26: "hoşça kaldık"

8.7K 746 1K
                                    

Alpay - Seni Dileniyorum

BÖLÜM 26: HOŞÇA KALDIK

"Yemin ederim başına bir şey gelirse seni pompalı tüfekle vururum."

Necdet beni her zamanki gibi çeşitli tüfeklerle vurma fantezisinden bahsettiğinde gülerek omzuna vurdum. Tam da o sırada aklıma Ayhan'ın 'çok pis acıtmıştı' dediği sahne gelirken dudağımda gülümseme buruklaşmıştı.

Necdet'le ayrıldığımızda aynı şeyi onun da hatırladığını suratındaki duraksamadan anlamıştım. Minik, kahve gözleri hüzne boğulmuştu. "Buluşacağız bir gün," dedi, omzumu sıkarak. Sonra hafifçe gülümsedi. "Allah gecinden versin ama bir gün elbet buluşacağız."

Feridun'a döndüğümde ikimiz de birbirimize utangaç gülümsemelerle bakmıştık. Her ne kadar barışmış olsak da ikimiz de eski samimiyetimize kavuşmak konusunda çekingen davranıyorduk. Şimdi sarılacak olmak sanırım ikimizi de germişti.

Uslu bir küçük olarak ona yaklaştığımda o da kollarını açıp beni sıkıca sarmıştı. Ondan fazlasıyla uzun olduğum için eğilmek zorunda kalmıştım çünkü kendisi kısa boyuna rağmen parmak uçlarına yükselmemişti. "Allah'a emanet ol," dedi, kulağıma doğru.

"Şu gevşek varken en çok Allah'a emanet olması gereken sensin bence," diyerek yanımızdaki Necdet'i işaret ettim.

"Çocuk seni ayağım altında ezerim," dedi Necdet güya beni korkutmak için bir adım atarak. Gözlerini kısmış bir şekilde bana bakarken tehditkâr görünmesi gerekiyordu ama aksine sevimli bir tavşan gibiydi.

"Gel hadi," dedim, hızlıca yumruklarımı havaya kaldırarak. Boks pozisyonumu almıştım.

Duraksayarak bana baktıktan sonra, baştan sona şöyle bir süzmüştü, geri çekilip, "Neyse ki şiddet yanlısı bir insan değilim," demiş ve kollarını göğsünde bağlamıştı. "Yoksa manşet manşet bu katliamı yazarlar gazetelerde." Bahanesi diğer dört solcunun da kahkahalara boğulmasına sebep oldu. Hiçbir zaman taş fırın erkeği imajını çizemeyen Necdet de bıyık altından bu hâlinin komikliğine gülse de bize belli etmiyordu.

"Yüreksizsin oğlum sen," dedi Feridun, ensesine şaplatarak.

"Yürek dediğin nedir gülüm ben senin için yaşamayı göze almışım." Kolunu Feridun'un omzuna attı. Buradaki en yakın iki arkadaşımın omuz omuza vermiş, birbirleriyle böyle gülüştükleri sahneye bakarken kendimi tam anlamıyla bu ana ait hissediyordum.

"Necdet yanlış anladın ben küçük memeli değilim, meme yok bende. Hiç yok," dedi Feridun geri çekilmeye çalışarak.

"Erkeklerde de meme var Feridun kardeş, şunlar ne sanıyorsun?" Bir anda Feridun'un gömleğinin üstünden meme ucunu kıstırdığında Feridun çeşitli küfürlerle onu kendinden ittirmişti. Biz de aptal gülümsememizle birbirine tatlı belalık yapan bu ikiliyi izliyorduk.

Otogardaydık. Birazdan Hatay otobüsüne binecek ve İlyas'ın Hatay yolculuğunda ona eşlik edeceklerdi. THKO'dan başka arkadaşlarla buluşup Suriye sınırına götürerek ülkeden kaçmalarına yardım edeceklerdi. Oradan da bir kişi eksik olarak doğruca Malatya'ya geleceklerdi.

Kenan, Öztürk ve bense biraz daha dolambaçlı bir yoldan gidiyorduk. Arabayla Çorum'a gidip birkaç gün orada konakladıktan sonra Amasya-Tokat-Sivas üçlüsünü geçip Malatya'ya varacaktık. On günlük bir yolculuk planlanmıştı. Tahmin ettiğimden çok daha uzundu ama en güvenlisi bu şekilde olduktan sonra yolda geçen sürenin pek bir önemi yoktu.

Muavin otobüsün hareket saatinin geldiğini kulağımızın dibinde bağırdığında, "Haydi, hoşça kalın," dedi en sonunda İlyas. Üçü de teker teker otobüse bindiklerinde Öztürk'e yanaşıp ellerimizi bacaklarımızın arasında gizleyerek buluşturdum. Hava her zamanki buz gibiydi ve akşam saatleri olduğundan tam ayaz hissediliyordu. Bu yüzden ikimizin de elleri soğuktan buz kesmiş, bembeyaz olmuştu.

Zamanın Eli Değdi Bize ✘ gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin