CEHENNEMİN OLMAYA GELDİM

En başından başla
                                    

Başını kaldırdım. Gözlerimi birleştirdim. "Üzme kendini, sen iyileş grup sarılması bile yaparız." Ufak bir tebessümle bana onay verdi.

&Nazlı'dan&

Ben ne yapıyordum? Gülmem lazımdı. Yenilmemiştim, hala ayaktaydım. Bir de ağlamıştım. Bunu nasıl yapardım? Ağlamak benim güçsüzlüğüm değildi ama düşmanlarımın cennetiydi. Ve ben tek göz yaşım onların cennetiyken gülümseyip onlara cehennemi yaşatacaktım. Evet, bu bendim.

Birkaç güne bu lanet yerden kurtulacaktım. Birkaç gün evde dinlendim mi bana yeterdi.

"Evet, bana bakabilir misiniz?" Sesin geldiği yöne baktığımda Pelin ve yanındaki beyaz önlüklü doktoru gördüm.

Sessiz bir şekilde kafa salladım.

"Dikişleri çok zorlamışsın. Hatta bir kısmı açılmış, kanadığını hiç hissetmedin mi?" Kaşlarımı çattım ama dediği şeyler yüzünden. Bana 'sen' diye hitap etmişti. Ne hakla bunu yapar? Abim beni anlamış gibi kulağıma yaklaştı ve "Alttan al, günlerdir seninle o ilgileniyor." dedi.

Bu bir şeyi değiştirmezdi ama sabırla bekleyecektim. Buradan kurtulmak için buna ihtiyacım vardı.

"Tekrar mı dikiş atılacak?"

"Hayır ama bir gün daha fazladan buradasın." Ciddi değildi, değil mi? Ben buradan kurtulma planları yaparken o bir gün daha burada durmamı mı istiyordu?

"Yarın taburcu edileceksiniz merak etmeyin?"

"Nasıl yani?"

"Doktor kontrolü ile eve gidebilirsiniz. Ama doktor kontrolü bir haftaya yakın sürer." Tamam buna katlanabilirdim. Ev, hastaneden kesinlikle daha iyiydi.

"Tamam, teşekkür ederim."

"İşimiz daha bitmedi küçük hanım. Yaranı temizlememiz lazım." O. Bana. Küçük. Hanım. Mı. Dedi? Pelin kahkaha atarken abim kendini gülmemek için sıkıyordu. Doktor da gülmemek için kendini sıkıyordu. Tam oldu işte. Peki, şu an benim de gülüyor olmam sinirlenmediğim anlamına gelmezdi.

Doktor yarayla uğraşırken ben de etrafı izliyordum. Bir oda  da her şey nasıl beyaz olabilir? Ama her şey. Yatağımın hemen küçük bir masa vardı. Üzerinde bir sürahi ve birkaç bardak vardı. Kapının üstünde pencere gibi cam kısın vardı. Odanın penceresi buradan gördüğüm ve tahmin ettiğim kadarıyla bahçeye bakıyordu. Kapının camında onu gördüm.

Hayatıma bir iz bırakan, ruhumda çabuk onarsam da hala kanayan yarayı bırakan, ateşimle yakacağım onu gördüm.

"Abi!" Resmen çığlık atmıştım. Doktor hemen işini bıraktı. Kendisi yüzünden oldu sanıyordu. Benim gibi etrafı izleyen Pelin gözlerini bana çevirdi. Abim hemen benim baktığım yere odaklandı ve donup kaldı. "Lütfen bir şey yapma, cezasını kendim vermek istiyorum. Sadece onu bura dan gönder. Lütfen." Sinirli bir şekilde kafa salladı. Bunların hepsi çok kısa bir zaman diliminde gerçekleşmişti.

&Bir hafta sonra & ( Hasta halinden çok sıkıldım.)

" Nerede? " Sonunda Görkem'in girdiği deliği buldum. O deliğe onu gömmek için buradaydım. Diri diri. Nefes alırken akciğerlerinde o acıyı hissetmeliydi. Ne yaşadıysam daha kötüsünü yaşamalıydı.

"Kapının önünden çekil!" Bağırışlarım hiçbir işe yaramıyordu. Ama enerjimi bu mankafalara harcayamazdım. Bütün enerjimi Görkem'e saklıyordum.

Ben adama adam bana dik dik bakıyordu. Sinirden kafamı duvara sürtecekken abim yanıma geldi. "Çekil."

İri adamlar ordusu bir anda kapının yanlarına kaydı. Bu muydu yani? Çekil?  Bu kadar mı? Göt herif. Nasıl beceriyordu böyle yapmayı?

Deponun iğrenç koridorlarında tek güzel şey kanlardı. Yerler yosun tutmuştu. Ama bu yosunlar yeşil değildi. Kanın gösterişli kırmızısı ile bütünleşmişti. Duvarlar da bir ressamın elinden çıkmış gibi duran dalgalar vardı. Göz alıcı kırmızı dalgalar halinde ilerliyordu. Gittikçe dalgalar büyüyordu.

Yanından geçtiğimiz her odadan leş kokusu geliyordu. Bu kokuyu çok iyi biliyordum. Öldüğümü sanıp cesetlerin arasına atmıştı, geçen sene benim kanımı donduran adam. Aklıma gelen düşünce ile gözlerim bulanıklaştı, ayaklarım titredi, geri geri kaçmak mantıklı ve huzurluydu benim için. ama pes etmeyecektim. Gücümü gösterecektim.

"Görkem pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım." Sesimden güç alır gibi etrafıma bakındı. Her zaman ki gibi sessizlik yanımdaydı. Ama bu sefer beni korkutuyordu.

" Hadi gel oynayalım. Sana cehennemi göstermek istiyorum. Ya da dur cehennemi gördün. Beni görmüştün değil mi? Şimdi sana cehennemi yaşatmaya, cehennemin olmaya geldim."

Duvarlardaki kandan yapılma dalgalar bizim yürüdüğümüz koridor da daha büyüktü. Ve ilerledikçe büyüyordu. Ta ki bir kapının önüne gelene kadar. Bembeyaz kapının üstünde sadece ufak bir kan lekesi vardı. Tam ortada.

Aradığımı bulmuştum. Onu işte buraya gömecektim. Onun sonu buradaydı işte. Onun sonu tam kapının önünde kan lekesini inceliyordu.

İçeriye girmek benim için kolay değildi. Kapıdan içeriye girdiğimde sanki daha önce yaşadığım bütün kötülükler bir olup bana karşı savaşacak gibiydi.

Kapıyı araladım. İlk önce benim sonra abimin adımlarının sesi yankılandı. O buradaydı. Bana bir şey olmayacaktı. Olmasına asla izin vermezdi.

Etrafıma bakmam, kan izleri, o dehşet verici görüntü. Hafızamdan belki de bir daha asla silinmeyecekti. Duvara kanla yazılmış yazılar. Belki de Görkem'in sonuydu. Ve benim sonum da çok yakındaydı.

"Senin intikamını ben aldım. Kusura bakma. Ceset odanın içinde. Umarım iyi bakarsın ona. Çünkü senin sonun onunkinden daha dehşet, Prenses' im."

《》《》《》《》《》《》《》《》

Bölüm sıkıcı gibi. Açık söylemek gerekirse 3. defa yazdığım için ben de sıkıldım. Bölüm hakkında yorumlarınız neler?
Sizce notu kim bırakmış olabilir? Nazlı'nın -daha belli olmasa bile- en büyük düşmanı öldürmeye kim cesaret edebilir?
Görkem öldü mü?

SADİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin