22.Bölüm

23.4K 965 103
                                    

Güneşin doğmaya başladığını görünce başımı Fatih'in göğsünden kaldırdım. Bakışlarımı yüzüne çıkardığımda uyuduğunu gördüm. Yaklaşık bir saat uyumuş olmalıydım.

Bedenim pelte gibiydi, çok yorgun hissediyordum. Yıllar sonra ilk defa annemi görmüştüm buna rağmen bir damla gözyaşı bile dökmediğim için kendimi tebrik etmeliydim.

Hayatıma onu hiç görmemişim gibi devam edecektim.

Kafamı yastığa koyduğumda düşünceli bir şekilde Fatih'i izlemeye başladım. O da benim gibi çok az uyumuştu. Elim istemsizce yanağına giderken, elime batan sakallarını okşarken buldum kendimi.

Birden elini elimin üstüne bastırmasıyla irkildim. Bu hareketinin bilinçsizce olduğunu düşündüğümde gözleri açılmıştı. Avucumun içini koklayarak öptü, gözlerimi kırpıştırdım.

Elimi öptükten sonra tekrar yanağına koyduğunda elimin üstüne eliyle nazikçe baskı yaptı. Sanki elimin hep orada kalmasını istiyor gibiydi. Kalbim hızla çarpmaya başladı, elimden tutarak beni kendine biraz daha yaklaştırdı. Titrek bir nefes aldığımda gözlerini kapatsa bile tekrar açmıştı.

"Ne olduğunu bana da anlatacak mısın artık?" Dediğinde kendimi toparlamıştım. Elimi yüzünden çekmek istesem bile buna izin vermedi. "Geceden beri onları nereden tanıdığını düşünüp duruyorum. Kafamda kurduklarımla yedi sezonluk dizi çıkar." Dedi, zoraki bir gülümsemeyle.

Gülümsemeye çalışarak "Tanımıyorum." dedim.

"Yalan söylediğini biliyorum. Üstüne gelmek de istemiyorum ama dayanamıyorum Hazal. Gözlerinin feri sönmüş, gece boyunca doğru düzgün uyumadın bile. Acını benimle paylaş lütfen." dedikten sonra yanağımı okşadı. "Acın, acım olsun."

Oldukça yumuşak bir sesle söylediklerinden sonra yutkundum. Elbette Fatih'ten bu durumu gizlemeyi düşünmüştüm ama bu hiç mantıklı bir karar değildi. Şimdi söylediklerinden sonra bu durumun uzamaması için anlatacaktım. Hem belki rahatlardım.

"Sare," deyip yutkundum. Fatih ise meraklı bakışlarını bana dikmişti, içinde muhtemelen onunla bir şeyleri paylaşacağım için oluşan bir sevinç vardı. "Annem..." Dediğimde gözlerimi gözlerinden kaçırdım. O kadına anne demek o kadar berbat bir duyguydu ki.

"Anlamadım?" Kısık ve afallamış sesini duyduğumda kaçırmış olduğum gözlerim, gözlerini buldu. Yüz ifadesinden bile ne kadar şaşkın olduğu anlaşılıyordu.

Oldukça sakin çıkan sesimle "Annem.. yani annemdi." dedim.

Ağzını bir şey diyecekmiş gibi açtı ama sonra tekrar kapattı. Kollarını belime sarıp aniden sarılınca başım boynuna düştü. "Bilmiyordum. Yemin ederim bilmiyordum Hazal..."

Elim saçlarına giderken "Biliyorum." dedim.

"Özür dilerim. Seni mutlu etmek isterken, sana acı çektiri-" Cümlesinin devamını bildiğim için sözünü kestim.

"Seninle bir alakası yok ki. Ben eninde sonunda o kadınla karşılaşacaktım. Hem üzülmüyorum ben. Sadece hâlâ anın şokunu yaşıyorum o kadar."

"Olsun. Belki ben onları çağırmas-"

"Fatih," derken bedenlerimizi biraz uzaklaştırıp hüzünle parlayan gözlerine baktım. "Lütfen uzatmayalım olur mu? Ben, dünü hiç yaşamamışız gibi düşünmek istiyorum." Ellerim gözlerinin altındaki mor halkalara giderken gözlerini kapattı. "Sen de uyumamışsın. Gözlerinin altı mosmor." dedim, sahte bir kızgınlıkla.

Ona yakın olmaya çalışıyordum. Başta kalbinin kırılmaması için böyle davranmaya çalıştığımı sanıyordum ama şimdi içimde ona karşı olan çekimden kaynaklı olduğunu anlamaya başlamıştım. Bazen bir hareketi aklımı başımdan almaya yetiyordu. Bazen bir bakışı kalbimi hızlı hızlı çarptırıyordu. Bazen bir sözü nefesimi kesiyordu. Bazen değil bu her zaman böyleydi.

DİKENLİ AŞK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin