"Ya Ayaz!" 

Ondan önce davranıp arabanın ön koltuğuna oturdum. Tripli hareketime karşı gülümsemesini saklamadan hemen yanıma yerleşti. Kucağımda duran çantayı arka koltuğa bıraktıktan sonra elinin tersiyle yanağımı okşadı.

"Asma yüzünü, tüm gün aklımdaydın zaten. Fena özledim." dizimin üstünde duran elimi dudaklarına götürdü. "Kemerini tak güzelim."  elimin üstünü peş peşe öperken arabayı çalıştırmıştı. "Şu okul da bir bitmedi anasını satayım, özlüyorum."

"Daha iki sene var." 

"Hatırlatma." belirginleşen çene kaslarına bakılırsa bu konu onu ciddi anlamda rahatsız ediyordu. "Neyse, o kadar çalıştın sonuçta. Okulunu bitirmen daha doğru." 

Cümlesi bittiğinde gözlerimi kısarak yüzüne baktım, "Ciddi ciddi bana okulu bıraktırmayı mı düşürdün?" yüzünde sevimli sayılabilecek bir tebessüm oluşurken sorumu cevapsız bıraktı.

Her zaman ki Ayaz'dı işte. Benle daha fazla vakit geçirebilmek için her şeyi yapardı, yine şaşırtmıyordu.

"Bu arada söylediğin kitapları aldım, arkada." hatırlattığı şeyle hemen arka koltuğa baktım. Renkli poşetin içindeki bir yığın romanı görmek kocaman gülümsememe neden oldu.

Ayaz'ın kitaplığında çok fazla kitap olsa da kısa sürede bitirmiştik, bu yüzden her ay okumak istediğim kitapları ona söylüyordum, o da beni hiç bekletmeden alıp getiriyordu.

"Ya Ayaz, sen harikasın!" emniyet kemerinin izin verdiğince uzanıp yanağına uzun bir öpücük bıraktım. "Çok teşekkür ederim."

"Yavrum şöyle tepkiler verme bak." elimin üstünü yavaşça öperken gözlerimin içine bakıyordu. "İçim gidiyor anasını satayım, sabit dur."

"Yola bak aşkım, kaza yapmayalım." bunu yüzüne bakarak söylemeye utandığım için omzuna yaslandım. Derince iç geçirmesi ve hava almak adına camı açması üzerine gülümsedim. 

Birkaç dakikalık sessizliğin ardından dar bir sokağa girdik. Yemek yiyeceğimiz yerle buranın ne alakası olduğunu anlamaya çalışırken Ayaz oturuşunu dikleştirdi, radyonun sesini kıstı ve tüm dikkatini yola verdi. Yok artık, kayıp mı olmuştuk?

"Ayaz." omzundan ayrılıp yerime geçtim. "Burası neresi?"

"Sorun yok bebeğim." direksiyonu sola kırdı ve bulunduğumuz yerdeki en iç açıcı sokağa girdi. 

"Kaybolmuş olma ihtimalimiz?"

"Tabii ki kaybolmadık." gözlerime öyle bir bakış attı ki sessiz kalmayı tercih ettim. Kaybolduysak bile söylemeyecekti demek ki...En iyisi işine karışmamaktı. "Hassiktir, kaybolduk." 

"Telefonundan baksana." dediğimde çoktan dizinde duran yol tarifini fark ettim, ekranı kapatıp kenara koyduktan sonra arabayı kenara çekti.  "Ne oldu?"

"Sarp buralarda oturuyordu galiba, onu arayacağım." telefonuyla beraber arabanın dışına çıktı. Gittikçe kararan havanın serinliğini hissetmek adına camı sonuna kadar açtım. Biraz uzaklaşmış, kaşları çatık halde telefonda konuşuyordu. Bu kadar gerilmesine gerek yoktu aslında ama bu kaybolma meselesi Ayaz için büyük bir sorundu.

Sıkıldığım için daha fazla bekleyemeyip ben de arabadan indim. Yanına adımladığımı görünce elini kaldırdı, yaklaşmamı istemiyordu. Dikkatli haline gözlerimi devirerek önünde durduğumuz duvara yaklaştım. Genel olarak sakin bir sokaktı, küçük bir gecekondu mahallesine gelmiş gibiydik. Az ilerde yan yana oturan iki genç dışında kimseyi göremiyordum. Yanlarına uğrayıp adres sorma fikri en mantıklısıydı ama Ayaz'a haber vermem gerekiyordu.

Çok önemli telefon görüşmesini göz ardı ederek tam önünde durdum. "Ayaz." bir kolumu beline sararak beni uzaklaştırma ihtimalini ortadan kaldırdım. "Şurada iki kişi var, sorabiliriz."

"Kaybolmadık Yankı, sadece kafam karıştı. Hallediyorum." dedi gergince, ardından telefonu kulağından indirip cebine sıkıştırdı. "Hava da karardı, üşüyeceksin."

"Hayır, çok güzel." beline sardığım kolumu sıkılaştırarak göğsüne yaslandım. "Niye canını sıkıyorsun ki? Yemeğe gitmek zorunda değiliz, eve gideriz."

"Bu yola nasıl girdiğimi anlamadım amına koyayım, ona sinirlendim." dudaklarını saçlarımın üstüne bastırdı. "Araba kullanırken ne diye öpüyorsun ki?"

"Yok artık Ayaz ya, sadece yanağından öptüm."

"Dikkatimi dağıttın." çeneme dokunarak dudaklarıma minik bir öpücük bıraktı. "Zaten bu kadar  güzel olman yeterince dikkat dağıtıcı."

"Ayaz, orada insanlar var" diyerek yan yana oturan iki genci hatırlattım. Hafifçe arkasına baksa da umursamazca omuz silkti.

"Sarp düzgünce anlattı yolu-"

"Yarın gideriz, evimize gidelim." gözlerimi zorlukla dudaklarından ayırdım. Çok sık böyle olmazdı ama bazı zamanlar Ayaz'ı o kadar çok öpmek istiyordum ki kendimi tutmam epey zor oluyordu.

Ve bu halim asla Ayaz'ın dikkatinden kaçmıyordu...

Dudaklarımın üzerine kapanan dudakları tam da istediğim hamleydi, gözlerimi anında kapatarak sıcak öpüşüne karşılık verdim. Hava karanlıktı, o iki kişi haricinde sokak boştu...beni arkamızdaki duvara yaslayıp şefkatle öpmesinin ne gibi bir sakıncası olabilirdi ki?

Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin beni öptüğünde yaşadığım heyecan kalp atışlarımı hızlandırıyordu. Sanki ilk kez bu kadar yakınlaşıyormuşuz gibi utanarak Ayaz'ın göğsüne saklanmaya çalıştım. Dudaklarından ayrılmama sesini çıkarmasa da hala öpmek istiyor gibiydi. "Ayaz...bize bakıyorlar." şaşkınca bizi izleyen iki gence kaçamak bakışlarımı gönderdim. "Eve gidelim."

"Gidicez bebeğim." diye mırıldanmış olsa da yeniden dudaklarıma kapandı. Sırtımı soğuk duvara yaslayıp beni gövdesinin arkasına saklaması gülme isteği uyandırmıştı. Bana dayanamıyor oluşunu seviyordum, her anlamda. 

"D-Dur." zorlukla ayrılıp muhtemelen kızardığı için istekle izlediği dudaklarımı birbirine bastırdım. Sonunda gözlerime çıkan bakışları tıpkı benim gibi, heyecanla parlıyordu. 

"İki tane çocuk yüzünden öpmeme izin vermiyorsun." göz ucuyla arkasına baktım, birisi çoktan gitmişti, diğeri tek başına oturmaya devam ediyordu. Yani artık ikisinin de umurunda değildik...bu iyiye işaretti. Benimle beraber Ayaz'da arkasına bakmış olacak ki durumun müsait olduğunu görür görmez dudaklarını yeniden dudaklarımla buluşturdu.

Hemen arkamızda duran arabaya binebilir, hızlıca evimize gidebilirdik ama Ayaz bunu bekleyemeyecek kadar sabırsızdı. Aynı şekilde beni de sabırsızlaştırdığı için sesimi çıkartamasam da artık durmalıydık. 

Utanıyordum...

Öpüşme seslerinin artacağını anlayıp hızlıca dudaklarımızı ayırdım. Her zaman oldukça karizmatik görünen yüzü şu an sinirlenmiş küçük bir çocuğu andırırken bu sevimliliği karşısında gülümsemeden edemedim. Sevgiyle boynuna sarılmadan hemen önce "Ya Ayaz!" diye mırıldandım. "Çok sevimlisin!"

**

Çok duygusalım:(

Arkadaş kitabını okuyanlar, duvarın önünde öpüşen çiftin kim olduğunu anladılar. Kerem ve Onur'un kendilerini bulmasını sağlayan o çift, Yankı ve Ayaz olmuş oldu.

Başından beri sakin, sevgi dolu bir final hayal etmiştim. Onları musmutlu bırakmak istiyordum çünkü

Tüm kitap boyunca Ayaz'ın karakter gelişimini ve sevginin insanı nasıl değiştirdiğini gördük...Yankı ve Ayaz birbiri için yaratılmış iki kişiydi

Aslında kitabın ilk bölümünün, ilk paragrafında, Ayaz'ın nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu bir kitap alıntısıymış gibi göstererek vermiştim. İnsanlara olan bakış açısını kitaba girdiğiniz ilk saniye okumanıza rağmen Yankı o kadar masum bir bebekti ki, kimse ona kıyamadı

Yanımda olan ve beni destekleyen herkese çok çok teşekkür ederim. Sizleri seviyorum

Karanlık • [b×b]Where stories live. Discover now