we are not innocent

45 9 40
                                    


Şok olmuş bir yüz ifadesi ile sadece ona bakıyordum.

"Sen ciddi misin? Hahahaha komik şaka San"
Göz devirerek bana yanıt verdi.
"Şaka değil Onda. Bunu yapmamalıydım onu o gece ikimiz öldürdük, kaçmamalıydım."
Gözlerimi ani bir şekilde kapattım. O kadar pişmandım ki. Ve bu yaptığımız şey... gerçek değil gibiydi.
"Nasıl yapacaksın peki?"

Kafasını biraz eğerek, sesini alçaltarak ve kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı.
"Yeosang çıkartacak."
Ne?! bu bir şaka sanırım onun sevgilisini öldürdük ve o beni buradan çıkartacak mı?
"San, şakanın sırası değil."
Kollarını birbirine bağlayarak arkasına yaslandı.
"Şaka yapıyor gibi bi halim mi var?"

O kadar gereksiz konuşuyordu ki kafayı yiyecektim. Bir anda aklıma bir düşünce geldi ve gözlerimi açtım.Bir dakika Yeosang bilmiyor olabilirdi.
San konuşmaya başladı.
"Aynen öyle, Yeosang bilmiyor. Yiren'in birkaç aylığına yurtdışına gittiğini zannediyor. Ve biliyorsun ki Yeosang avukat"
Hayatım yalan olmuştu, başka bir şey değil. Sadece yalandan ibaret. Ama buna karşı gelemezdim. Buraya daha fazla tahammül edemezdim.
"Tamam, ne zaman ve nasıl olacak bu iş?"

Hafifçe sırıttı.
"Ben buraya gelmeden önce Yeosang'a durumu anlattım. Haksız yere hapise girdiğini söyledim. Duruşmanı daha erken bir sıraya aldı yani bir kaç gün sonra yeni bir duruşma olacak. Gerisini Yeosang halledecek."
Mutlu olmuştum. Her ne kadar donuk bir ifade sergilesem bile içimde mutluluktan ağlıyordum.
Bir anda gardiyanın sesini duyduk.
"Son iki dakika!"
San ayağa kalktı ve kollarını açtı, sanırım sarılmamı istiyordu. Onu çok özlemiştim. Kokusunu, yüzünü... her şeyini.
"Sarılacak mısın?" Dedi bana masumca bakarken.
Bende kollarımı yukarı kaldırıp ona sarıldım. Hiç bırakmayacakmış gibi sıkıca sarıldım.

"Seni çok özlemişim Onda, her şeyini çok özlemişim. Ve özür dilerim, yaptığım şey affedilemez belki ama gerçekten çok özür dilerim."
Evet San yaptığın şey affedilir bir şey değil. Ama seni... affedebiliyorum işte. Ne yaparsan yap affediyorum.
"Tamam San. Bende teşekkür ederim. Beni buradan çıkarmaya çalıştığın için. Umarım başarılı olursun bu konuda..."
Güldü ve cevap verdi. Ben ise hâlâ onun kokusunu içime çekiyordum.

"Merak etme sevgilim. Seni buradan çıkaracağım. Ve eskisi gibi mutlu olacağız."
Bu vicdan ile nasıl mutlu olacağız?
"Umarım. Şimdi ben gidiyorum. Hoşçakal."
Bedenlerimiz ayrıldıktan sonra bana el salladı.
Bende gardiyanın beni kelepçelemesi için bekliyordum. Kelepçeledikten sonra beni yine kendi hücreme götürdü kelepçeleri çıkarttı ve kapımı kapattı.

Şu an ki duygularım tarif edilemezdi. O benim her şeyimdi. Onu seviyordum... halen daha. Sevmeye de devam edecektim.

O olay gecesi gerçekten lanet bür gündü.
Yiren... en yakın arkadaşım. Evet onu öldürmüştük. Masum değildik belki ama o da masum değildi. Hem de hiç değildi. Eğer biz cehennemde yanacaksak, Yiren'de yanacaktı. O bunu hak ediyordu. Her ne kadar onu sevsemde bunu eninde sonunda yapmak zorundaydım. Yeosang zavallı şey... hiç bir şey den haberi yoktu.

Bu derin düşüncelerden kurtulup yatağıma yattım.
Belki de doğru olan şeyi yapmışızdır. San ile... yalancıydık ve masum değildik. Sonuna kadar da öyle kalacaktık.
Ani bir şekilde birisi kapımı tekmeledi. Yüzünü göremedim. Ne olduğunu anlayamadan, boğazıma bıçak dayadı. Ve kısık sesle kulağıma fısıldadı.
"Eğer sessiz olursan...gerçi ister sessiz ol ister sesli ol her türlü öleceksin Jo Serim. Kanının tadını almak bana zevk verecek."


Ya benim yazım tarzım niye böyle oldu ya 1 senedir kitap yazmıyorum gerçi böyle iğrenç olması normal. Güzel konular buluyorum ama yazım tarzım öğk umarım sevmişsinizdir :')

Heartless [onda × san]Where stories live. Discover now