Dokuzuncu Bölüm

544 330 36
                                    

"İşler bir ip yumağı gibi kördüğüm olmuştu ve ben o iplerin arasında sıkışıp kalmıştım..."

Ne yapmalıydım? Ne demeliydim?

Benim hayatımda bulunmuşsa, ki bunu birçok kez bana fark ettirmişti, benim için özel birisi olması gerekmez mi? Onu engellersem benim için özel olan birini kırmış, üzmüş olmaz mıydım?

Kafamın için davul gibiydi. Bir sürü ses içinde yankı yapıp beni rahatsız ediyordu.

Bir cesaretle parmaklarımı klavyenin üzerine bıraktım.

Çağla: Böyle bir şeyi yapmayacağım.

0535*******: Neden?

0535*******: Bunu zaten yapmayı istiyordun?

0535*******: Hem bu defa benimde rızam var.

0535*******: Engelle beni!

0535*******: Benim bunu yapmaya gücüm yok...

Yaptığı harf hataları yüzünden yazdıklarını okumam ve anlamam birkaç dakikamı almıştı.

Çağla: Seni tanımak istiyorum.

Yazıyor...

Telefonu hemen kapattım. Uygulamadan dahi çıkmamıştım. Mesaj sesini duyduğumda kalp atışlarım hızlandı.

Telefonu masanın üzerine koyduğumda, gelen mesaj sesi yüzünden irkildim. Gözlerimi sıkıca yumup telefonu kapattım hemen. Kendi gölgesinden kaçıp saklanmaya çalışan biri gibi onun vereceği herhangi bir cevaptan deli gibi korkuyor ve kaçmaya çalışıyordum.

"Kolay gelsin kızım, benim borcum ne  kadar tuttu."

Orta yaşlarında, saçlarının neredeyse her yeri bembeyaz kesilmiş ve tonton yanaklı teyzenin sorusuyla kendi dünyamdan sıyrıldım. Kafamı işlerime verip kısa bir an için kendi düşüncelerim arasında sıkışıp kalmasam da, iş çıkışında Emir'in yanına giderken kaçmaya çalıştığım düşünceler yine benim etrafımı sardı.

Durağa vardığımda, otobüsü beklemek için bekleme yerine geçtim. En köşeye oturdum.  Ne yazmıştı acaba? Ya da bir şeyler yazmış mıydı? Gerçi en son yazıyordu, bir şeyler yazmıştır herhalde.

Oflayarak, telefonumu Açtım. Heyecandan telefonumu bile açmamıştım. Telefon açılırken, bacağım  titriyordu, ellerim ise terlemekten ıpıslak olmuştu. Elimi pantolonuna sürüp açılan telefonun şifresini girdim.

Hiçbir bildirim yoktu. Onun mesajlarına girdim, en son konuşmamıza ama hiçbir şey yazmamıştı.

Çatılan kaşlarımla birlikte parlaklarımı klavyenin üzerine bıraktım.

Çağla: Bir şey yazmayacak mısın? (Gönderilemedi)

Ne oluyordu böyle? Hemen profil fotoğrafına kaydı gözüm, böyle bir şeyi yapmış olamazdı değil mi?

Profil fotoğrafı boştu, gerçekten beni engellemişti!

Çağla: Beni nasıl engellersin ya? (Gönderilemedi)

Onun görmeyeceğini bile bile, içimdeki siniri atmak için yazmaya devam ettim.

Çağla: Her şey bu kadar kolay mı ya? Beni engelleyip kimden kaçıyorsun, kendinden mi?  (Gönderilemedi)

Çağla: Tamam, özür dilerim. Engellenmek hiç güzel bir şey değilmiş. (Gönderilemedi)

Çağla: Ama böyle olmaz ki ya offff.(Gönderilemedi)

Sinirle telefonu kapatıp kucağımdaki çantanın üzerine attım. Her şeytepe taklak olmuştu. Bana yazan oydu, beni tanıyordu ama ben onu tanımıyordum ve benim yerimde onun olması gerekiyordu.

İşler bir ip yumağı gibi kördüğüm olmuştu ve ben o iplerin arasında sıkışıp kalmıştım...

Hellü

Her şey tersine döndü 🙈

Gecikme için özür dilerim, ufak tefek aksilikler yaşadım.

Sonraki bölümde görüşmek dileğiyle ❤

Aydaki Çiçek - Yarı Texting (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin