KAPAT GÖZLERİNİ

2K 205 12
                                    

MEDYA LALE

Poyraz bardan çıkıp, arabasına doğru ilerledi. Oraya sarhoş olmak için gitmişti ama halen daha kalbindeki acıyı hissedecek kadar ayıktı. Bugün annesinin ölüm yıldönümüydü. 10 Yıl önce tamda bu gün kaybetmişti annesini. Kaybettiği sadece annesi değildi oysa. Merhameti, sevgiyi ve sevmeyi kaybetmişti o gün. Bazıları çocukken büyürdü. Ve Poyraz elindeki laleler annesinin cansız bedenini düştüğü gün büyümüştü. Oysa halen daha annesinin başında ağlayan yaralı bir çocuk gibiydi. Ve o bu yaralı çocuğu nefretle büyütmüştü. Karanlıktan korkmamak için kendisi karanlık olmayı seçmişti. Kuzeni, Ozan'dan evde kimsenin olmadığını öğrendiğinde düşünmeden arabayı eve doğru sürdü.Babası her zaman ki gibi iş için yurt dışına çıkmıştı.Küçükken babası eve gelmediği zaman üzülürdü. Babasını göremediği için değil, onun çok çalışıp yorulmasından endişe duyardı. Ancak babası bir yurt dışı seyahatinden kolunda Esin Hanımla döndüğü gün onun için boşuna endişelendiğini anlamıştı. Umursamıyordu artık. Aksine onların yüzünü görmediği için rahattı. Şimdi ne babası nede onun karısıyla uğraşmak zorunda değildi. Üstelik Fundanın yılışık tavırlarına da katlanmayacaktı. En önemlisi Efe sürekli peşinde dolanmayacaktı. Aslında o da küçük çocuğa sarılıp,başını okşamak isterdi ama içindeki nefret buna müsade etmiyordu. Esin hanımın çocuğu olduğu gerçeği küçük kardeşinden uzak durmasını sağlıyordu.

Araba hızla yolda ilerlerken rahatça annesinin yasını tutabileceği için bir an önce eve gitmek istiyordu.Esin hanım tüm izlerini silmeye çalışsa da annesinin hatıraları halen daha o evdeydi.Annesinin yaptığı çikolatalı kurabiyenin kokusunu halen daha hatırlıyordu. Her ne kadar bir daha hiç çikolatalı kurabiye yemesede küçükken çok severdi.Küçükken...O zamanlar sevdiği herşeyin yerini nefret almıştı şimdi. Ve o nefreti atabilecek kimse yoktu. Nihayet eve geldiğinde, arabayı durdurup dışarı çıktı.Yağmur yağıyordu ama ıslanmak sorun değildi.Yavaşça bahçede ilerlerken birkaç metre ileride eve doğru yürüyen kızı fark etti. Babasının bahsettiği kız olmalıydı. Elinde bir saksı vardı ama yağmur yüzünden net olarak göremiyordu. Ve yavaşça kıza doğru yürümeye başladı.

***

Lale eve doğru ilerlerken yağmurdan korunmak için yüzünü yere eğmişti. Biraz ilerledikten sonra başını kaldırdı ve kendisine bakan kişiyi gördü. Kendisinden birkaç metre ileride durmuş,sanki bir daha hiç gülümsemeyecekmiş gibi bir ifadeyle kendisine bakıyordu. Lale onun Poyraz olduğunu anlamıştı. Poyraz ona doğru ilerlerken elindeki saksıyı ve içindeki laleleri hatırladı. Poyraz gözünü kırpmadan elindeki saksıya bakıyordu. Saksıyı tutan parmakları titrerken saksının elinden düştüğünü hissetti. Yavaşça yere eğilip, saksıya uzandığında başka bir el bunu yapmasına engel oldu.Bir kaç saniye birbirlerinin gözlerine baktıktan sonra Poyraz sert bir hareketle saksıyı aldı.Onun bu hareketi Lale'yi tedirgin etmişti. Çocuğun yüzündeki ifadeden hiç bir şey anlaşılmıyordu. Sinirlenmiş miydi? Lale ürkerek Poyrazın lacivert gözlerine baktı. Okyanustaki çıkan karanlık bir fırtına gibiydi. Ve birazdan bu fırtınaya kapılacak olmanın çaresizliğini hissetti.

"Adın ne senin?" dedi Poyraz. Sesi fırtınadan önce esen rüzgar gibi sertti. Lale her zaman ismini sevmişti.Oysa şimdi karşısındaki çocuk korkutucu bir şekilde ona bakarken adının başka bir şey olmasını istedi.

"Lale." fısıltıyla çıkan cevabının ardından tepkisini görmek için bakışlarını Poyraza çevirdi. Poyraz'ın yüzünde sanki ona hakaret etmiş gibi bir ifade belirmişti. Ardından ise korkutucu bir şekilde gülümsedi.

"Demek adın Lale." Sesi duyduğuna inanamazmış gibi çıkmıştı.

"Peki benim kim olduğumu biliyor musun? "

KAR KÜRESİWhere stories live. Discover now