Dream or Reality ¹⁴

Start from the beginning
                                    

"Bunun gibi mi?"

"Evet ama eli daha sıcaktı." Kadın kaşlarını kaldırdı. "Sıcaklığını hissettin mi? Zihninde mi teninde mi hissettin?"

"Bu soruyu cevaplayacak kadar teknik bilgim yok, nasıl ayıracğaımı bilsem sana sormazdım." Kadın dirseğinden destek alıp yattığı yerden doğrulurken Jisung ona dönmüştü.

"Bunu Minho'ya ne zaman sordun?"

"Sormadım. Sormuşum gibi oldu, dedikodu sayfasında Minho'nun benim hareketlerime güldüğünü söyledi dedikoducu kızların biri. Minho cevaplamayınca bana sordu, gerçekten güldü mü diye ben de evet diyip dalga geçmek için alık galiba dedim, öyle, söylemiş bulundum o gün uyumuyordum diye random atıp rüya görmüşsün dedi." Kadın kaşlarını kaldırdı.

"Herkese açık bir platformda söyledin yani?" Jisung onu onaylarken annesi gülerek oğlunun karnını sıkıştırdı. "Ne bekliyordun? Evet söyledim demesini mi? Bütün okulun karşısında tabii inkar eder Jisung."

"Yani rüya görmedim?"

"Çok büyük bir ihtimalle. O dokunuşun öncesini hatırlıyor musun?" Jisung başıyla onayladı.

"Boş saatteydik, herkes kendi halinde takılırken Hyunjin ve Jeongin ön masamızda cilveleşiyorlardı ve ben onları izlerken mayışmıştım. Başımı sıraya koyduğumda Minho'nun hareketlendiğini hatırlıyorum, muhtemelen bana doğru dönmüştü ve beş on dakika sonra saçlarımda elini hissettim. Saçımı okşarken hareket etmedim hiç, o da uyuduğumu düşünerek konuştu." Kadın gülümseyerek oğlunun yanağını okşamış, kocaman öpmüştü.

"Hayır, rüya görmemişsin."

"Bana aşık o zaman." Kadın gülerek göz devirip yataktan kalktıktan sonra Jisung'a kurabiye tabağını uzattı.

"Bir ay içinde aşık olabiliyorsa, ki pek öyle birine benzemiyor, ihtimal var."

"Kimin tarafındasın?"

"Mantıktan yanayım bebeğim. Kurabiyelerden ayırayım mı? Yuki'ye gönderecek misin?" Jisung bir süre durmuş, bugünün perşembe olduğunu fark ederken yerinden doğrulmuştu.

"Anne! Yarın Yuki'nin doğum günü!"

"Minho kimliği olmadığı için tam tarihi bilmediklerini söylemişti." Jisung annesine kaşlarını çatarak baktı.

"Hyunjin bana yarın olduğunu söyledi."

"Yarın ayın kaçı?"

"13'ü."

"Onu evlat edindiği günü doğum günü mü yazdırmış? Oldukça şirin bir tarih." Jisung gülümseyerek dizlerini kendine çekti. "Çok hoş. Sen nereden biliyorsun?"

"Sen babanı uyandırırken konuşuyorduk."

"Yuki'ye hediye almak istiyorum ama geç kalmışım. Bu saatte ne alacağım ona?" Jisung dudak büzerek saate baktı, marketler bile kapanmıştı. Ağzına kurabiyelerden birini sokup surat asarak çiğnemeye başladı.

"Minho'ya ne kadar değer veriyorsun?" Jisung kollarını iki yana açarak ağzındakini çiğnemeye devam ederken kadın başıyla onaylamış, odadan çıkmıştı. Jisung iç çekerek kurabiye ve sütü mideye indirirken odasının kapısı tekrar açılınca oraya döndü.

"Buna ne dersin?" Kadın elindeki çocuk montunu oğlunun yatağına koyarken Jisung kaşlarını çattı. "Bu nereden çıktı?"

"Senindi, hatırlamıyor musun? Malezya'da giyemeyeceğini bildiğimiz halde almıştık bir gün Kore'ye döneriz diye. Kore'de giyemedin ama tatile gittiğimiz zamanlarda bolca giydin." Jisung küçücük montu eline alırken güldü. "Bu kadarcık mıydım ben?"

"Çok da büyümemişsin." Jisung montu kucağına indirirken gözlerini kıstı. "Anne ya!"

"Demedim bir şey. Ne diyorsun, Yuki'ye verebilirsin bence."

"Ama giyilmiş ki bu." Jisung dudaklarını birbirine bastırarak düşünürken kadın kurabiyelerden birini ısırdı.

"Bence hala verebilirsin. Çok ince bir hareket, Minho sana söylemedi ama sen onun oğlu için hediye götürüyorsun. O ve Yuki mutlu olacaktır." Jisung başıyla onaylarken hala kararsızdı. Götürmeli miydi, götürmemeli miydi?

"Yine de... Of... Neden hatıra dolu bir şeyi onlara vermek istiyorsun?"

"Yer kaplıyor." Kadın umursamazca cevap verirken Jisung göz devirdi. Annesi hatıralardan kolay kolay vazgeçmezdi.

"Bu gittiği için üzüleceksin ve eminim bazanın dengesi bozulmuştur."

"Beni tanıman hoşuma gitmiyor." Jisung gülerken annesi de gülümsedi. "Çok değer verdiğin birine çok değerli bir hediye vermeni istedim."

"Minho bunu anlayacak mı peki?"

"Sen, Minho'nun geçen gün durgunluğunun kendisi için olduğunu mu sanıyorsun?" Kadın tek kaşını kaldırarak sorarken Jisung kaşlarını çattı. "Yetimhanede büyümüş, elbette kendisi içindir."

"Minho gözünde fazla basit biri anlaşılan. Ona çok değer verdiğine emin misin?"

"Kimin için- Yuki için! Kendini değil oğlunu düşünüyor."

"Bu da onu oldukça düşünceli, mantıklı ve tutarlı biri yapar. Eminim bu hediyenin amacını anlayacak kadar zekidir." Kadın yataktan kalkıp Jisung'ın dolabının üstündeki kutuyu gösterdi.

"Geçen Noel'de sakladığın kutular orada, geniş bir tane var diye hatırlıyorum. Katlayıp ona koyarsın." Annesi odadan çıkarken Jisung küçük monta sarılıp gözlerini kapattı.

"Umarım benim çocukluğum gibi Yuki'nin çocukluğu da seninle güzel geçer. Beni kar toplarından koruduğun gibi onu da koru." Jisung gülümseyerek tabak ve bardağı kenara koymuş, Montu yatağına güzelce bırakarak sandalyeye çıkıp dolabın üzerindeki kutulardan birini almış ve tozunu temizleyip montu katlayarak içine bırakmıştı.

Minho için ufak bir not yazmaya karar vererek eline kağıt ve kalemini aldı.

"Oldukça şanslısın, Minho gibi bir baban olduğu için en az benim kadar şanslısın Yuki. Nice mutlu ve sevgi dolu senelere!"

Kağıdı katlayıp kutunun içine koymuş, kutuyu kapatıp çekmecelerini kurcalayarak bulduğu birkaç kurdeleyi iki yandan bağlayarak püsküllü bir görüntü kazanmış ve kutuyu karton poşete güzelce yerleştirmişti. Onu çantasının yanına bırakıp yatağına girdi.

Mutlu hissediyordu.

Silent°  [ MinSung ]Where stories live. Discover now