BÖLÜM 43 (SAYE)

367 23 3
                                    

🖤

Şehrimin sessiz sokaklarında yürürken aklımda dönüp duran düşünceler beni rahat bırakmıyordu. Şehrim için oldukça üzgündüm. Eskiden insanların kahkahalarıyla, sohbetleriyle dolup taşan şehrimiz, Agah yüzünden sessizliğe mahkum edilmişti. Üstelik diğer şehirlerle sürdürdüğümüz dostluk da sona ermişti. Biz lanetli yüzlerimizden dolayı kendimizi herkesten soyutlamak zorunda kalmıştık. Bu lanetin bize tek getirisi aşklarımızın değeri olmuştu. Bizler yüzlere değil, kalplere aşık olmayı öğrenmiştik. Benim Bars'a aşık olduğum gibi...

Uzun süredir kalbimdeki bu aşkla yaşıyordum. Uzaktan onu izlemekle yetiniyordum. Uzaktan seviyordum onu. Zaten ne karşısına çıkacak cesaretim vardı ne de daha fazlasını isteyecek kalbim.

Nasıl olduğunu anlamadığım bir anda karşı karşıya gelmiştik. Beni tanımıyordu. Her an çevresinde olduğum halde beni görmemişti. Adımın anlamını layıkıyla taşımıştım sanırım. Bir gölge gibi ona hissettirmeden çevresinde olmuştum. Zaten imkansızdık. Onun kalbinde hala o kız vardı. Eminim. Yüzlerimiz lanetlenmeden önce, bu çirkin yüzlere mahkum edilmeden önce kıyı şehrimizdeki o kızla birlikteydi. Ama lanetten sonra o kız Bars'ı terk etmişti. O kız Bars'ı sevmiyordu. Sevseydi terk etmezdi. O kız Bars'ı çirkin yüzü için terk etmişti, onun kalbinin güzelliğini umursamamıştı. O kızın yüzü güzeldi belki ama kalbi çirkindi. Ben de bu aşk üçgeninin en etkisiz elemanı oluyordum.

Sıkıntıyla derin bir nefes verip ayağımın ucundaki taşa vurdum.

''Kasıtlı mı yapıyorsun?'' Duyduğum sesle hızla başımı kaldırdığımda düşüncelerimin ana kahramanı karşımdaydı.

''Sana geleceğini bilseydim daha isabetli vururdum.'' Dediğimde gözlerini devirip yanıma geldi. Onunla bu şekilde atışmayı bile seviyordum. Nasıl sevmezdim ki ? Onunla konuşmak benim için bir hayalken bu gerçekleşmişti. Sözlü kavgalarımız bile bu sebepten benim için çok değerliydi. Zaten diğer türlü ona karşı olan hislerimi belli edebilirdim. Ve ben bunu istemiyordum.

''Nereye gidiyorsun?'' Omuz silkip ''Hiç öyle turluyordum.'' Gözlerinde oluşan muzip bakışla yine benimle eğleneceğini anlamıştım.

''Tabi boş işler sorumlusu olduğun için çok normal.'' Al işte. Yine yanılmadım.

''Ha ha çok komik.''

Omuz silkip yürümeye başladığında arkasından öylece bakıyordum. Omzunun üstünden bana bakıp ''Yürüsene.'' Dediğinde anında harekete geçmiştim.

Şimdi yan yana şehrimizin sokaklarını adımlıyorduk. Arada birbirine çarpan kollarımız ben de küçük çaplı ataklar gerçekleşmesine sebep oluyordu. O ise sıkıntılı görünüyordu.

''Bir sorun mu var?'' Dediğimde anlatmasını beklemiyordum aslında ama o beni şaşırtmıştı. Sanırım yavaş yavaş varlığıma alışıyordu. Bana karşı ilk zamanlarda olduğu kadar kaba değildi son günlerde.

''Efendi Gece için endişeleniyorum. Bir şeyler planlıyor ve nedense planladığı şeyler beni huzursuz ediyor.'' Bir anda kolumdan tutup beni kendine doğru çekip yerdeki taşı gösterdiğinde ben hayran bakışlarla ona bakıyordum. Hareketleri o kadar doğal gerçekleşiyordu ki... ''Ve ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.'' Sözlerini tamamladığında gözlerindeki hüzün benim de gözlerimde yer edinmişti. Efendi Gece'yi gerçekten çok seviyordum ve başına bir şey gelme düşüncesi beni de korkutuyordu. Ama Bars'la aralarında daha farklı bir bağ vardı. İkisi de birbiri için oldukça değerliydi. Ve Bars'ı ilk kez birine karşı hayranlık duyuyordu. İlişkileri çok güzeldi.

''Efendi Gece ne yapması gerektiğini biliyordur. Onun için endişelenmeni anlayabiliyorum. Ben de endişeleniyorum ama ona karşı bir yere kadar söz hakkımız var. Ona endişelerinden bahset. Seni dinleyecektir. Farkında mısın bilmem ama düşüncelerin Efendi Gece için çok önemli.''

GECEWhere stories live. Discover now