"Bunu yapamazsın!" Osman bağırarak ayağa kalktı. Servet ise eğlenen bir suratla karşılık verdi Osman'a. "Oğlumun nasıl büyüdüğünü hiç göremedim ama eminim ki merhameti vardı. O kedi yavrusuna zarar vermeyeceğini biliyordum. Her ne kadar zarar vermesini istesem de... Böylece senden intikam alabilirdim. Ama oğlum beni bile yanıltarak başka bir şey yaptı."

Osman'ın kaşları çatıldı ve cümlenin devamını merak ediyormuşcasına Servet'e baktı. Servet de oturduğu koltuktan ayaklandı ve odanın kapısına doğru yürüdü. Çıkmadan önce söylediği cümle, Osman'nın zihninde zehirli bir sarmaşık yeşertti.

"Aslan, kedi yavrusuna aşık oldu."

---

Yatakta kıpırdandığımda elimin sert bir şeye çarptığını hissettim ve gözlerimi yavaşça araladım. Yanımda Uraz'ı gördüğümde aralık olan gözlerimi iyice açmıştım. Uraz ise öylece durmuş bana bakıyordu. Gözleri kırmızıydı tıpkı Alaz'ın ameliyata alındığı gün gibi. Onun evindeydik ve o bugün Alaz'la annesini görmeye gidecekti. Her ne kadar onunla gitmek istesem de buna izin vermemişti. Evde onları beklerken biraz uzanayım demiştim. Urazlar da o sıra gelmiş olmalıydı.

"Uraz?" dediğimde bakışlarını benden aldı. Annesini görmek onun için epey yaralayıcı olmuş olmalıydı. Bazen onun çok güçsüz olduğunu hissediyordum. Yine o anlardan birindeydik. Uraz, çok güçsüz ve yorulmuş gözüküyordu.

"Nasıl hissediyorsun?" dediğimde bakışlarını bana çevirdi tekrar. Açıkça söylemek gerekirse şu an ona nasıl yaklaşacağımı bilmiyordum ve bu beni üzüyordu. Onun yanında olmak, acısını paylaşmak istiyordum. Ben bunları düşünürken o yavaşça dudaklarını araladı.

"Annem... çökmüş." dediğinde boğazına dizilen düğümlerin farkına varabilmiştim. Konuşmakta zorluk çekiyordu. "Sırf bizi babamdan korumak için babamın attığı darbelerin önüne geçen kadın çökmüş." Biraz sustuktan sonra devam etti. "Çok hastaymış. Kullandığı ilaçlar sadece ömrünü birkaç ay uzatabilirmiş."

"Uraz..." dediğimde gözlerim dolmuştu. Onun bu haline alışık değildim. Dün bana söylediği hayali hatırladım. Bizi bataklıktan kurtarma hayalini. Ama Uraz şu an o kadar güçsüz gözüküyordu ki... sanki bataklıktan çıkmak yerine biraz daha dibe batmıştık.

Bir şey dememe izin vermeden konuşmasına devam etti. "Babam bizi çok döverdi Ecrin. Anneme hakaretler eder, iftira atardı. Bir gün annemin karşısına çıktım. Ona, babamın bunca yaptığı şeye rağmen neden hala onun yanında olduğunu sordum. Bana 'Sizi bırakıp nasıl giderim oğlum? Beraber kaçsak da bu sefer açlıktan öleceğiz. En azından burada boğazımızdan birkaç lokma bir şeyler geçiyor' dedi. Oysa bilmiyordu Alaz da ben de babamın yanında sürekli korkarak yaşamaktansa annemle beraber açlıktan ölmeyi yeğlerdik."

"Peki annene neden bunu söylemedin?" dediğimde artık benim de boğazımda düğümler vardı. Ben de onun gibi zar zor konuşabiliyordum. Çünkü aklıma küçükken annem ve babam sandığım o adamın ettiği kavgalar gelmişti. O adam annemi başında çok sevse de zamanla annemin aldatışlarına katlanamamış ve ondan nefret eder hale gelmişti. Bu da evde bir sürü kavgayı doğurmuştu. Birbirlerine hiç vurmazlardı. O adam ne beni ne de Tuna'yı dövmüştü. Ama yine de insan kırılıyordu. Uraz'ın annesi çocukları için onca şeye katlanmıştı ama benim annem bize sevgisini hiç göstermemiş hatta ben evdeyken eve aldattığı adamları getirmişti.

"Söylesem ne değişecekti?" dediğinde gözyaşlarım yanaklarıma süzülmeye başlamıştı.

"Bilmem." dedim. "Belki annen anlardı."

"Anlamazdı." dedi. "Kimse anlamadı."

