KARANLIK

1.3K 178 7
                                    

Kemanın son ezgisi hayat bulduğunda kollarını iki yanında serbest bıraktı. Müzik güzeldi. Hayatı katlanılabilir kılıyordu. Birkaç gündür yaptığı tek şey keman çalıp, evde oturmaktı. O geceden sonra Poyraz'ı bir kez görmüştü. Okul başlayana kadar dönmeyeceğini söyleyip gitmişti. Lale nereye gittiğini sorduğunda ise ters ters bakmış ve kaba bir ifadeyle sanane demişti. Onun bu tavırları afallamasına neden oluyordu. Asıl mesele Poyraz'ın davranışları değildi. Asıl mesele onun davranışlarının Lale'yi bu denli etkilemesiydi. Ondan etkileniyordu hemde tehlikeli bir biçimde. Saate baktığında gece yarısına yaklaştığını gördü. Evde tek başına kalmaktan korkuyordu. Ancak bunu söyleyebileceği kimse yoktu. Aile üyeleri yarın eve dönüyorlardı. Yabancı insanların evinde yaşamak yeterince zordu. Ancak o insanların kendisinden hoşlanmadığını bilmek daha fazla bocalamasını sağlıyordu. Cengiz Bey, kendisini rahat hissetmesini söylesede  Esin Hanım ve Funda'nın iğneleyici bakışları buna engel olcaktı. Düşününce onlara hak veriyordu aslında. Kim hiç tanımadığı bir kızı evinde  isterdi ki? En kötüsüde babasının yalnızca bir kaç defa aramasıydı. O aramalarda çok kısa sürüyordu. Can sıkıntısıyla dolaba ilerlediğinde üzerini çıkarıp, pijamalarını giydi. Okulların açılmasına 2 gün vardı. Yeni bir okul gözünü korkutsa da bir an önce yüzleşmek istiyordu. Neyseki Kumru ve Su ile tanışmıştı. Böylelikle çok fazla yalnız kalmayacaktı. Belkide kalacaktı. O geceden sonra ikisinide bir daha görmemişti. Telefon numaralarını almaması aptallıktı. Camdan dışarı baktığında dışarıda şiddetli bir yağmur yağdığını gördü. Büyük villanın bahçesi karanlıktı ve ıssız görünüyordu. Biran sonra demir kapının açık olduğunu farketti. Evden içeri girerken kapattığını hatırlıyordu. Bir kaç saniye sonra elektiriklerin kesilmesiyle korkuyla telefonuna koştu. Lale'nin karanlık fobisi vardı. Karanlıkta nefesi kesiliyor ve titriyordu. Yatağının üzerinde elini gezdirip telefonu buldu. Ancak fenerini açmasıyla telefonun kapanması bir olmuştu. 

"Lanet olsun."

Telefonun şarja koymayı akıl etse böyle olmayacaktı. Şimdiden titremeye başlamıştı. Evde tek başınaydı ve gözünün önünü bile göremiyordu. Aklına gelen kötü senaryolar daha fazla ürkmesini sağlarken aşağıdan büyük bir gürültü koptu. Eline kalbine götürürken aklı gürültünün sebebini sorguluyordu. Gürültünün sebebi  her kimse bir katil olmamasını umuyordu. Merdivenleri tırmanan ayak seslerini duyduğunda kendini savunabileceği bir eşya aradı. Melek şeklinde  bir bibloyu eline aldığı sırada kapı gürültüyle açıldı. Kapı ve duvar arasına saklanırken gelen kişinin soluklarını duyuyordu. Aklında bin türlü düşünce dolanırken en baskını biraz sonra ölecek olmasıydı. Kapı uğursuz bir gıcırtı eşliğinde aralandı ve bir kişi içeri girdi. Karanlıktan kim olduğu belli olmuyordu ama oldukça iri yapılı biriydi. Yani eğer bu kişi kendisini öldürmeye gelmiş bir  katilse hiç şansı yoktu. Tek umudu olan bibloya sımsıkı sarılırken yapabileceklerinin sınırlı olduğunun farkındaydı. Eğer başına vurabilirse onu bayıltır ve kaçmak için vakit kazanırdı. İleri doğru atıldında, karşıdaki ondan önce davranıp  bileğini yakaladı. Bedeni sert duvarla buluştuğunda dudaklarından bir inilti koptu.

"Boynunu kırabilirdim biliyorsun değil mi?"

Tanıdık ses kulaklarına çarptığında sımsıkı yumduğu gözlerini açtı. Poyraz'in derin lacivert gözleri yüzüne odaklanmıştı ve duvara yasladığı bileklerini sıkıca tutuyordu. Bedeni ve duvar arasında sıkıştığı için fazlasıyla yakındılar ve onun eşsiz kokusu nefesine karışıyordu.

"Beni korkutan öldürmek mi istiyorsun?!" Nefes nefese bağırdığında bedeninin titrediğini hissetti.

"Beni öldürmek isteyen sensin sanıyordum. Hemde bir  melek biblosuyla."

Poyraz bileklerini bırakıp, yavaşça kendisinden uzaklaşınca tuttuğu soluğu serbest bıraktı.

"Cidden o bibloyla kendini savunabileceğini mi sandın.?" 

KAR KÜRESİWhere stories live. Discover now