"Jisung'ın dizlerini temizlemek için ilaç alacağım, ikiniz de bir yere gitmeyin. Önce," birkaç adım uzaktaki pamuk şekerciden şeker almış gelip ikisine uzatmıştı. "Bunları yiyin. Geleceğim, beş dakikaya." Jisung başıyla onaylarken Yuki'nin şekerini açmıştı.

İkisi şekerlerini yerlerken Jisung lunaparktan çıkmış, karşıdaki eczaneden dizleri için bir şeyler satın alıp geri dönmüş ve koşarak yanlarına gelip yere çömüştü.

"Pantolonunu yırtayım mı biraz daha?"

"Yırtıldı zaten." Minho, parmaklarını kumaşın içine sokup yüksek bir ses çıkmasını umursamadan pantolonu yırtmış, pamuğa küçük şişedeki alkolü döküp yarasını temizlemiş ve batikon sürmüştü. Diğer dizine de aynısını yaptıktan sonra yerden kalkıp ellerindekileri kenardaki çöplere attı.

"Gidelim mi Yuki?"

"Ama bana oyuncak kazanmadık." Minho gülerek elini uzattı. "Gel bakalım, istediğini kazanabilecek miyiz?"

Yuki Jisung'ın kucağından inip babasının elini tutmuş, tutması için Jisung'a da elini uzatmıştı. İki elinden tutulup arada bir zıplatılarak tamamladığı yolculuğunun sonunda Jisung'ın kucağında babasının atışlarını izliyordu.

Minho, tek gözünü kapatmış, silahı omzuyla göğsüne yaslayarak atışları yaparken Jisung yaslanmış onu inceliyordu. Sertçe yutkunduğunda, Minho'yla göz göze gelmişlerdi.

Minho sırıtarak ona bakarken o başını çevirip atış tahtasına baktı. Poligonları tek tek indiriyordu.

"Bu oyuncaklardan seçebilirsiniz." Görevli bir köşedeki fazla büyük olmayan oyuncakları gösterirken Jisung Yuki'yi o tarafa çevirdi.

"Hangisini alalım Yuki?"

"Sincap!" Minho başını eğerek gülerken Jisung başını eğip çocuğa baktı. "Neden sincap?"

"Sana benziyor. Sincap istiyorum sincap sincap sincap!" Görevli gülerek sincabı verirken Yuki ona sıkıca sarılmış, Jisung'ın kucağından inip elini tutarak babası ve onun arasında yürümeye başlamıştı. "Baba, tutar mısın?" Yuki elindeki sincabı babasına verdikten sonra yürümeye devam etti.

Durağa geldiklerinde esniyordu küçük çocuk.

"Baba, uyumak istiyorum."

"Otobüse binelim öyle." Minho yere çöküp elindeki oyuncağı küçüğünün sırtındaki çantaya koymuş, çantayı omuzlarından çıkarıp eline alarak oğlunu kucaklamıştı.

"Minho, çantayı ya da Yuki'yi bana ver. Sabahtan beri kucağında." Minho gülümseyerek çantayı alması için sırtını döndüğünde Jisung göz devirip çantayı alarak elinden tutmaya başladı.

"Çantası neden bu kadar ağır?"

"Bu gece benimle kalacak. En sevdiği pijamalarını almış." Jisung gülerek ona baktı.

"Çok şirin."

"Bizimle kal." Minho, şak diye söylediğinde Jisung gözlerini kocaman açtı. "Ben mi? Uzun zaman sonra ilk defa beraber uyuyacaksınız."

"Sen de bizimle kal. Ne olacak, uyuruz?" Minho umutla Jisung'a bakarken Jisung başıyla onayladı. "Annem izin verirse..."

"Güzel." Gülümseyerek ona bakarken oğlunun sırtını hafifçe okşamış, başını onun başına yaslamıştı. "Yuki, uydun mu?"

Cevap gelmeyince Jisung'a döndü. "Uyumuş mu?"

