28- Bir Aşk mı Doğuyor?

Start from the beginning
                                    

Feridun, alçının çıkmasını beklerken, kucağında laptop mobeseden kendisine çarpan aracı bulmaya çalışıyordu. O esnada Yeşim ve Serdar, tıpkı ilkokul günlerindeki gibiydiler. Serdar, Özlem'i unutmuş, bu naif, masum çocukluk arkadaşının dostluğuyla yeniden hayat bulmuştu. Bazen Serdar güzel kızı mahsus kızdırıyor, bazen de Yeşim'in cadılığı tutuyordu. Tıpkı ilkokuldaki gibi didişiyorlardı:

"Yeşim yaa! Şu senin Sarman'a bişi söylesene! Hep Luke'u dövüyor."

"N'apiim? Kedi okuluna mı yazdıriim?"

Nezahat ile Gülbahar da onların bu tatlı atışmalarına gülüyor ancak kızı kaçıranların hâlâ bulunmamış olması canlarını sıkıyordu. İkisi de eve ve Emin ailesine çok alışmışlardı. Aile de onlara. Nezahat:

"Gülbahar size öyle alıştık ki, kaçıranlar bulunur da Soma'ya dönerseniz çok arayacağız."

diyor, Gülbahar da:

"Sağolun Nezahat hanımcığım, Allah razı olsun biz de size çok alıştık. Bulunsun da inşallah gelir görürüz, siz de bize gelirsiniz."

diyordu. Bazen Serdar bahçedeki çimenlere oturup gitar çalıyor, Yeşim de onu dinliyordu. Kız:

"Bana da gitar çalmayı öğretsene."

dedi. Gamzeli yakışıklı da tabii ki, zevkle öğretmeye karar verdi. 

"Bak şimdi şöyle tutacaksın, hah, sol elinle sapından tut, tamam, iyi. Sağ elinle de telleri tıngırdatacaksın....aslında yeni başlayanlar için belki pena daha iyi olur. Yukarıda çekmecede var."

"Şöyle mi?"

Serdar o kadar yakınındaydı ki, kız, traş losyonundan yayılan amber, misk, mandarin kokusunu Serdar da Yeşim'in saçlarından gelen şampuan kokusunu alıyordu. Yemyeşil gözleri, delikanlının bal rengi gözleriyle karşılaşınca,  çocukluktan beri ona aşık olduğunu anlayabilir diye korktu. Yanakları pespembe kızardı. Belki de gitar öğrenme fikri iyi değildi. 

"Ay! Yok! Zormuş! Sen çal! Ben dinleyeyim."

diyerek gitarı tekrar gence uzattı. Serdar da ısrar etmedi. Ve güzel bir melodi çalmaya başladı. 

Delikanlının annesi onları görünce: 

"Şunlara bak Gülbahar hanımcığım, birinin yanında köpek, ötekinin yanında kedi, hani çizgi filmlerde olur ya, dört kafadarlar!" 

diyerek güldü. Ertesi gün ise Nezahat hanımın Yeşim ve annesine bir sürprizi vardı.  Yeşim'i de yanına aldı. Serdar'a da onları götürmesini rica etti. Genç, nereye gideceklerini bilmiyordu. Arabayı sürerken sorunca annesi:

"Serdarcığım biz kız kıza alışveriş yapacağız. Bizi şu AVM'de bırak. İstersen sen de gel." dedi. Oğlu,

"Anne ya, ben ne anlarım kız kıza alışverişten! Ben de önemli bir yere gideceksiniz sandım. Ne bileyim dedektifle görüşeceksiniz filan sandım." deyince, kadıncağız serzeniştte bulundu:

"Oğlum sen de bir şey içersin ya da arabada beklersin, biz alışverişimizi yapana kadar. Fazla gecikmeyiz. Aa! Kırk yılda bir şey istedim! "

Yeşim de:

"Evet Serdar'ın incileri dökülmesin di mi Nezahat teyze?" diye ekleyince,  Nezahat hanım kahkahalarla güldü. Serdar:

"Of! Kadınlar!  " 

dedi. Ama içinden Yeşim'siz bir gün bile geçirmek istemediğini düşünüyordu. Dünya denen eski ve yorgun gezegene yeni bir aşk doğuyordu. Saatler sonra elleri, kolları renk renk alışveriş poşetleriyle yine hep beraber eve döndüler. Nezahat, Yeşim'e güzel şeyler almıştı.  Gülbahar:

YEŞİM (Tamamlandı)Where stories live. Discover now