Hhjin: Yine hakkımda bir sürü yorum. En azından bu kez doğru olanlar var. Evet, Jeongin sebebiyle kavga ettik.

Leeknow: Sizi ilgilendirmeyen işlere burnunuzu sokmayın.

"Ow, çok sertti." Jisung, daha önce bir çok yorumda kötülenen Jeongin'e daha şimdiden zıt almışken bebek gibi görünen yüzü onu gülümsetiyordu. Kendine ondan uzak tutacağını tekrar hatırlattıktan sonra 'Leeknow' adlı kullanıcının profiline girmiş, sadece konuyu kapatacak, insanlara susmasını belirtecek yorumlarda bulunduğunu fark etmiş ve pişen makarnasıyla siteden çıkmıştı.

Telefonunu kenara bırakıp baharatlarla renklendirdiği makarnasını afiyetle yedikten sonra odasına geçmiş, güzel bir duşun arından çantasına kalem kutuyla bir defter atıp kıyafetlerinin ütülendiğinden emin olarak yatağına girmişti. En sevdiği diziden bir bölüm açıp izlerken uykusu gelince telefonunu şarja takıp uyumaya karar vermişti.

Yarın okulunun ilk günüydü.

Sabah, alarmını susturup yüzünü ovarak yataktan kalkmış, güzelce elini yüzünü yıkayıp siyah pantolonu ve gömleğini giymiş, kravatını bağlama işini annesine bırakarak çantası, telefonu, bir işe yaramayan kulaklığı ve ceketiyle odasından ayrılmıştı.

"Han!"

"Babama mı bana mı sesleniyorsun anne?" Jisung elindeki çantayı mutfak kapısının kenarına bırakıp telefon ve kulaklığını ceketinin cebine bıraktıktan sonra ceketini sandalyeye asmıştı. Kadın, oğlunun kravatını bağlamak için yakalarını kaldırırken cevapladı.

"Sana, kendine Han diye seslenilmesini seviyorsun."

"Jisung'tan daha kolay, Malezya'da telaffuz edemiyorlardı ama sanırım burada buna alışmalıyım." Kadın gülerek kravatı yerleştirmiş, oğlunun yakalarını düzelterek siyah saçlarını hafifçe parmaklarıyla taramıştı.

"Saçlarını tara, pasaklı." Jisung mutfağa giren babasına gülerek masaya geçerken adam da oğluna göz kırpmıştı.

"Sana da günaydın baba."

"Üniforma yakışmış."

"Kimin oğlu?" Annesi gülerek oğlunun tabağına yemek doldururken babası kaşlarını çatıp düşünür gibi yaptı.

"Han, sence beni mi kendini mi övdü?"

"Çok çelişkiliydi, kendisine mi sorsak?" İkisi de gülerken kadın göz devirmiş, eşinin eline hafifçe vurmuştu.

"Han değil, Jisung. Kore'deyiz artık." Jisung gülerek ağzına bir şeyler atarken babası onayladı. "Jisung. Uzun zamandır Jisung diye seslenmiyorduk sana."

"Adımı ezberlemeye çalıştığını hissediyorum baba." Üçü de gülerken Jisung çalan alarmını kapatıp meyve suyunu kafasına dikmiş ve peçeteyle ağzının kenarını sildikten sonra anne-babasına birer öpücük vererek ceketini giymişti.

"Dikatli ol, kimseye bulaşma."

"Okulun en tanınan kişisiyle arkadaş olayım da gör sen."

"Jisung, sessiz sakin kendi halinde bir arkadaş bul kendine. Malezya'da ortalığı karıştırıyordunuz her hafta." Babasınında annesine hak vermesiyle Jisung elini alnına götürüp asker selamı verdi.

"Emredersiniz bölük başı tümgenaral! Emredersiniz yarbay! Müsaadenizle okuluma gidiyorum."

"Şımarma, git hadi." Kadın gülerken Jisung gülerek ceketini düzeltmiş ve yerde duran çantasını alarak evden çıkmıştı.

Merdivenleri ikişer üçer inerek hızlı adımlarla otobüs durağına gitmiş, binmesi gereken otobüs gelince binerek boş bir yere oturmuş ve kulaklığını takmıştı. Bu kez şarkı düzgünce çalarken arkasına yaslanıp gözlerini yola dikmişti.

Yaklaşık yirmi dakikanın ardından okulun önündeki durakta inmiş, büyük binaya girmeden önce kısa bir bakış atıp derin nefes almıştı. "Pekala, işte başlıyoruz."

Jisung gülümseyerek etrafa bakınıp okulun bahçesine ilk adımını atmış, ardından hızlı adımlarla okulun idare kısmına ilerlemişti.

Sınıf öğretmeniyle tanıştıktan sonra çalan zilin ardından genç öğretmenle beraber sınıfına ilerlemişti.

"Günaydın. Bugün aramıza yeni bir öğrenci katıldı." Genç kadın heyecan dolu vir sesle konuştuğunda Jisung onun edebiyat öğretmeni olduğunu düşünmüştü.

Gülümseyerek sınıfa tamamen girmiş, hafifçe eğilerek gülümsemişti. "Merhaba, ben Han. Han Jisung."

"Malezya'dan buraya bir hafta önce taşındı, ona lütfen günlük hayatında da derslerde de yardımcı olur. Jisung, Minho'nun yanına oturabilirsin, en arkada olmak sorun mu?" Jisung başını iki yana sallayıp Minho'nun yanına geçtiğinde önlerindeki Hyunjin dönmüş ve sessizce konuşmuştu.

"Bu nemrut surat ne yaparsa yapsın alınma, kişiliği böyle." Jisung gülümseyerek başıyla onayladı.

"Teşekkür ederim tavsiyen için Hyunjin ama ben iyi anlaşacağımızı düşünüyorum." Hyunjin gülerken fark ettiği şeyle kaşlarını kaldırdı.

"Sana adımı söylememiştim."

"Oysa ki dedikodu sitesinde adını fazlaca okudum. Sanırım sınıfın bir kısmını biliyorum. Şu, en önde oturan kırmızı saçlı çocuk Jeongin miydi?" Hyunjin başıyla onaylarken konuştu.

"O siteye yazılanların çoğu uydurma oluyor. Minho'yla düşmanlığımız gibi, aslında oldukça yakın arkadaşlarız." Jisung başıyla onaylayarak gülümserken Minho başından beri koruduğu sessizliğini bozdu.

"Önüne dönüp sesini kes, Hwang."

"Havlar ama ısırmaz, korkma sakın." Hyunjin arkadaşıyla uğraşmaya devam ederek önüne döndüğünde Jisung gülmemeye çalışarak tahtaya döndü.

Sınıf öğretmenleri, tam da tahmin ettiği gibi edebiyat öğretmeniydi.

Silent°  [ MinSung ]Where stories live. Discover now