11 : ❝ friends or enemies ❞

594 102 10
                                    

"Koreografiyi anladığına emin misin?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Koreografiyi anladığına emin misin?"

Yanaklarımı bıkkınca şişirip gözlerimi irice açtığım sırada Miseul  kaşlarını çatmış beni izliyordu. "İki saattir anlattığın gibi, sağ sol; ponpon ponpon, zıpla dön, kolunu kaldır çevir ve poz. Bunu 6 yaşındaki çocuk bile anlar."

Kafasını iki yana salladı kendi kendine söylenirken, bana cevap vermedi. Diğer kızlar yerlerini alırken beni de ortalardan arka kısma koyup saymaya başladı ve bu defa koreografiyi benimle birlikte baştan aldı.

Maç girişinde ayrı, sayı alınca ayrı yapılacak birer koreografi vardı ve hepsi de basitti. Miseul bana bebek muamelesi yapmayı seviyordu sanırım sadece.

"Kızlar sahayı ne zaman salacaksınız ya?"

Sahanın merdivenlerini inerken bize dönen çocuğu gördüm. Arkadan Jeno da geliyordu diğer takım arkadaşlarıyla.

"Bir rahat bırakmıyorsun Hyuck," Miseul sinirle konuşurken mavi ponponlarını hırsla kolunun altına sıkıştırıp bize döndü. "Dağılalım bugünlük yeter."

Böylece herkes anında sahayı terk etmiş, yerini basket takımı almıştı. Ben de soyunma odasına onlarla birlikte gidip üzerimi değiştirmek için bana verilen küçük dolaptan formalarımı almıştım. "Raisa değil mi?" Diye seslendi sol tarafımdaki kız. Ona dönüp baktığımda küt saçlı sarışın olduğunu fark ettim, alnını çeşmeye vurduğum.

Şüpheyle gözlerim kısıldı. "Evet."

"Sağlam kızmışsın. Hem bu yüzden," diyerek alnını gösterdi. "Hem de bu yüzden." Dedi, amigo kız formamı işaret ederken. "Lily ben."

Hafifçe sırıtırken kaşlarım çatıktı. "Memnun oldum?" Diye mırıldanarak, amigo kız formasının kalın askılı bluzunu üzerimden sıyırıp beyaz gömleğimi giydim.

"Seni Jeno'yla konuşurken gördüm. Aranızda bir şey mi var?"

Yüzümü buruşturarak ona döndüm. Bıyık altından sırıtıyordu. "Nerden çıktı? Yok öyle bir şey."

"Merak etme. Miseul'un süs köpeklerinden biri değilim. Ona ötmem."

Kaşlarım daha da çatıldı. "Neyi?"

Çekik gözlerini yere çevirip, "Bilirsin. Bir ara takılıyorlardı ikisi..." diye mırıldandı kısık bir tonda. Soyunma odasında herkes birbiriyle konuştuğu için duyulacağını sanmıyordum. "Sevgili gibi de değil arkadaş gibi de. Arkadaştan öte bir şeydi yani, ona eminim."

"Bunu neden bana anlatıyorsun ki? Onunla aramda bir şey yok. Istediğini düşünebilirsin."

"Kızma hemen." Eteğini giydi. "Amacım seni korkutmak ya da başka bir şey yapmak değil."

"Amacın ne o zaman senin?" Diye diklendiğimde bir adım gerileyip doğruldu ve eteğinin fermuarını çekti. "Ne istiyorsun benden?"

"Arkadaş olmak."

"Arkadaş olmak? Ciddi misin?"

"Evet. Takımda oynayan çocuklardan biri sevgilim, Jeno'nun en yakın arkadaşı. Donghyuck. Bize katılabilirsin. Tabii önyargılarını kapıda bırakabilirsen." Omzumu bir kere patpatlayıp yanımdan geçip çıktı ve gitti.

Ben eteğimi giyip dışarı çıkana kadar hipnotize olmuş gibiydim sinirden. Birincisi bu önyargı kelimesinden nefret etmeye başlamıştım, her ne kadar ona sahip olduğumu bilsem de. Ikincisi ise kızın beni Jeno'yla yakınlaştırmaya çalışmasıydı. Üçüncüsü hepsinden daha kötüydü. Jeno ve Miseul...?

Bir an önce kafamdaki bu aptal soru işaretlerinden kurtulmam gerektiğini düşünürken lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım, kurularken aynadaki aksime göz atıyordum. Uzun siyah saçlarım darmadağınıktı. Üstelik yanımda toka falan da getirmemiştim. Parmaklarımla üstünkörü tarayıp sırtımdan aşağı sarkıtarak önlerdeki tutamları da kulaklarımın arkasına sıkıştırdım.

Öğle yemeğini kaçırmıştım ama aç da hissetmiyordum. Sıradaki dersin ne olduğunu da bilmiyordum. Boş sınıfımın önünden geçtiğim sırada içeri girecekken karşı sınıfa göz attım. Birkaç kişi vardı. Göz ucuyla bakarken oradaki biri kız diğeri erkek iki kişiyi gördüm. Jeno antrenmanda değil miydi? Ve ona kızar gibi konuşan Miseul'la ne işi vardı?

Bleu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin