"Bakmamız gerek ama Kral Min hala bahçe de." Dedi Jimin. Ardından ikisinin de gözleri beni buldu. Tahmin ettiğim şeyi benden istemeyeceklerdi değil mi? "Hayır ben kralı oyalayamam. Hem bana demiyor muydunuz ondan uzak dur diye! Şimdi niye yanına gitmemi istiyorsunuz?" Dedim. Burada haklı ben olduğum için ikisi de dudaklarını büzerek başını eğdi. Haklı olmak ne kadar da güzel bir duyguydu.

"Ama Hoseok bak şu an vaktimiz varken arayalım. Belki daha sonra bir sürü işimiz olacak ve kitap aklımızdan çıkacak. Elimizde fırsat varken değerlendirelim. Lütfen Kral Min ile ilgilen." Jimin yüz ifadesini değiştirerek tatlı bir şey olmuştu. Küçük bir bebek gibiydi. "Tamam da nasıl yapacağım?" Jungkook gülümsemiş ve "Onun yanından geçerken yere düş. Ayağını yaralamış gibi yap. Zaten kral hemen seninle ilgilenir." Demişti. İyi fikirdi.

"Önce sen git. Sonra biz çıkarız." Jimin'i onaylayarak saraydan çıktım. Kendime hiç güvenmiyordum. Rol yeteneğim berbattı ve kral çok akıllıydı. Anında anlayacak diye çok korkuyordum. Arkamı döndüğümde Jimin 'hadi git' dercesine elini havaya kaldırmış ve sallamıştı. Jungkook ise tedirgindi. O an ayağım bir şeye takılmış ve gerçekten de yere düşmüştüm. "Ah!" Dedim istemeden. Kralın dikkatini çekmiştim.

Ayak bileğim çok ağrıyordu! "İyi misin?" Kral sandalyeden kalkarak yanıma geldi ve ayağıma dokundu. Endişelenmişti. "Çok acıyor!" Gözlerimden yaşlar düşerken kral ayağıma baktı. "Sanırım sen önüne bakmayı sevmiyorsun." Geçen günü ima etmişti. Burada canım yanıyordu ve o benimle dalga geçiyordu!

"Ağlama." Kıyafetinin bir parçasını yırtarak ayak bileğime sardı. Çok kanıyordu kesin. Acıdan bakamıyordum. "Hekimi çağıracağım ve o seninle ilgilenecek ama önce seni yerden kaldırmam gerek." Dedi ve gözyaşlarımı sildi yavaşça. "Hoseok ağlama. Birazdan iyi olacaksın." Güvenle bakan gözleri gözyaşlarımın daha akmasına izin vermemişti.

Bir kolunu bacaklarımın altından geçirirken diğerini de belime koyarak beni kucağına almıştı. Dengeyi sağlayabilmek için kollarımı boynuna sarmıştım farkında olmadan. Garip hissediyordum. O bana anlamlı bir şekilde bakıyordu ben ise fark etmeme rağmen hiçbir şey yapamıyordum. Birbirimize bakarken kral hafifçe öksürerek beni sandalyeye oturttu. "Hemen geleceğim." Saraya doğru giderek birini çağırdı ve bir şeyler söyledikten hemen sonra yanıma geri döndü. 1 dakika bile sürmemişti.

"Teşekkür ederim kralım." Fazladan bir sandalyeyi de ayağımı kaldırarak üstüne koydu. "Önüne neden bakmıyorsun? Hep böyle dikkatsiz olursan fazla yaşayamazsın." Normalde pek böyle biri olduğum söylenemez. Sadece aklım karışık olduğu için düşüncelere dalıyor ve hiçbir şeyin farkında olmuyordum. "Bir dahakine daha dikkatli olurum. Neyse ki yanımda siz vardınız. Yoksa yerimden kalkamazdım. Teşekkür ederim."

"Teşekkürünü bu kadar kolay bir şekilde edemezsin." Ne demek istemişti? "İyileştiğin zaman senden bir şey isteyeceğim. Ancak o zaman teşekkürünü kabul edebilirim." Şimdi yanmıştım. Kim bilir bu adam benden ne isteyecekti? "Tamam." Hekim geldiğince bileğimde ki bezi çıkartarak kanla kaplanan yeri temizledi. Sonra da bir şeyle sardı. Çantasından küçük bir şişeye benzeyen bir şey çıkartıp bana verdi. "Bunu 3 gün iç. Kısa sürede iyileşeceksin ve elinden geldiğince ayağının üstüne basma." Hapa benziyordu içindekiler.

"Askerlerin yanına gidin. Size istediğiniz miktarı verecekler." Orta yaşlarındaki adam gittikten sonra kral "Seni odana götüreyim mi?" Dedi. Jimin ve Jungkook işini bitirdiyse gitmem iyi olurdu ama bitirmedilerse kalmam gerekiyordu.

Kral "Hoseok?" Dediğinde ona döndüm. "Üzgünüm dalmışım." Beni yine kucağına alacaktı. Kardeşimin acilen buraya gelmesi gerekiyordu. Aksi halde herkes bizi o şekilde görecek kim bilir aklından neler geçireceklerdi? "Seni odana götürüyorum." Diyerek tekrardan kucağına aldı. İtiraz etme hakkım yoktu. Susmalı ve bu anın hemen bitmesini dilemeliydim. "A-aslında gerek yok."

"Hayır gerek var." Saraydan içeri girdiğimiz an gözlerimi sıkıca yumarak kafamı kralın boynuna koydum. Kimsenin beni tanımasını istemiyordum. "Bu kadar gerilme." Kalın sesi buradan daha derinden geliyordu. Beni her türlü etkiliyordu. "İnsanları umursama Hoseok." Yanaklarım alev alırken parmaklarımın ucu buz gibi olmuştu.

Beni öyle sıkı kavramıştı ki canım yanmıştı neredeyse. Ağırdan alıyordu. Kısacık yolu 10 dakika da gelmiştik neredeyse. Zor da olsa kapıyı açan kral odaya girdikten sonra beni yatağa bırakmıştı. "Herhangi bir isteğin olduğu zaman bana çekinmeden söyleyebilirsin." Dedi. Çekinmesem bile söylemeyecektim. "Peki kralım."

"Sen dinlen. Ben de gideyim." Kapıya yaklaşırken "Çok güzelsin." Demiş ve çıkmıştı.
























" Demiş ve çıkmıştı

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

❤️❤️












Travel |Sope✔Donde viven las historias. Descúbrelo ahora