Lost with Him (1x7)

Start from the beginning
                                    

O yüzden hem vicdan azabımı silmek hem de iyi bir sevgili gibi görünmek için Kai'ye sarılmanın tam zamanıydı.Kai siparişleri dört gözle beklerken beklemediği bir anda kollarımı ona sardım.Şu anda başını çevirip bana koca gözleriyle baktığından neredeyse emindim.

Ama şaşırmasının zamanı değildi.Yavaşça o da kollarını belime sardı ve bana doğru eğilip başıma bir öpücük kondurdu.

Bana doğru eğildiğinde dört yanım tamamen Kim Jongin ile sarılı olmuştu.Kabullenmek istemesem de böyle kalmak çok hoşuma gidiyordu aslında.Hem de çok güzel kokuyordu.Gerçekten...çok güzel kokuyordu.

Siparişlerimizin hazır olduğunu fark ettiğimizde birbirimizden ayrıldık ve siparişleri alıp güzel bir manzara gören bahçede bir masaya geçtik.

"Bu arada sonra nereye gideceğiz?"

Soruma cevap vermek yerine tabağımdaki kruvasanı iki parçaya bölüp bir parçasını kendine aldı,kendi tabağından da bir parça benim tabağıma koydu.

Bakışlarımı fark edince gülümsedi. "Bu yüzden farklı farklı sipariş edelim demiştim."

"Kai--"

"Gece dönmemiz gerekiyor bu arada."

Kaşlarımı çattım ve elimdeki kahve bardağını yavaşça geri bıraktım. "Neden?"

Bakışlarından kızacağım bir şey söyleyecekmiş gibi duruyordu.Çatalını elinde çevirirken gülümsemeye çalıştı. "Yarın doğum günüm,üyeler bana bir şeyler hazırlayacaktı,yani sen de gel?"

Karmakarışık anlatımına rağmen yine de demek istediklerini tam olarak anlamıştım.Beklediği gibi kızmak yerine başımı 'evet' anlamında salladım. "Tamam döneriz."

Birer kahve daha içtikten sonra kalktık.Kai'ye verdiğim sözü tutarak onunla istediği yere gitmeyi kabul ettim.

Gittiğimiz yer masallardan fırlamış bir bahçe gibiydi.Burası o kadar büyüleyiciydi ki...asla çıkmak istemiyordum,sadece burada kaybolmak istiyordum.

Çeşit çeşit çiçeklere hayranlıkla bakarken Kai ise etrafta dolanarak fotoğraf çekiyordu.Çiçeklere bakmayı bıraktıktan sonra Kai'ye döndüm.

"Çok güzel."

Yüzüne bir tebessüm yerleştirip başıyla beni onayladı. "Öyle."

Çimlere oturdum ve başımı kaldırıp gri gökyüzüne baktım.Tam olarak bir masalın içindeymiş gibi hissediyordum.Ben de masal kahramanıydım.

Elimi çiçeklere dokundururken tekrar başımı kaldırıp fotoğraf çekmeyi bırakıp beni izleyen Kai'ye baktım. "Kendimi Disney prensesi gibi hissediyorum."

Kıkırdadı ve o da çimlere oturdu. "Öylesin zaten."

Kaşlarımı çattım. "Nasıl yani?"

Omuzlarını silkti ve fotoğraf makinesinden çektiği fotoğraflara bakarken mırıldandı. "Unut gitsin."

Uzun bir süre orada durmuştuk ama hava kararmaya başladığında dönmeye karar vermiştik.Kai arabayla dönmektense sokaklarda kaybola kaybola dolanmayı önermişti.Bugün tamamen kendimi ona emanet etmiştim,dediği şeylere ilk kez sorgulamadan uyuyordum.

Şirin ve rengarenk bir dükkana girdiğimizde ise bir sürü poşetle geri çıkmıştık.Kai hatıra kalması için bana ayıcıklı bir kar küresi ve bileklik hediye etmişti.İkisi de fazlasıyla güzellerdi.Bilekliğin üstünde küçük bir yazı yazıyordu. 

'On ne voit bien qu'avec le coeur."

Parmağımı yazının üstünde gezdirirken başımı kaldırıp Kai'ye baktım. "Bu ne demek?"

Love Scenario ∥JenKai∥Where stories live. Discover now