11- Kalmayı Seçmek

944 54 4
                                    

Gecem o kadar zor geçiyordu ki. Hâlâ Emre'nin yaptıkları gözümün önüne geliyor o sahneyi tekrar tekrar yaşıyordum. Bunun dışında bana çok zor bir karar sunmuştu halam. Bana burada kal diyordu. Şans ver diyordu. Her şey güzel olacak diyordu. Halamın bu sözleri kulağımdayken, dedemin bakışları gözlerimin önündeydi.

Bir insan tanımadığı birinden neden bu kadar nefret ederdi? Dahası bu nefreti göstermekten neden hiç çekinmezdi?

Ben onun oğlunun kızıydım. Yani torunu. Nasıl bu kadar sevmeyebilir beni? Babama olan nefreti, kinini bile anlayamazken şimdi aynı nefreti kendi gözlerimle görmek ve bana karşı olduğunu bilmek beni çok üzüyordu. Babama da böyle baktıysa kim bilir onun içi nasıl parçalanmıştır?

Dedeme rağmen burada kalmalı mıydım? Bilmiyorum.

Sadece birkaç sene sonrasına gitsem ve her şey düzelmiş, normal bir hayatın içine giriş yapsam keşke. Ne güzel olurdu. Kapatsam gözlerimi şimdi. Uyusam. Uyandığımda güzel bir hayatım olsa. Beni seven insanlarla bir arada olsam. Sevdiğim işime devam ediyor olsam. Annemle babam hiç gitmemiş olsa. Ailelerimiz yanımızda olsa. Sevdiğim adam yanımda olsa...

"Hiç duşunma bile. Boşina duşunup kafani ağrıtiysun. Kalacasun burda." dedi Halime Ana yanıma doğru gelirken.

"Nereden biliyorsun kalacağımı Halime Ana?" diye sordum o kendisinden emin bakışlarına karşılık.

"Biliyrum çünki ben senun kalbuni göriyrum. Senun içuni biliyrum. Belki az bir zaman oldi sen gelelu ama ben senu iyi belledum ha." Yanıma oturduğunda başındaki yazmayı açtı. Camın kenarına iyice yerleşti. Sırtını duvara yaslayıp, gözlerimin içine odaklandı. Bense başımı camdan dışarı çevirdim. Dışarıyı aydınlatan ateş böceklerinin istediği kadar görebiliyordum şimdi yeşillikleri. Onların aydınlattığı kadar.

"Ben bilemiyorum ama kendimi. Çok yoruldum. Kalmak ya da gitmek. Düşünemiyorum. Mantıklı bir yol bulamıyorum. Doğruyla yanlışı düşünmekten başka bir şey de düşünemiyorum. Ama doğru ne yanlış ne onu da bilmiyorum. Keşke içimdeki sesi susturmanın bir yolu olsa."

"Asiye'm, kalbuni dinle. İçunden geçan şeyleri birak. İçundeki hep konişur. Sen oni dinleme. Sadece kalbuni dinle. O zaman pişman olmazsun."

"Neden pişman olacakmışım gibi hissediyorum?"

"Halan çok istediydu babanlan gitmek. Ama ona izin vermediler. Şimdi sendan bir şans istemuş. Ben senun yerina olsam hiç duşunmam bile."

"Düşünmeden durabilsem keşke. O zaman burada kalmayı seçmek daha kolay olurdu."

"Ne duşuneysun? Soyle bağa. Beraber duşunelum o vakit."

"Diyelim burada kalmayı seçtim, nerede kalacağım? Dedem beni istemezken, babaannemi halamları bana yaklaştırmazken burada kalmaya nasıl devam edeceğim? Annemle babamın mezarı İstanbul'da. Onları yalnız bırakacağım. Bizim güzel bir evimiz vardı anılarımızın olduğu o evi arkamda nasıl bırakacağım? Sonra Emre var, o ne olacak? Şimdi hiç durmayacağını biliyorum. Onu nasıl durduracağım? Burada en baştan bir hayata başlayabilir miyim?"

"Daha gerisu de var midu? Uy sen bularin hepsunu kafana takarsan hasta olursun he."

"Sen hiç kafana takmaz mıydın?"

"Takardum. O hemide nasul takardum. Amma şimdu ki aklum olsa gençluğumi hiç heder etmez idum. Sen da şimdu her şeyi duşunmeyi birak. Hepsi bir şekilde yolina girer." Bacaklarını bağdaş kurduktan sonra elini kalbinin üzerine koydu. "Sen koy elini kalbunin uzerine." dedikten sonra söylediğini yapmam için bekledi.

VasiyetWhere stories live. Discover now