Belinden tutup iyicene kendime çektim. Bu aptallığı kendime neden yaptığımı bilmiyordum ama Reyyan'a dayanamıyordum. "Ağır kaldırmak, stres yapmak yok. Anlaştık mı?" Çok mu iyi rol yapıyordu yoksa hiç mi bana söylemeyecekti bilmiyorum ama anlamamış bir şekilde bana bakıyordu. "Miran taktın sende ağır kaldırmamaya. Ne alaka bana bir söylesen?"

Alnından öptüm. Belli oldu daha bekliyordu. "Konuşuruz sonra güzelim." Benden ayrılıp banyoya girince bende yatağımın üzerinde hazırlanmış takımı giydim. Evlenmek iyi bir şeydi he. Böyle olacağını tahmin etmezdim.

Gömleğimi pantolonumun içine tıkıştırırken Reyyan'da banyodan çıktı. Suratını havluyla silerken makyaj masasına ilerledi. Gömleğimin kollarını iliklerken aynada bakışlarımız karşılaştı. Kıkırdayınca göz kırptım. Çok şükür mutluyduk. O işlerini halledince beraber odadan çıktık.

Ben odaya girerken Reyyan mutfağa indi. Yanıma oturduğunda dalgın gibiydi. Ses etmedim. Belki söylemek istediklerini kafasında tartıyordur.

Kahvaltı bitince sofra toplandı. Farkındaydım Reyyan bu durumdan pek hoşnut değildi. Sürekli aynı şeyleri yaşamak çalışan bir kişi için zordu. Alışmaya çalışıyordu o da eminim.

Kafasından okulların bir an önce açılması için dua ettiğine bile yemin edebilirdim. "Ben gidiyorum."

"Oğlum Allah'a emanet ol." Anneme yaptıkları için kızgındım ama annemdi o benim. "Sağ ol ana. Allah aşkına konuştuklarımızı unutma." Bir şey demedi. Bende beklemeden çıktım.

Çarşaf olayının üzerine odaya destursuz girmesi canıma tak ettirmişti. İki arada kalıyordum böyle. Reyyan haklıydı ama o da anamdı benim. Doğurup büyüten, kundaklarda saklayan anamdı. E Reyyan'da karımdı. Çocuklarımın anası, hayat arkadaşımdı. Aman Miran manyak olursun oğlum bu kadar düşünürsen.

Mutfağa girince Reyyan kahvaltılıkları buzdolabına yerleştiriyordu. "Miran Bey oğlum?"

"He Nigar ana ben çıkıyordum da." Reyyan hemen ellerini yıkadı. Havlu peçeteyle kurulayıp yanıma geldi. "Hayırlı işler çocuğum." Reyyan yanımdan geçti. "Sağ olasın Nigar annem."

Reyyan ile karşılıklı durduğumuzda ellerimi kollarına çıkardım. "Güzelim burada tıkılıp kalmanı istemiyorum. Gezmek istersen gez, dolaşmak istersen dolaş. Fakat senden tek isteğim bana bir haber vermen. İçim rahat etsin gülüm oldu mu?"

"Aslında bende bu konuyu sana diyecektim. Narin ablalara gitmek istiyorum." Gülümsedim. "Git tabi güzelim. Değişiklik olur senin için." Alnından öptüm. "İstersen bırakayım seni."

"Yok ben kendim giderim. Hem hava almış olurum biraz." Tebessüm ettim. "Eh iyi madem. Sen bilirsin. Konuşuruz yine." Kapıdan geçirirken son kez el salladı. O içeri girdiğinde bende Mustafa'ya ilerledim.

"Reyyan çıkınca bana haber edin. Çaktırmayın ama." Mustafa şüphelendi. "Ağam bir şey vardır?" Burnumu çektim. "Arazi ihalesi için konuştuğumuz adam kıllık yapıyor. Köklü bir aile birde. Bizimkiler huzursuz olsun istemiyorum."

"Tamamdır ağam. Koruma takayım istersin?" Düşünmedim de değil aslında. "Yok Mustafa. Şimdilik dursun." Başını eğdi. "Sen nasıl istersen ağam."

Şirkete vardığımda abimin odasına girdim. "Var mı şerefsizden haber?" Alnını ovaladı. "Konuştum. Ya istediğimiz olur ya da sözleşme olmaz diyor."

"Bu herif niye götlük yapıyor şimdi? Anlaşmadık mı? İmzalar atılmadı mı? Neyin artistliği bu?" Kapı çalındı. Abimin gel komutuyla açıldı. "Bu herifin ağzına sıçacağım ben he." Azat'ta aynı benim gibiydi. "Ya oğlum biraz sakin olsanıza. Yangına körükle gidiyorsunuz."

Mezopotamya'nın KıyısındaWhere stories live. Discover now