Repeated Error ²

Start from the beginning
                                    

Yemeklerinin bitmesiyle çalan zilin ardından üçü de tabaklarını bulaşıkların oraya bırakmış ve sınıfa çıkmışlardı.

Masalarına oturduktan birkaç dakika sonra sınıfa gelen öğretmenin ardından kapı tıklatıldı. İçeri girenin Seungmin olduğunu biliyordu Jisung. Okulun dedikodu sayfasının kurucusuydu. Sayfa geçmişinde Hyunjin'in yazılım bilgisinin desteğiyle bu sayfayı açtığına dair yazılar vardı.

"Hocam, geç kaldığım için özür dilerim. Kan tahlili için hastanedeydim." Namjoon Hoca eliyle sınıfı göstererek geçmesine izin verirken sordu.

"Önemli bir şey mi?"

"He, yok hocam. Şu sıralar çok bitkindim onun için gittik, demir ilacı verdiler geçen seneki gibi." Seungmin sınıfın ortasında durup derdini anlattıktan sonra Hyunjin'in yanına, Jisung'ın tam önü oluyordu, oturmuş be çantasını bırakmıştı.

"Dikkat et kendine oğlum, daha yaşın kaç ilaçlarla ayakta duruyorsun. Geçmiş olsun. Dersi kaynatacağınız başka bir durum yoksa bugün türeve geçiyoruz." Herkes inkar eden mırıltılar çıkarırken Namjoon hoca güzel el yazısıyla beyaz tahtaya bir şeyler yazmaya başlamıştı.

Jisung, zaten berbat olan matematiğiyle, tahtaya bomboş bakarken daha önce duymadığı kavramlarla hiçbir şey anlamıyordu. Ellerini yanaklarına koyup ofladı. Evde konuştuğu Korece sayısal dersleri anlamasına yetmiyordu.

Yan masasında oturan Chan'a umutla dönmüştü. "Hey, Chan. Bana bu dersi daha sonra İngilizce anlatır mısın?"

"Ders anlatmakta berbatım." Jisung omuzlarını düşürüp başıyla onayladı. Felix'i pas geçmişti, o bütün derslerden kalıyordu zaten.

"Anlamıyor musun?" Jisung, gün içinde üçüncü kez duyduğu sesle irkilirken hafifçe yanına dönüp onayladı.

"Çok karışık. Yardım edebilir misin?"

"İngilizce bilmiyorum." Jisung dudaklarını birbirine bastırarak önüne döndüğünde hoca tahtaya daha karışık görünen bir şeyler yazmıştı.

Hiçbir şey anlamadığı ders sonunda bittiğinde yerinden kalkıp hocanın yanına ilerlemişti.

"Hocam..."

"Söyle Jisung. Alışabildin mi okula?" Genç öğretmen kitaplarını ve kalemlerini bilgisayar çantasına yerleştirirken konuştuğunda Jisung parmaklarıyla oynayarak cevapladı.

"Genel olarak evet ama sayısal dersleri anlamıyorum. Sizin dersinizi okulda bana İngilizce olarak anlatabilecek kimse var mı?" Namjoon hoca bir süre daha eşyalarıyıla ilgilenmiş, ardından kendinden oldukça kısa olan çocuğun omzuna elini yaslamıştı.

"Şöyle yapalım, sen ve Felix, dersten sonra kalın ve ikinize İngilizce olarak tekrar anlatayım. Ben size temelini verebilirim ama her dersimi tekrar edemem. Her yeni konuya geçtiğimde o konunun başlangıcını anlatırım ve siz de evde soru çözersiniz." Jisung gülümseyerek teşekkür ederken Namjoon hoca yavaşça gencin omzuna patpatladı.

"Sınav sorularını çift dil hazırlarım. Dert etme benim dersimi."

"Teşekkür ederim hocam, iyi dersler." Namjoon hoca başıyla onaylayarak sınıftan ayrılırken Jisung hızla Felix'in yanına gitmiş ve anlatmıştı. İkisi de dersten kalmayacakları için oldukça mutluyken, Jisung kendisinin 'mutluluk dansını' izleyip gülümseyen Minho'yu fark etmeden kalçasını ve ellerini sallamaya devam ediyordu.

Kendi etrafında dönerken Minho'yla göz göze geldiklerinde Minho sanki gülümseyen o değilmiş gibi göz devirerek önüne dönerken, Jisung havada kalan ellerini indirip ensesini kaşıdı.

"Lavaboya gitmeliyim, geliyor musun?"

"Evet, yüzümü yıkasam iyi olur. Yuta hocanın tarih dersinde uyursam muhtemelen beni şişler." Jisung gülerek Felix'le beraber lavaboya ilerlemişlerdi.

İşlerini halledip geri dönerken Yuta hocadan önce girebilmek için koşmuş, genç öğretmenin önüne geçerek sınıfa girip sıralarına yerleşmişlerdi. Öğretmenleri gülerek sınıfa girerken küçük bir tanışma faslının ardından II. Dünya Savaşına başlamıştı.

Derslerin kalanında da onları anlamaya çalışmış, duyduklarını olduğunca not almıştı. Okul bittikten 5 dakika sonra sınıfa giren öğretmenle o ve Felix öndeki masalara yerleşmiş ve dikkatle konunun temelini anlatan öğretmenlerini dinlemişlerdi.

Namjoon hoca bütün konuyu anlattıktan sonra gençlere birkaç soru çözdürmüş ve kararan havayla onları evine göndermişti.

Jisung, Felix'e veda ederek otobüs durağına geçerken kulaklığını çıkardığında aklına gelen şeyle etrafına bakındı.

Minho yakınlarında yoktu.

Kulaklığını takıp, neden sadece Minho'nun telefonunun onu bozduğuna anlam vermeye çalışarak gelen otobüse binmiş, arkalarda bir yere geçip demire yaslanarak yolu izlemişti.

Dakikalar geçerken duraklardan birince kulaklığı yine hata verince başını kaldırıp etrafa bakınmış, Minho'yu görünce derin bir nefes alıp telefonunun bluetoothunu kapatarak kulaklıklarını cebine atmıştı.

Minho ise onu görmezden gelip telefonunu cebinden çıkararak şarkıyı tekrar başlatmıştı.

Durağa geldiğinde beklemeden inmiş ve hızlı adımlarla elektronik mağazalarından birine girip, kablolu kulaklıklardan birini satın alarak evine yürümeye başlamıştı.

Sürekli aynı hatayı yaşayan airpodsunu kutusuyla beraber bir daha kullanmamak üzere çekmecelerinden birine atarken oflayarak kendini yatağına attığında, annesi gününün nasıl geçtiğini sormaya geliyordu.

Silent°  [ MinSung ]Where stories live. Discover now