"Yüzünü göremiyorum." Minho'nun boynuna sıkıca sarılan eller gevşediğinde güldüler. "Senin gibi aynı, yer zaman fark etmeden uyuyor."

"Ne güzel işte, uyku güzeldir." İkisi gülerken Jisung gelen otobüsü gösterdi. "Yine buna mı biniyoruz?"

"Evet. Cebimden cüzdanımı verir misin? Yuki uyuyunca daha ağır." Jisung, Minho'ya arkadan sarılır gibi ceplerini kontrol etmiş, cüzdanı eline alarak otobüse önce binmesine izin vermişti. Arkasından iki kartı da basmış kendininkini cebine Minho'nunkini çantaya bırakarak onun yanına oturmuştu.

Annesini arayıp telefonuna kulaklık takarak Minho'nun kulağına ve kendi kulağına yerleştirmişti.

"Efendim bebeğim?"

"Anne, öncelikle Minho da duyuyor."

"Öyle mi? Pekala bu bilgiyi neden verdin bilmiyorum ama söyle bakalım."

"Heh, şey, of sen sor ya." Minho gülerek yanında oturan gence dönerken Yuki rahatsızca kıpırdanınca sessizce onun yatışını düzeltti. "Dur babacım, kolun acıyacak." Yuki'nin arkasında kalan kolunu düzelttikten sonra konuştu. "Bu gece Yuki evimde kalacak, Jisung da kalabilir mi?"

"Kalsın, bunun için izin alacak yaşta mısın Jisung? Kendin söylemediğin için kırıldım."

"Anne bir tanesin. Kapatıyorum şimdi, yarın görüşürüz." Jisung telefonu kapatıp telefonundaki şarkılardan birini açmış, sesini kısmıştı. "İyi mi?"

"Sohbet etmeyi tercih ederdim."

"Öyleyse sohbet edelim, yoruldun diye şey ettim." Jşsung kulaklığı düzeltmeyi boş verip avucunda toplayarak cebine sokmuş, hafifçe Minho'ya dönmüştü.

"Kızgın mısın bana?"

"Neden?"

"Yuki'yi kaybettim diye." Minho gülerek başını iki yana salladı. "Değilim, bulamasak bozuşurduk ama bulduğumuz için önemli değil."

"Özür dilerim."

"Yine de sizi asla tek bırakmayacağım." Jisung başıyla onaylarken Minho gülerek çocuğun başını omzuna yaslatıp, elini tutup parmaklarını çaprazladı. "Şaka yapıyprum."

"Olsun sen yine de bizi yalnız bırakma." Minho onu onaylarken, birleştirdiği ellerine bakarak yavaşça parmağıyla Jisung'ın elini okşadı.

"Romantik biri değilim."

"Biliyorum."

"Sana istediğin gibi bir ilişki verebileceğimden ya da sevgimi gösterebildiğimden de emin değilim." Jisung gülerek başını kaldırıp Minho'ya baktı. "Bu bir çıkma teklifi mi? Aşık mısın bana?"

"Hm. Bu bir çıkma teklifi. Galiba aşık oluyorum sana." Jisung gülerek kendisine bakan gencin yüzüne yaklaşıp elini yanağına yaslayarak dudağına küçük bir öpücük bıraktı. "Evet, senin sevgilin olurum o zaman."

"Güzel. Hayatımda duyduğum en saçma çıkma teklifiydi bu ve sen kabul ettin. Aşık mısın bana?"

"Hm, çok." Minho gülerken Jisung boştaki elini de Minho'nun koluna sarılıp gözlerini kapattı. "Güzel. İkinci randevuda sevgili olduk gayet iyiyiz."

"Şapşal." Minho başını cama çevirip, kucağında kıpırdanan oğlunun kıpırdanma sebebini camdan izlerken güldü. Jisung çocuğu mıncıklıyordu.

Silent°  [ MinSung ]Where stories live. Discover now