"Ben anlıyorum." dedim aniden. Onu anladığımı, onun yanında olacağımı söylemek istemiştim kendi çapımda. Umarım... anlardı. Gülümsediğinde ben de gülümsedim. Bazen zamanın ikimiz böyle birbirimize gülümseyerek bakarken durmasını istiyordum. Ama bu sefer daha çok istemiştim. Çünkü ikimizin de gözleri dolu doluydu. Uraz her ne kadar bunu belli etmek istemese de anlıyordum işte. Onu anlıyordum.

"Babamın beni evden kovduğu gün... annem öyle çok ağlamıştı ki... bir an paçasına yapışıp ona beni bırakmaması için yalvarmak istedim. Ama annem öylece durmuş bizi izliyordu. Bazen düşünüyorum... babam Alaz'ı kovsaydı annem yine öyle izler miydi? Ya da babam Alaz'ı kovar mıydı?"

Kaşlarımı çattığımda ne demek istediğini anlayamamıştım. Devam etti. "Deden..." dediğinde hissettiğim suçluluk yine kendini belli etmeye başlamıştı. Ne zaman dedem hakkında bir şey söylese hep böyle hissedecektim sanırım. "...babam elinden şirketi aldığı için bana düşman olduğunu söyledi. Babamın bir şirketi olduğunu hayal meyal hatırlıyorum. Ama sonunda o şirketi batırdığı için yediğim darbeleri de unutmuyorum. Batmış bir şirket için deden neden bana bu kadar kin ve nefret besledi? Çocukluğumu elimden alacak kadar ne yapmış olabilirim ona?"

"Sorun sende değil." dedim. Elimi yanağına koydum ve yanağını okşamaya başladım. Hissettiği şefkatle yüzünü elime daha çok bastırdı. "Sorun dedemde gerçekten. Hasta bir adam o. Tedavi olması için elimden geleni yapacağım." Sanki bana tüm içindekileri döküyordu şu an. Öylesine acı dolu bir sesle konuşuyordu ki... ona yaşattıkları her şey için gidip intikam almak istedim hepsinden.

"Kayıplara karıştığımda bile hep bulurdu beni. Sanki ben ondan bir şeyler çalmışım gibi hep peşimdeydi ve hep en zayıf anımı beklerdi beni öldürmek için. Ona hiç fırsat vermedim. Ama o da bana hiç fırsat vermedi."

Anlattıkça tuhaf geliyordu kulağıma. Dedem gerçekten sadece batan bir şirket için Uraz'ı neden bu kadar düşman bellesinki kendine? Bunun altında bir şeyler olduğunu düşünsem de aynı zamanda saçma geliyordu. Başka ne olabilirdi ki? Dedem gerçekten bu kadar kin tutabilir miydi?

Dudaklarımı aralayıp bir şeyler diyecektim ki konuşmama izin vermeden devam etti. "Sonra Baba'nın bir ailesi olduğunu duydum. Kızını ya da torununu öldürerek ondan intikam alabilirdim. Ama torununun sen olduğunu öğrendiğimden beri elim kolum bağlı. Ne ondan intikam alabiliyorum ne de onu öldürebiliyorum. Sana karşı hissettiğim o şey... durduruyor beni."

"Bana karşı ne hissediyorsun Uraz?" dediğimde gülümsedi. "Ailemmişsin gibi. Gün içinde ne yaşamış olursam olayım günün sonunda saçımı okşayarak uyutan annemişsin gibi. Ne zaman başım sıkışsa koşacağım babammışsın gibi." Bu sefer ben de gülümsedim. "Biliyor musun? Sen de benim için öylesin."

"Sen bir katile insani duygularını geri verip düzeni bozuyorsun. Ve tuhaf olan şey ise sana karşı koyamıyorum."

Yanağını okşamaya devam ederken beni iyice kendine çekti. Kokusu burnumu doldurduğunda gözlerim dolu dolu gülümsedim yine. Kafasının altında olmam nedeniyle şu an gözleri ne haldeydi bilmiyorum. Ağlıyordu da saklamak için mi saklamıştı beni göğsüne?

"Uraz..." diye mırıldandım. "Bana karşı koyma. Hani bizi bataklıktan kurtarma gibi bir hayalin var ya... yüzeye çıkmak için önce en dibe vurmamız gerekmez mi? Bırak, batabildiğimiz kadar batalım. Seninleyim. Hep seninle olacağım."

Derin bir nefes aldığını işittim. Sonra ise konuşmaya başladı. "Eğer bulutsan güneş, eğer yıldızsan ay yanındadır. Ama eğer yalnızsan ben yanında olacağım."

###

yeni bir kitaba başladım. ismi renksiz bir kadın. ona da bakın olur mu? sizi seviyorum❤️

sınır: 150v 250y

yanılgılar ve yenilgiler Where stories live. Discover now