne istiyorsunuz benden?" Arkadaşı ve yanındaki uzun elbiseli kadın Leyla'ya doğru döndü. Leyla gördüğü kadın karşısında şoka uğramıştı. Bu surat, bu gözler, kaş, burun... o kadına bakmak aynaya bakmaktan farksızdı aralarında gözle görülecek iki fark vardı. Biri Leyla'nın saçları kahve tonlu iken karşısındaki kadının saçları bembeyazdı. Öyle parlak, öyle beyazdı ki bu saçlar görenlerin gözleri kamaşırdı. Bir diğer fark ise kadının karnıydı. Hamile olduğu her halinden belliydi.

KAREWhere stories live. Discover now