ilk & son.

297 47 89
                                    

"bulunduğunuz kat: eksi iki."

red velvet'ın lideri bae joohyun, önüne düşerek yüzünü kapatan çikolata kahverengisi saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken kapısı açılan geniş asansöre bir adım attı. seoul'un en yüksek üçüncü plazası samsung tower'da bulunmasına rağmen şanslıydı, asansör bomboştu. kapı kapanırken kolundaki saate göz attı.

on dört kırk üç.

üyeleri olmadan katıldığı gündüz kuşağı programının çekimleri bitmişti, az sonra personeller de yemeğe çıkacaktı. hafif bir gülümseme yerleşti yüzüne, aklında kurduğu planı işleme koymak için sabırsızlanıyordu. avuç içlerini birbirine sürttü, ister istemez içine oturan gerginliğin etkisi her zamanki gibi ellerine yansımıştı ilk, deli gibi terlemişti elleri. asansörün tuş paneline göz attı, zemin ve üçüncü katın tuşları yanıyordu. o gün oralarda kimlerin bulunacağı aklına gelince gülümsemesi genişledi, "tam da planladığım gibi."

asansörün tavanına bir göz attı, görünürde güvenlik kamerası yoktu. bu da işine gelmişti.

zemin katta başka bir çekim, üçüncü katta bir toplantı bitmiş olmalıydı; misafirleri birazdan kabine damlarlardı. kolundaki gümüş saatini bir kez daha kontrol etti.

on dört kırk beş.

tuş paneline uzanıp en son kata bastı, iki yüz doksan dokuz. önce zemin katta durdu asansör, ülkenin ünlü komedyenleri ve birkaç stilist içeri girdiklerinde joohyun'u tek başına gördüklerine şaşırmış gibilerdi. idollerin yanlarında menajerleri olmadan dolaşması pek rast gelinen bir olay değildi neticede. onlara en sahte tanrıça gülümsemesini sundu joohyun, "merhaba." dedi göğsünü tutarak hafifçe eğilirken.

karşısındakiler de aynı şekilde karşılık verip tuş panelinin yanındaki metal duvarla neredeyse bütünleşmiş olan joohyun'a sırtlarını döndüler. joohyun halinden hoşnut bir şekilde çıtlattı parmaklarını.

asansör üçüncü katta durduğunda o günkü müzik festivali için orada bulunan üç yayın şirketinin yüksek kademe yöneticileri içeri girdi. zemin katta binenlerin arkasında kaldığından göremedikleri joohyun dışında herkese selam veren yöneticiler de tam karşısında yerlerini aldılar, "performans videoları youtube'a yarın sabah yüklense daha iyi olur." temasındaki iş konuşmalarını sürdürürlerken joohyun içerideki kafaları saydı, dokuz. asansörün kapasitesi yirmi kişiydi, başka birinin binmesini engellemeliydi joohyun. bir eli asansör kapısını kapatma düğmesinde, diğeri güm güm atan kalbindeydi.

mental olarak kendini çok iyi hazırlamıştı, bugün onun günü olacaktı. ilk ya da son defa. veya her ikisi de aynı anda.

önce tuş paneline dönüp beşer kat arayla tüm katlara bastı korkak parmaklarıyla, elbette onca tuş sesinden dolayı asansördeki diğer kişiler ona doğru döndüklerinde "şu işe bakın, üç yüz katlı şu binada herkesin bu saatte asansöre binesi gelmiş." dedi, bunu söylerken gergince sırıtıyordu, planının ilk aşaması sorunsuz bir şekilde tamamlanmıştı: herkesi buraya toplamak.

komedyenler önlerine dönerlerken stilist omuz silkti. joohyun onun bu umursamaz tavrına içinden güldü, az sonra neler yaşanacağı hakkında en ufak fikri olmayan bu topluluk onun son büyük eğlencesi olacaktı.

kbs'in yöneticisi olduğunu bildiği adam onun hareketlerinden hafif işkillenmiş gibiydi, joohyun'un ifadesiz yüzüne dik dik bakarken genç kadın bir kez daha sahte gülümsemesini sundu.

en iyi yaptığı şeydi sonuçta: sahtelik.

sahte gülümseme, sahte arkadaşlar, sahte tavırlar, sahte ses, sahte şöhret... onlara göre bae joohyun'un sahip olduğu her şey sahteydi.

hellevator | irene ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin