Bölüm 11

980 153 182
                                    

Xiao Zhan

"Sana güvenmiştim!" göz yaşları yanaklarından süzülen Ji Yang'ın gözlerinde ki kırıklık kalbimi ikiye bölerken sol gözümün üstüne yediğim yumruk sersemlememi sağlamıştı.

"En başından beri biliyordum onlardan bir farkın olmadığını! İki yüzlü yalancının tekisin sen, ölmeyi hak ediyorsun!" düştüğüm yerden bakışlarımı yukarı kaldırınca Bowen'in nefret dolu gözleriyle karşılaşmıştım.

Hayır, hayır, hayır bunlar gerçek olamazdı. Etrafımda ki herkesin iğrenir bakışları bedenimde gezerken konuşmak, kendimi anlatmak istemiştim fakat dilim sanki düğümlenmiş  gibi tek bir ses dahi  çıkaramıyordum.

Bağırmak, hayır öyle değil, size asla ihanet etmedim demek istiyordum. Ama yapabildiğim tek şey sessizce oturduğum yerde ağlamaktı .

"Sana inandığım için kendimden nefret ediyorum."

Bu olamazdı. Hayır. Daha ismini öğrenemediğim elf kralının ağzından bunlar çıkmış olamazdı.

O kadar korkuyordum ki gözleriyle buluşmaya, gözlerinde ki beni görmeye o kadar korkuyordum ki bir an bile gözlerimi yerden çekemedim .

"Kafanı kaldır ve gözlerime bak."

Bunu isteyemezdi  benden. Her dediğini koşulsuz şartsız yapmaya hazır olan benden bunu isteyemezdi.

Ağır ağır kaldırdığım gözlerimin ilk durağı olan sıkılmaktan morarmış, her zaman hayranlıkla baktığım parmaklardı.

Yavaş yavaş yükselttiğim bakışlarım, uğruna her şeye katlanabileceğim ve rengini hiç bir zaman tam anlamıyla anlayamadığım ufak bir kıvrılmasında dahi ayaklarımı yerden kesen o dudaklarında oyalanmıştı.

En sonunda tüm benliğimi içine gömdüğüm o gözler öylesine korkunç bakıyordu ki gözlerimi kapatmak ve bir daha asla açmamak istemiştim.

"Herkes uzaklaşsın, buna ben son vereceğim."

Cümlesini bitirir bitirmez insan üstü bir hızla yanımdan uzaklaşmış ve uzak olmasına rağmen gözlerinde ki ifadeyi rahatça seçebileceğim bir yerde durmuştu.

Sırtından çıkardığı oku yayına takarken sadece tebessüm etmiştim Çünkü ne yapacağını anlamıştım.

Tam kalbimden vuracaktı, ikinci kez.

Hazırladığı oku yaya takıp iyice gererken asla kesilmeyen göz temasımız boyunca sessizce ağlamıştım.

En sonunda serbest bıraktığı ok büyük bir hızla yaklaşırken kalbimin üzerinde hissettiğim acı ile gözlerim kapanmıştı.

Yattığım yerden nefes nefese kalktığımda ıslak kirpiklerim ve yeni yeni aydınlanan gökyüzü sayesinde  tüm bunların bir kâbus olduğu gerçeği ile derin bir nefes vermiş ve yataktan kalkarak kendime gelmeye çalışmıştım.

Evet şimdilik sadece birer kâbustan ibaretti gördüklerim. Sırf o gözleri görmemek uğruna gerçeğe dönmemesi için elimden geleni yapacaktım.

******

Ji Yang'ın sabah kapımın önüne koyduğu bir sepet dolusu çörekten birini alıp yeşilliğin üzerine oturduğumda son günlerde olanları düşünmeden edemiyordum.

Uykusuz gecelerimin sebebi olan üç günün bitmiş olmasına rağmen içimdeki endişe bir an olsun dinmiyordu.

Evet, Ji li kurtulmuş olabilirdi fakat klan lideri ve oğlundan hâla bir ses çıkmaması kalbimin hafiflemesini sağlamıyordu. Neredeyse burada ki birinci ayım dolmasına rağmen öğrendiğim tüm o isimler arasında onun ki hâla yoktu.

Aglon Geçidi [YiZhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin