•deux•

41 1 0
                                    

Zaman siz hiç istemeseniz de elinizden kayıp giden tek şeydir aslında. Bir tek ona sahip olamaz, bir tek ondan tutunamazsınız. Her iyi ve kötü anın sonu zamanın akışı sayesinde gelir ve siz ondan "nefret etmek"le "çok sevmek" arasında olan o ince sınırda sıkışıp kalırsınız.

Sınıftan içeri giren Safir'in dün geceyle ilgili düşünceleri bundan ibaretti. Zaman kavramını kaybettikleri andan sıyrıldıklarında Safir son bir kez Volga'nın gözlerine kendi gözleriyle tutunmuş ve hızla oradan uzaklaşmıştı, Volga'ysa kendi iç çekişmesinde boğulurken onu takip etmemişti, yada edememişti.

Gözlerini kısa bir anlığına sınıfta gezdirirken kendi sırasının arkasında oturan çocuğun etrafındaki kalabalık onu pek mutlu etmemişti açıkcası. Ölü bakışları bir anlık diğerleriyle gülüşen Volga'ya takıldığında gözlerini yavaşca çekmiş, kendi sırasına çantasını koyup zaman kaybetmeden sınfı terk etmişti. Daha şimdiden onun sahteliğinden bunalmıştı.

Volga uzun zamandır ortalıkta olmadığından diğerlerinin onunla ilgili saçma sapan sorularına cevap vermekle meşgüldü. Yüzündeki sahte gülümsemesini korumak için bir uğraş vermesine bile gerek kalmamıştı geçen onca yılda. Safir içeri girdiği an odak noktası olma statüsünü ona kaybettiğinde o üzerinde olan bakışlardan hiç etkilenmemiş, hatta fark bile etmemişti. Safir sadece Volga'ya odaklanmıştı, oysa sahnenin tüm ışıkları o an onu gösteriyordu.

Safir sınfı terk ettiğinde yeniden konuşmalar eski haline döndü ama bu sefer yüzündeki gülümseme yerini gerçeğine bırakmıştı. Onu görmenin verdiği mutlulukla yerine daha da yaslanırken nereye gittiğini bile sorgulamadı içinden çünkü müzik odasına gittiğini adının Volga olduğundan daha eminlikle biliyordu.

<•>

Günün geri kalanında beyninin Volga'yla ilgili çalışan kısmını sessize alan Safir gün sonunda tek bir şey bile söylemeden çantasını toparladı ve paltosunu alıp çıktı sınıftan. Koridorda yürürken diğer binadan kurtulmak için can atanların aksine onun sakin adımları sayesinde okuldan en son çıkan isim de o olmuştu. Müzikten o kadar zaman uzak kalmak neredeyse elinin titremesine sebep olurken hızla kulaklığını aramaya başladı. Paltosunun ceplerinde yoktu, çantasında da. Bu da tek bir seçeneğin kaldığını ona hatırlatmıştı.

Muhtemelen sınıftaydı.

Sıkıntıyla elini alnına vururken yeni çıktığı kapıdan tekrar içeri girdi. Elinden geldiği kadar hızla sınfa geri döndü ve kapıyı açtı. İçeri girdiğinde gördüğü simayla bir kaç saniyelik duraksama yaşarken gözlerini onun gözleriyle buluşturdu.

Volga kafasını gömdüğü kollarından duyduğu sesle kaldırırken kulağındaki kulaklığın teki düştü. Görmeyi pek beklemediği yüzle kaşlarını çattı. Safir umursamazca gözlerini çekip kendisine doğru, daha doğrusu kendi sırasına doğru yürümeye başladı ve sıranın altına uzanıp oradan kulaklığını çıkardı. Tek bir an bile Safir'in gözleri ile birleşmeyen gözlerinden dolayı hiçbir şey söyleyemeyen Volga onun kulaklığını aldıktan sonra sınıf kapısına doğru yürümeye başlamasını izledi.

Anlaşılan Safir onunla hiçbir şekilde konuşmak istemiyordu. Ona hak vermek istemezdi ama hiçbir şey demeden aylardır eğitim için Viyana'da yaşayan kişi de kendisiydi.

Bunun farkına vardığında umutla kaldırdığı omuzlarını düşürüp tekrar kafasını kollarına yasladı ama kapının kapanma sesini tekrar duyamadığında sinirle "Şu kapıyı kapatsaydın en azı-" diye kendi kendine çıkışacakken tam önünde oturmuş Safir'le aniden korkarak geriye sıçradı.

piyano kemanı sevemiyorTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon