2| Siz beni kurtardınız, her anlamda.

En başından başla
                                    

Zhan cevap vermeden önce boşalan yemek tepsisini komodinin üzerine bıraktı ve gözlerini Yibo'dan ayırmadan günlerdir canını sıkan gerçeği diline misafir etti.

"Polis teşkilatı bu hususla alakalı yapılmasını istediğin incelemeleri durdurdu."

Sonra Kont'un yüzü öfkeyle seğirdi. O gece, güvenliği sağlasın diye rica ettiği polislerin bir anda ortalıktan kaybolmasıni düşünüyordu. Keskin zekasına, sahip olduğu güce ve isminin önüne eklenen unvana bir hakaretti bu. Ancak hakikat buydu ve önlerinde uzun,meşakkatli bir yol vardı.

"Çünkü bu suikast girişimini her kim yaptıysa polis teşkilatından yardım alarak yaptı."

___________

"Günaydınlar lordum!"

Baron gözlerini açmasının üçüncü gününde nihayet odasından dışarıya çıkabilmişti. Kendi başına yürüyebiliyordu ama yine de Kont koluna girerek ona yardımcı olmak konusunda ısrarcı davranmıştı. İkisi büyük  kahvaltı masasına ulaştığında Zhoucheng oturduğu yerden kalkarak Yibo'nun oturması için sandalyeyi geriye çekmişti.

Sandalyeye oturarak derin bir nefes alan Yibo, masaya ekmek getiren Maria'ya "Günaydın." Diyerek yanıt vermişti.

Yibo yapılan bütün bu hizmetlere ve sıcakkanlı seslenmelere alışamamıştı. Fakat bedeni eskisi kadar kaskatı kesilmiyor ve yabancısı olduğu bu evde en azından insanlarla göz göze gelebiliyordu.

Bir kişi hariç.

Kont Xiao tüm istisnaları üzerinde toplayan tek kişiydi ve Baron, onu bir türlü anlayamıyordu. Nezaketen kendisine böyle davrandığını düşünmek istiyordu. Çünkü içten içe kendisini rahatsız eden ve garip bir halde bırakan bir gerçek vardı.

Kont, Baron'a karşı çok fazla ilgiliydi.

Bu, hayatını kurtaran bir insana gösterilebilecek bir ilgiden çok daha fazlasıydı. Tehlikeliydi, olmamalıydı ve Baron hayatında ilk kez kendisini böylesine köşeye sıkışmış gibi hissediyordu. Tek tesellisi birkaç güne buradan ayrılıp kendi evine döneceği ve bu garip adamı belki de bir daha görmeyeceğiydi. Oysaki böylesine kudretli ve ilgili bir adamı cinsiyet farketmeksizin herkes yanında isterdi. Eğer yüreğindeki sıkışıp kalma hissi olmasa ve bir kez olsun onun gözlerine çekinmeden bakabilse belki Yibo'da Kont'u yanında isterdi.  Lakin ne yüreğindeki sancılı hissi söküp atabilmiş ne de onun gözlerine korkmadan bakabilmişti. Bu yüzden hep,bunun korkutucu bir yanı olduğunu düşünmüştü.

Çünkü Yibo, her zaman olması gerekenlerin dışına çıkmayan bir insan olmuştu. Disiplinliydi.

Aynı zamanda bütün bunlardan alakasız olarak, belki de sadece yanılıyor olabileceği olasılığı üzerinde duruyordu. Belki de Kont, onunla böyle çok ilgilenerek sadece vicdanını rahatlatıyordu.

Bilinmezlik kötüydü. İnsanı alıp başka bir yere götürüyordu ve duyularına bir perde örtüyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

Yibo kendisine yöneltilen seslenme ve gözünün önünde gezinen el ile irkilerek kendine geldiğinde bakışlarını kısa bir süreliğine bunu yapan kişiye dikti. Her zamanki gibi Kont'un gözlerine çok uzun süre bakamayıp birkaç saniye sonra önüne döndüğünde, masadaki herkes gibi dikkatini önündeki tabağa verdi.

"Bu sabah bir telgraf geldi, Marki Liu size geçmiş olsun dileklerini iletiyor. Evinize döndüğünüzde bir ziyarette bulunmak istiyormuş."

Yibo bu söylenileni dikkatle dinledi ve başını salladı. Ardından Maria söze dahil oldu." Sadece Marki de değil. Çoğu soyludan günlerdir haber ulaşıyor. Hepsi sizin kahramanlığınızı takdir ediyor ve çoğu da uygun bir vakitte sizinle görüşmeyi diliyor."

Lord, don't move that, [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin