"Hayır bana farketmez. Sadece herhangi bir fast- food yerini buraya tercih ederim. Ama siz güzel diyorsanız girelim. Haydeee." dedim. Haydeee yi biraz uzatmıştım ve bu hepsinin kıkırdamasına neden oldu.

"Hadi girelim o zaman." diyen Kaan abimi es geçip Demirin elini tuttum. Hepsi Demire öldürücü bakışlar atıyordu. Ama biz onları boşverip içeriye geçtik.

İçerisi normaldi. Yani işte pahalı bir yer olduğunu belli eden mobilyalar ve ışıklandırmalar vardı. Peki bu benim umrumda mı? Hayır.

"Hoşgeldiniz efendim. Her zamanki masanıza alalım sizi." dedi bi erkek garson. Taş çatlasa 22-23 yaşlarındaydı. Onun dediği şeyle Demir kafasını salladı ve biz önde abimler arkada bir masaya yürümeye başladık.

Oturduğumuzda ben Demir ve Kaan abimin arasında kalmıştım. Tam karşımda Ateş onun yanında ise abilerim vardı. Bizi kapıda karşılaysan garson geldi ve bize menüler uzattı.

Benimkini vermek için Ateşin üstünden bana doğru uzanmıştı. Menüyü alırken garsonla ellerimiz temas etti. Ben hemen ellerimi çektim ama garson hâlâ aynı pozisyondaydı.

Ateş birden elinin tersiyle garsonun göğüs kafesine sert bir darbe indirdi. Garson gerileyip yere düşerken ben şaşkınca Ateşe bakıyordum.

"Oğlum mal mısın? Niye vuruyorsun adama?" diye sordum hemen.

"Adam mı? Bir de o şerefsize adam mı diyorsun? Resmen sana dokundu!" bunu demesiyle masadan koro şeklinde bir ses yükseldi. Demek ki onlar ellerimizin değdiğini görmemişlerdi.

"Ne demek elledi lan?" sonra Kaan abim yerinden kalktı ve direkt yere düşen garsonu yumruklamaya başladı.

Lan noluyo? Dinlemeden etmeden direkt saldırılır mı? Bu yaptıkları çok yanlış ve çağ- dışı bir davranış aq. O yıllardır baba dediğim şerefsizde aynısını yapardı. Anlamadan, dinlemeden direkt döverdi beni. Eğer birisini bu kadar rahat dövebiliyorlarsa, beni de dövmeyeceklerinin garantisini veremezlerdi. Sinirle yerimden kalktım.

"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz ya? Adamın ellerini yanlışlıkla elime deydi sadece! Bu onu benzetmeniz için bir neden değil! Şiddet uygulayarak ne elde edeceksiniz? Hiç bir şey! Ama bir şeyi kaybettiniz. Benim güvenimi!" diyip hızla çıkışa yöneldim.

Arkamdan bağırmalarını boşverip hızla koşmaya başladım. Şu an nefessiz kalıp ölmek zerre umrumda değildi. Zaten sahile yakın bir yerdeydik. Sahil boyunca koştum. Nefesim tükenene kadar. En sonunda fazla kişinin olmadığı bir yere gelince kendimi çimenlere attım.

Nefes alamıyordum. Üstelik bir de ağlayınca hiç alamıyordum. Boğuluyordum resmen. Acı çekiyordum. Gerçek aileminde bana o adam gibi davranabileceğini düşündükçe daha da beter ağlıyordum.

Bilincim yavaş yavaş el hareketi çekip beni terkederken birden ağzına giren şeyle boğazım açıldı. Bu ilacımdı galiba. Ama kim bana ilacımı verebilirdi ki? Onlardan birisi olmasın diye içimden geçirirken birisinin beni sarsmasıyla gözlerimi açtım.

Karşımda ki adamı tanımıyordum. En fazla 28-29 yaşlarında gibiydi.

"Küçük iyi misin? Hastaneye gidelim mi?" küçük senin anandır dememek için zor tuttum kendimi. Hem adam beni kurtarmıştı hem de şu ruh haliyle bu iğrenç espiriyi yapmamam benim için daha hayırlı olurdu.

"I-iyiyim. Yani iyi olmalıyım. Bilmiyorum. G-galiba iyi değilim." dedim ve şiddetle ağlamaya başladım.

Birden bana sarılınca neye uğradığımı şaşırdım. Ama o an sarılmaya ihtiyacım vardı ve tereddüt etmeden bende kollarımı ona sardım.

Abilerim ve İkizim ||tamamlandıWhere stories live. Discover now