3. BÖLÜM: BASKETBOL

Começar do início
                                    

 Parlak zekama alkış yağdırıp Belma'ya,

 ''Sen hangi seçmeli derstesin?'' diye sordum. Aldığım yanıt matematik olunca kendimi tuhaf hissettim. Demek ki dersleri gerçekten iyiydi Belma'nın. Benimkinin yerlerde olduğu söylenemez tamam ama göklerde de değil. Mesela hayatım boyunca girdiğim hiçbir sınavda ilk beşe girememişimdir.

 ''Dün seni aradım ama cevap vermedin... Umarım önemli bir şey olmamıştır.'' dedi Belma beni düşünce havuzumdan çekerken. 

 ''Hayır, merak edilecek bir şey olmadı. Telefonum denize düştü.'' dedim. Ardından aklıma takılır gibi, ''Sen ne demek için aramıştın beni?'' diye sordum.

 Çantasından biyoloji kitabımı çıkardı ve,

 ''Bunu unutmuşsun.'' diyerek kitabımı bana verdi. 

 O an kendimi kötü hissettim. Bana ''Eve ulaştın mı?'' diye attığı mesajını görmüştüm ama cevaplamamıştım. Çünkü yüzsüz olduğunu düşünmüştüm. Şu an kendimi bir pislik gibi hissediyorum. 

 Numarasını tekrar aldım ve biyoloji kitabım için teşekkür ettim. Zilin çalmasıyla aşağı indim ve herkesin beni beklediğini fark ettim. Herkesin. Hatta bana çarpan sarışın çocuğun bile bana baktığını fark ettim. Rahatsız olarak,

 ''Ne var?'' dedim. Sarışın çocuk bana baştan aşağı baktı ve,

 ''Okul forması ile basket atmıyoruz da ondan bakıyoruz sana.'' dedi alayla.

 ''Zeynep, Elif Tuana'ya formasını ver.'' dedi bu sefer başka bir kıza hitaben. O sırada bana doğru gelen, kahverengi saçlarının arasında yapay sarılıklar olan kızın Zeynep olduğunu anladım. Beni kolumdan tutup soyunma odası sandığım bir odaya götürdü. Bana sarı, üzerinde siyah detayların olduğu sıfır kol bir üst ve kısa ama bana uzun gelen bir şort verdi. Sonra arkasını döndü ve ne yaptığını anlayamadığım birkaç saniyenin sonunda tekrar bedenini bana çevirdi. Ve ansızın, hızlıca bir şey fırlattı bana. Fırlattığı şeyi, yani anahtarı, şaşırmadan sağ omzumun üzerinden yakaladım. 

 ''Reflekslerin iyi. Dolabının numarası 34. Arkadaki odada giyinebilirsin.'' dedi ve çıktı. Dediğini yaptım ve çıktım. Kapalı spor salonuna vardığımda tüm dikkatler bana çevrildi. Benim dikkatim ise bugün bana bilekliğimi veren açık kahve saçlı çocuktaydı. Siyah bir basketbol forması vardı üzerinde. Kasları ise gözler önündeydi. Diğerlerinin hala bana baktığını görünce iğneleyici olduğunu sandığım ses tonumla,

 ''Bakışacak mıyız daha?'' dedim. Bunun üzerine herkes bakışlarını başka yöne çevirdi. Ben de diğer kız öğrencilerin bulunduğu topluluğa doğru ilerledim. İki kez bana çarpan çocuk sarı saçlarını şöyle bir düzeltti ve dudaklarını araladı. 

 ''Şimdi beni iyi dinleyin. Aranızdan basketbol geçmişi olanlar bulundukları sınıfın beden eğitimi hocası tarafından eğitilecek. Ama herhangi bir tecrübesi olmayanları ise ben eğiteceğim. Şimdi ilk ve son kez soruyorum: Daha evvel basketbol oynamayan biri var mı aranızda?

 İstemesem de elimi yavaşça havaya kaldırdım ve yumruk olarak indirdim. Sarışın çocuk hepimize tek tek baktı. Başka biri olup olmadığını kontrol ediyordu. Lanet olsun ki basketbol oynamayan tek kişi bendim!

 Birkaç dakika sonra diğer öğrenciler sahanın öbür tarafındaki potaya yöneldiler ve antrenmanlara başladılar. Bakışlarımı onlardan alıp bana sırıtarak bakan çocuğa verdim. 

 ''Ne sırıtıyorsun?'' dedim, bakışlarımı tekrar antrenman yapan öğrencilere çevirdikten sonra.

 ''Sanırım neden daha önce basketbol oynamamışken bu dersi seçtiğini biliyorum.'' dedi. Aniden ona baktım sinirle.

 ''Bana bak, benim iznim olmadan benimle konuşamazsın. Yüzsüzlüğünü bir kenara bırak ve ne göstereceksen göster. Ve şu aptal okuldan bir an önce çıkayım.'' dedim onunla uğraşmak istemediğimi belli eden ses tonumla. Yüzü düşmüştü ona yüz vermediğim için.

 Söylediğim son cümle ise okul değiştirmemin genel sebebi. Ne zaman yeni bir okula kayıt olsam hep gerizekalının biri bana asılır ve İbrahim de bunu fark ettiğinde önce o çocuğu güzelce bir döver. Ardından da benim kaydımı o okuldan aldırır. 34 kere okul değiştirmemin sebebi bu.

Bu laflarımın üzerine aklına takılır gibi,

 ''Babanın adı ne senin.'' dedi. Şimdi ''Adar'' deyip bana tapmasını istemediğimden laf sokar gibi,

 ''Babamın adını öğrenince kimseye madalya takmıyorlar. Bil istedim.'' dedim. Gözlerini devirdi ve içerisinde çeşitli topların bulunduğu, kare prizma şeklinde bir sepetten turuncu bir basketbol topu çıkarıp sektirerek bana attı. Topu tuttum ve yanıma gelmesini bekledim.

 ''At bakalım. Umarım atarsın da bu sözlerin boşa gitmez.'' dedi potaya bakarak. Sürekli İbrahim tarafından zorla izlediğim belgeseller yüzünden her açıyı ezbere biliyordum. Ve dediği gibi laflarım boşa gitmeyecekti ve ben de rezil olmayacaktım.

TAKTİK 2: Eğer bir konudan kesin bir şekilde emin değilseniz o konu hakkında yorumda bulunmayın. Çünkü rezil olabilirsiniz.

dipnot: bu taktiği uygularken artı olarak bir şey daha ekleyebilirsiniz. Bahiste adınız kadar eminseniz ağzınıza geleni söyleyin. Çünkü haklı çıktığınızda size bu lafların hesabını sormazlar.

 Topu ustaca tuttum ve parmak uçlarımda hafifçe yükselerek potaya yolladım. Top birkaç kez döndü ve delikten içeri girdi. Aptal sarışın buna gerçekten şaşırmıştı. Beceriksizce atmamı bekliyordu belli ki... İbrahim gibi takıntılı gibi bir abim varken benim herhangi bir konu hakkında bilgi sahibi olmamam mümkün olabilir mi?!

 ''Basketbol oynamadığını söylemiştin.'' dedi. Potadan çıkan topu elime aldıktan sonra ruhsuzca,

 ''Evet.'' dedim. Yerime tekrar geçtim, sarışına sinir bozucu bir göz kırptım ve topu potaya bakmadan attım. Top yeniden delikten geçmişti. Ağzı açık kaldı resmen salağın. Her zamanki gibi baygın baygın bakarak,

 ''Topu potadan geçirme yarışı yapmayacağız umarım ilkokul çocukları gibi.'' dedim. 

 Aslına bakarsak yarım saatte yaklaşık 50 tane basket attım ve bir tanesi bile potadan geçmemezlik yapmadı. Sarışın çocuk da öndeki seyirci koltuklarından birine oturup beni izledi.

                                                                                     (BÖLÜM SONU)

-----------------------------------------

Selam ponçikler umarım güzel bir bölüm olmuştur. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Hepinizin tekrar yeni yılını kutluyorum^^



AVUKAT KIZIOnde as histórias ganham vida. Descobre agora