"Sadece günaydın diyeceğim, çok soruyorsun onları cevaplamam." Minho çikolatanın çöpünü alinde buruşturup cebine koyarken Jisung hevesle konuştu.

"Az sorarsam?" Umutla cevap beklerken Minho omuz silkmişti.

"Bakarız." Jisung gülümseyerek vişne suyu ve çikolatasını bitirip çöpün yanından geçerken onları çöpe attı.

"Öyleyse bir tanecik soru sorabilir miyim?"

"Şu an o hakkı kullandın, sersem." Jisung bir süre durup, ne dediğini düşünürken, izin isteme kısmında soru sorduğunu fark edince yine arkasında kaldığı gence yetişti.

"Hayır, o sayılmaz. Bir hak almak için izin istemeden bir tane sordum. Teknik olarak zaten bir tane hak istemek için izinsizce bir tane sormalıydım ve sen o hakkı izinsiz olan-"

"Sor, artık şu lanet sorunu sor." Jisung gülümseyerek deminden beri hareket ettirdiği ellerini cebine yerleştirmiş ve dudağını dişlemişti.

"Cuma günü-"

"Bu konuyu sana tabii ki açmayacağım."

"Pekala, sadece kaba davranma sebebin çocuğunu gizlemek için mi?"

"Bunun için neden kaba davranayım?" Jisung bilmediğini göstermek için dudak büzerken Minho göz devirmiş ve önüne geldikleri okula girip Jisung'ı beklemeden binaya ilerlemişti.

Jisung kendi kendine konuşurken ellerini ceplerinden çıkarıp hesaplamaya çalıştı.

"Bu çocuk konulabiliyorsa en az iki yaşında ama günü söyleyecek kadar büyükse üç veya dördü geçmiş olmalı. Minho 19 yaşında, ne yani 15 yaşında birini hamile mi bıraktı? Bu çok imkansız. Değil, 15 yaşında ergenliğe giriyoruz. Belki de kız ondan büyük. Ama saçma, biyolojik değil dedi ama biyolojikse iş karışır. Of!" Omzuna koyulan kolla yerinde sıçrarken Hyunjin gülerek arkadaşının saçını karıştırdı.

"Günaydın. Ne konuşuyorsun kendi kendine?"

"Günaydın, Minho'yla ne kadar yakınsın?" Jisung tereddütle sorsa da Hyunjin'in onu terslemeyeceğini biliyordu.

"Oldukça, ne oldu?"

"Şeyden haberin var mı?" Jisung etrafa bakıp, yakınlarında insanlar görünce ellerini Hyunjin'in kulağının kenarlarına koymuş, hafifçe parmak ucunda yükselip konuşmuştu. "Onun bir çocuğu olduğunu biliyor muydun?"

Hyunjin gülerek geri çekilmiş, başıyla onaylamıştı. "Bir tek ben biliyorum, söyleme kimseye. Sen nasıl öğrendin?"

"Tesadüfen, otobüste telefonla konuşuyordu ve baban seni alacak dedi, sonra da biyolojik değil dedi ama daha soru sormama izin vermedi." Hyunjin başıyla onaylamış, Jisung'a gülümsemişti.

"Çok kurcalama, gerektiğinde sana anlatır."

"Biyolojik mi değil mi?"

"Değil, ama biyolojik olsa bu kadar sevemezdi." Jisung gülümseyerek onayladığında Hyunjin göz kırpıp onu binaya yöneltti.

"Quize hazırlandın mı?"

"Evet ama hiçbir şey yapamayacağım. Muhtemelen koca bir sıfır olacak çünkü hiçbir şey anlamadım."

"Sana kağıdımı açacağım, bakarak yazarsın."

"Harika bir insansın!" Jisung heyecanla konuştuğunda Hyunjin gözleri bir noktaya takılı halde konuşmuştu.

"Benden harikaları vardır." Jisung baktığı yere dönmüş, panoyu düzenleyen Jeongin'i görünce gülümsemişti.

"Neden çıkmıyorsunuz?"

"Heves olmaktan korkuyorum, onu gerçekten seviyorum." Jisung arkadaşının elini tutup, onu en arkada panolarla uğraşan Jeongin'in yanına götürmüş ve Jeongin'in omzuna dokunmuştu.

"Günaydın Jeongin, Hyunjin sana aşk itirafı yapmak ve çıkma teklifi etmek istiyormuş, öyle söyledi."

"Ne? Ne zaman söyledim?" Hyunjin gözlerini kocaman açarken Jeongin içinde yeşeren heyecan filizlerini bastırıp güldü. "Yine şakalaşıyor herhalde."

"Hayır, ciddiyim. Bir haftadır birbirinize bakışlarınızı inceliyorum ve hevesten fazlası gibi duruyorsunuz. Hyunjin, heves olmaktan korkuyor ve Jeongin gerçekten sevilmediğini düşünüyor. Bence öpüşün ve sevgili olun." Jisung, ikisinin da utandığını görüp gülerek çantasını sıraya bırakmış ve montunu çıkarmıştı ki Minho konuştu.

"Milletin işine burnunu sokma."

Jisung, bugüne kadar duyduğu en soğuk ses tonuyla konuşan Minho'ya yutkunarak bakmış, yavaşça sıraya oturmuştu. "Neden? Kötü bir şey yapmadım."

"Yaptın, yapabileceğin en kötü şeyi yaptın." Jisung kaşlarını çatarken gözleri dolmuştu. "Ne kötülüğü olabilir bunun, bütün okul farkında onların birbirini sevdiğinden."

"Okulun adı neden Hwang, sence?" Minho alayla konulurken Jisung zorlukla yutkunup konuştu, kötü hissetmişti, sadece iyilik yapmaya çalışıyordu.

"Hyunjinlerin okuludur."

"Bu da okul idaresinde Hyunjin'in babası var demektir. Hayatında görebileceğin en homofobik adam kendisi." Jisung gözşerini kocaman açarken Minho güldü. "İyi bir şey mi yaptın?"

"Ben, özür dilerim. Bilemezdim, Hyunjin heves olmak istemiyorum di-"

"Jisung, hem çok konuşuyorsun, hem her şeye burnunu sokuyorsun. Bir şey dediğimde kırılıp ağlıyorsun, çocuk musun aptal mısın çözemiyorum." Jisung yutkunarak oturduğu yere sinerken duyduğu sesle sıkıca kapattığı gözlerini araladı.

"Ben kızmadım, neden sen onun kalbini kırıyorsun?" Hyunjin gencin omuzlarından tutup gülümseyerek önüne çöktü. "Teşekkür ederim."

"Ama kötü bir şey yaptım. Özür diler-"

"Cesaretimi toplamayı hep ileriye itiyordum, teşekkür ederim. Kötü bir şey tapmadın, Minho abartıyor." Jisung gülümsemeye çalışırken Hyunjin yanaklarını sıkıştırdı. "Gülümse, teşekkür ediyorum şurada sana." Jisung burukça gülümserken Hyunjin göz kırptı.

"Üzgünüm, sana sormadan atlamamalıydım."

"Teşekkür ederim diyorum hala üzgünüm diyorsun, üzgün olmaya devam edersen sana hiç soru sorma hakkı vermem. Öyle merak edip durursun."

"Az önceki sorumu net cevaplarsan üzgün olmam." Jisung yerinde dikleşirken Hyunjin gülerek başını eğmiş, telefonunu çıkarmıştı.

"Bunu yapamam ama sana resim gösterebilirim." Jisung başıyla onayladı. "Anlaştık."

"Güzel." Hyunjin telefonunu cebinden çıkarıp fotoğraflara girdikten sonra Minho ve çocuğunun fotoğrafını açmış, Jisung'a gönderip fısıldamıştı. "Evde bakarsın."

Jisung başıyla onaylayıp telefonundan bildirimi sildikten sonra sınıfa giren hocayla ayağa kalkmıştı.

Silent°  [ MinSung ]Where stories live. Discover now