•un•

61 3 0
                                    

Gözlerini karşısındaki sahneye dikmiş Safir gösterinin başlamasını sakin bir şekilde bekliyordu. En azından ona dışarıdan bakan biri böyle düşünürdü. Oysa beynindeki düşünceler onu delirmenin eşiğine gelecekmişcesine uyuşturuyor, nefes almasını zorlaşdırıyordu. Zaten bu gösteriye neden geldiğini de anlamlandırmak istemezken insanların ona bakarak sözler sarfetmesi kulaklarındaki uğultuyu daha da çoğaltıyor, başının acıdan çatlamasına sebep oluyordu.

Artık her bir enstrüman ve enstrüman sahibi yerini aldığında sahneye giriş yapan şahsiyetle alkış sesleri yükseldi. Safir otomatik bir şekilde alkışlarken sahneye giriş yapan genç adam seyirci ile göz kontağı kurmadı ve elindeki kemanla birlikde olması gereken yerde durdu. Orkestra şefinin işaretleriyle birlikde keman konçertosu başlarken Safir duyduğu müzikle kulaklarına inanmadı. Daha önceden konçertoda çalınacak müzikle ilgili hiçbir bilgi edinmemişti ve ilgilenmemişti ama şimdi duyduklarıyla yumruklarını sıkmasına engel olamamıştı.

"O her zaman müzikle dile getirmişti düşüncelerini." diye düşündü Safir.

"Şimdi de böyle alay ediyor benle."

Kolunu koltuğun yan tarafına koyarken yüzünü de eline yasladı Safir. Gözlerini bir an bile olsun onun yüzünden çekmezken o ciddi bir şekilde kendi kısmını bekliyordu.

"Neden bir tek Volga ayaküstünde ki?"

Yan tarafından duyduğu kızların sesiyle gözlerini devirirken onların duyabileceği bir ses tonuyla mırıldandı Safir.

"Çünkü baş kemanist o."

Kızlar Safir'in bıkkın ama sakin sesiyle duraksarken Safir onların diğer hiçbir konuşmasını umursamadı. O kızların bugün burada olmasının sebebinin sanat olmadığından adı kadar emindi. Onlar Volga için gelmişlerdi. Bu Safir'in onları küçümsemesine sebep olurken aniden gelen farkındalıkla kendi kendine gözlerini devirdi bu sefer de. "Sen ne için buradaydın ki, Safir?" diye onunla konuşan o alaycı ses iç sesinden başka bir şey değildi.

Sonunda Volga'nın kemanının sesi duyulduğunda aniden nerede olduğunun farkına vardı Safir. Beyninden önce bedeni onun çaldığı müziğe tepki verirken tüylerinin diken diken olması onu çok rahatsız ediyordu.

Onun üzerinde bu kadar hakimiyete sahip olması onu çok rahatsız ediyordu.

Volga'nın yüz mimikleri onun agresif çalışıyla çakışırken gözlerinden geçen fırtınaya sadece Safir şahit olabilir, sadece o anlayabilirdi. Onun kemanı tutuşundaki zarifliğin ardındaki hırsı, vahşeti sadece ikisi bilebilirdi. Volga aslında bir katildi, bir caniydi. Çaldığı her müziğe kendi kirliliği ile iz bırakıyor, ona zorla sahip oluyordu ve onu dinleyenler buna sadece "sanat" diyordu.

Sonunda Safir'in mavinin en koyu tonuna sahip olan gözleri Volga'nın orman yeşili gözleri ile buluştuğunda etrafta alkışlar kopuyordu. Volga saniyelik bir şekilde yüzünde Safir için anlamlı bir gülümseme oluşturduğunda Safir gözlerini Volga'dan çekti ve alkışlar devam etmesine rağmen ayağa kalkıp salonu terk etti. Volga Safir'in karaklıkta bile saf bir ışıkla parlayan bedenin arkasından izlerken mekanik bir robot gibi son selamını da verdi ve o da varolduğu ve öldüğü sahneyi terk etti.

Salonu terk ederken ne kadar sakindiyse, şimdi bir o kadar heyecanlı bir şekilde kemanını dikkatle kutusuna koydu ve üzerindeki takımı değiştirmek için hiçbir çaba göstermeden hızla kutuyu eline alıp binadan çıkıb gitti. Bir an önce Safir'i bulmalıydı.

Dışarıda yağan yağmur son baharı iliklerine kadar hissettiriyordu. Safir yağmurun altında kulaklarındaki kulaklıkla sakince ilerilerken etrafında olup biten her şey bir hologramdan ibaretti onun için. Saat biraz geçti, yağmurun şiddeti aklı başında olan biri için pek de dışarıda yürünülebilecek bir hava teşkil edemiyordu ama bu umrunda olacak son şeydi. Aniden başının üstünde beliren şemsiye ve kolunun tutulmasıyla durmak zorunda kaldı Safir. Boşta kalan eliyle kulaklığı kulağından çıkarırken arkasını dönmekle, ona engel olanın kim olduğunu görmekle uğraşmadı. Zaten o gelmeden önce kokusu onu tanıtmıştı.

"Hep istememene rağmen aylardır ortadan kaybolmuşken neden seni dinlemeye gelmem için bana bilet gönderdiğini şimdi daha iyi anlıyorum. "Femme fatale" ha?" dedi yüzünde bir gülümseme oluşurken Safir'in.

"Seninle konuşmaya ihtiyacım vardı çünkü." dedi Volga ve tuttuğu kolu hafifce çekiştirerek Safir'i ona karşı zorla döndürdü.

"Beni zehirleyen sensin, Safir ama yine de sana çekilmeden duramıyorum." diyerek tuttuğu kolu yüzüne kaldırdı. İlk önce Safir'in eşsiz kokusuyla ciğerlerine son bir iyilik yaptı. Sonra onun süt beyaz bileğine bir öpücük kondurdu.

Safir gözlerini istemsizce kapatırken onun dokunuşunu ne kadar özlediğinin farkına vardı ve bu farkındalık yine onu mahvetti. Daha fazlasını isteyen bedeni onun için hiç iyi bir şey ifade etmiyordu ama kolunu çekmek gibi bir şey yapmadı. Gözlerini tekrar açtığında daha da koyulaşan mavileri gören Volga başından beri varolan gülümsemesini genişletti ve hızla elindeki şemsiyeden kurtuldu. Safir'i duvara yaslayıp onun şehvet kokan dudaklarından kendi zehrini kendisi aldı. Safir o tanıdık duyguya karşı savaş vermekten çok yorulmuşdu. O yüzden ince kollarını Volga'nın boynuna dolamaktan ve dudaklarına açlıkla tutulmaktan bir an bile şüphe etmedi.

Soğuk duvara yaslanmış iki ıslak beden o gece son geceleriymiş gibi doya doya içtiler birbirilerini.

piyano kemanı sevemiyorWhere stories live. Discover now