11. Bölüm: KOKU

Start from the beginning
                                    

Nefesim sıklaştı yine de kendimi zorladım. "Savaş," dedim ve içimde biriktirdiğim anılardan dolayı sesim titredi. "Bana bırak. Ben yardımcı olurum."

Savaş bir şey söylemedi, kenarı çekildi ve kıza benim yardımcı olmam için yer açtı. Yavaşça yere doğru çöktüm ve kızın titreyen ellerini ellerimin arasına aldım. "İyisin," dedim buruk bir gülümsemeyle. "Korkma, seni buradan çıkartacağız."

Kızın gözleri benim harelerime takıldı ve ne kadar boş baktığını fark ettim. Öyle ki, sanki beni duymuyordu. Sadece gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Bu kıza tam olarak ne yapmışlardı emin değildim, ama her ne yaptılarsa onu mahvetmişlerdi.

"Korkma," diye fısıldadım. "Korkma."

Tepki vermedi, bir tür transın içinde olduğu o kadar belliydi ki. Dediklerimi algılayamıyordu bile. Parmaklarım benden izinsiz bir şekilde kızın yüzüne doğru yol aldı ve yanaklarından süzülen göz yaşlarını sildi. Gencecik bir kızın yaşamak zorunda olduğu bu olaya anlam veremiyordum. Hayatta bu tarz adamların olmasına da anlam veremiyordum. Hepsinden delicesine nefret ediyordum.

"Şimdi kalkmana yardımcı olacağım ve buradan çıkıp gideceğiz, tamam mı?"

Tepki vermese bile ilk kez gözlerinde gördüğüm o pırıltıdan cesaret alarak onu ayağa kaldırmaya çalıştım. Fakat o kadar güçsüzdü ki, onu ayakta tutmayı başaramadım. Bacakları bir tür silikondan yapılmışçasına kıvrıldı ve yere düştü. Tekrar ayağa kaldırmaya çalıştım, ama benim gücümün yetmeyeceğini fark ettiğimde hâlâ yerinde duran Savaş'a baktım. Benim halletmeme izin vermişti ve tepki vermiyordu. Onun yüzünde hâlâ içeri girerken yüzünde duran maske vardı. Ben ise çoktan çıkarmıştım, kızın benden korkmasını istememiştim.

"Savaş," diye seslendim ve Savaş'ın gözlerinin içine bakarak konuştum. "Yardımcı olur musun? Kız yürüyecek durumda değil. Onu kucağına almalısın."

Savaş'ın bakışları anlamsızdı. Ne düşündüğünü anlayamıyordum, ama bana bakıp duruyordu. Bir şeyler olacaktı, bugün bir şeylerin başlangıcıydı. Bunu o söylediği cümleden de anlamıştım. Her şeyin benim için geç olacağını söylemişti. Şimdi bunu düşünmenin sırası değildi, önce bu kızı buradan çıkarmalıydık.

"Hadi," dedim ve kendimden emin görünmeye çalışarak Savaş'ın gözlerinin içine baktım.

"Kızın yüzünü çıkardığın maskeyle kapat, tanınmaması gerek."

Hiç düşünmeden dediğini yaptım ve bunu yaparken benim tanınma şansımı umursamadım. Her şey o kadar hızlı bir şekilde oluştu ki, düşünmeme gerek olmadığı Kanaat'ına varmıştım. Önemli değildi. Kim beni tanıyacaktı ki zaten.

"Bir saniye bile yanımdan ayrılmayacaksın, anladın mı?"

"Ayrılmayacağım."

"Asel," dediğinde sesinde anlam veremediğim bir ton gizliydi. "Dikkat çekmeden çıkmalıyız. Başını yukarı kaldırma, kimsenin seni tanımasına izin verme."

Yüzünde o gördüğüm şey neydi, endişe miydi? Yoksa kendi planının mahvolmasından korktuğu için mi beni bu kadar uyarıyordu?

"Merak etme, dikkat çekmeden peşinden geleceğim."

Savaş önden kızla gidiyordu ben de onun arkasından ilerliyordum. Kendimi ilk kez hayatımda güçlü hissediyordum, çünkü bir kızın hayatının kurtulmasına yardımcı oluyordum. Seri adımlarla ilerliyorduk ki dans eden kalabalığın arasından geçmeye başladık ve gözüm sadece birkaç saniyeliğine bir kızın dans ederken takındığı gülümsemeye takıldı, o kadar güzel ve dertsiz görünüyordu ki... Hayran kaldım. Etrafındaki onca adama rağmen hiç çekinmeden dans ediyordu, benim tam aksimdi. Ben daha yeni dans ederken özellikle duvara yakın dans etmiştim ve etrafımda erkekler olmamasına da dikkat etmiştim. Sırf biri yanlışlıkla bile olsa bana dokunmasın diye.

Kaçış yoluWhere stories live. Discover now