gazete kupürü

598 58 18
                                    


Burnuma dolan yoğun tütsü kokusuyla gözlerimi araladığımda, olmayı beklediğim yerde, yatağımdaydım. Ancak beklenmedik bir sabaha gözlerimi açmıştım çünkü yanı başımda, karyolasız yatağımın hemen yanında yere yayılmış yetmiş sekiz kartlık bir deste, bakır bir tavanın içinde ağır ağır tutuşan adaçayları ve elbette bütün bu mistik ortamın suçlusu ablam vardı. Uyandığımı belli eden kıpırtılarımı fark etmiş tam olarak gözlerimin içine bakıyordu. Uykudan yeni kalktığım için çatlamış sesimle bağırdım.

"Burada ne arıyorsun?"

Birkaç kez cıklayarak beni ayıpladı. "Senin için bu ayki Tarot kartını bulmaya çalışıyorum, ahmak!"

Üzerine yüklenen anlamlarına inanmadığım, makine baskısı bir deste karta küçümser bakışlarımı atarak yataktan kalktım ve bütün odayı leş gibi kokutan adaçaylarından kurtulmak için tavayı kapıp çöpe doğru adımladım. Ablam bütün bu spiritüel saçmalıklara delicesine inanıyordu. Her ay benim yerime de aptal kart destesinden bir tanesini seçip asla dinlemeyeceğim tavsiyelerini veriyordu. Bugünse ritüellerini baş ucumda gerçekleştirmek gibi mantıksız bir karar almıştı. Neden bu kadar uğraştığını dahi anlayamıyordum; onu dinlemiyordum, elindeki kartlara bakıp söylediği şeylerin tamamının palavra olduğunu düşünüyordum. Ona inanan ve bunun için para veren bir sürü insan varken beni deli etmekten başka bir şey yaptığı yoktu.

 Söylene söylene mutfağa girdiğimde annemin çıktığını fark etmiştim, muhtemelen biz kalkmadan işe gitmişti. Adaçaylarının üzerine musluğu açtığımda ciğerlerime dolan koku öksürmeme yol açmıştı. Gerçekten birkaç tutam otun bizi koruduğu falan yoktu. Adaçaylarının beni koruyabileceği tek şey eğer demlenmiş halde kupamdalarsa soğuk algınlığı olabilirdi. Tekrar iç çekerek tavanın içindekileri çöpe bastım ve banyoya yöneldim. Yüzümü yıkarken gözlerim bozuk olduğu için şanslı hissediyordum, her gün memnuniyetsiz suratımla bu kadar erkenden bakışmak ifademe sadece biraz daha asık surat katacaktı çünkü.

Mutfağa su almaya gittiğimde çöpten yükselen tütsü kokusu beni tekrardan rahatsız etmeye başlamıştı. Kahvaltı etme alışkanlığım yoktu ama evden bir şeyler yemeden çıkarsam içimi kaldıran bu kokunun genzimde bıraktığı çirkin histen kurtulamayacaktım. Sütü masaya çıkartıp dolapları karıştırdım, mısır gevreğini kâseye boşalttıktan sonra ideal süt dengesini sağlamak için kısık gözlerimle kâseyi incelemeye başladım. Dışarıdan bir aptal gibi gözüktüğüme emindim ama kusursuz olmak zorundaydı.

Pek de matah sayılmayacak kahvaltımın arkasından saate baktığımda gereğinden fazla oyalandığımı fark etmiştim. Ablam odamdan çıkmış, masama da daha hangisi olduğunu bile bilmediğim kartlarından birini bırakmıştı. Ona takılmadan hazırlanmaya başlamalıydım, mütevazı dolabımdan her zamanki gibi bir şeyler çıkartıp giyindikten sonra saçlarımı birkaç kez elimle karıştırdım ve çantamı omzumdan asıp ablama veda etmek için seslendim.

Aldığım yanıtın görüşürüz ya da basit birkaç iyi dilek kalıbı olmasını beklerken bana "Yıldızlar, Jeongin!" diye bağırmıştı. Ne dediğini gerçekten anlamamıştım ama çok da umursadığımı söyleyemezdim. Kapının önündeki bisikletimi kilidinden kurtarmaya çalışıyordum, bahsettiği şeyin dayanaksız inançlarıyla alakalı olduğuna emindim.

Onu inandığı şeyler için yargılamak istemiyordum, o sahip olduğum herkesten daha değerliydi benim için. Bana bütün huysuzluklarıma rağmen katlanıyordu. İçine kimseyi almadığım surlarıma girmek için zorlamıyordu, yalnızca surların ardından bana nasıl yardım edebileceğini arıyordu ama bazen yardım sandığı şeyler, benim görüşlerimle korkunç biçimde çatışıyordu. Böyle zamanlarda ondan durmasını istesem de kendimi nasıl açıklamam gerektiğini bilemiyordum. Ben dümdüz bir insandım, hislerime göre hareket edemiyordum. Duygularımı inkâr edecek kadar salak biri değildim ama duruşum onun hislere dayanan inançlarıyla sarsılmayacak kadar da katıydı. Fazla mantıkçı görüşlerimin bazenleri beni ruhsuz birine çevirdiğini anlayalı çok olmuştu ancak buna engel olamıyordum.

yellow pages|| hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin