Bölüm 15

570 20 0
                                    


  Kutu elimde giriyorum odaya kalbim hızla atmaya başlıyor sanki kollarımın arasında bir kutu değil de; Bulut'un kendisi varmış gibi, sanki bana geri gelmiş gibi bir mutluluk yayılıyor içime.

       Önce kutunun üstüne yapıştırdığı zarfı açıyorum. Zarfın içinden bir fotoğraf çıkıyor;  varlığından hiç haberimin olmadığı, uçakta çekilmiş bir fotoğraf; ben başımı uçağın küçücük camına dayamış uyuyorum, ağızım hafifçe aralanmış, uyumama rağmen ufak, şapşal bir gülümseme yayılmış yüzüme Bulut'da hemen yanımda kocaman gülümşemiş, onun bu gülüşünü görmek beni de bir kez daha gülümsetiyor.

  Bana bir şeyler yazmış olması umuduyla arkasını çeviriyorum ve el yazısıyla yazılmış küçük bir not buluyorum , tam da umduğum gibi.

'' Senin kapında çekildiğimiz fotoğraf ilk değildi,; ilk fotoğrafımızı Londra ‘ya giderken çekmiştim ve o gün, her gün senin gibi bir kadının yanında uyanmanın ne kadar eğlenceli olabileceği geçmişti aklımdan. Şimdi yanında uyanacağım o günlerin gelmesi için sabırsızlanıyorum.''

  Notun sebep olmak üzere olduğu gözyaşlarını engelleyen bilmek umuduyla dikkatimi başka bir yöne çekiyor ve kutunun kapağını açıyorum, burnumu çekerken. Bir defter , küçük bir kutu ve bir de  profesyonel fotoğraf makinesi çıkıyor içinden. Önce küçük kutuyu açıyorum içerisine özenle yerleştirdiği kolyeyi alıyorum elimin içine;  bir notanın etrafına iki kanat yerleştirilmiş her zaman sesimin her yere ulaşabileceğini söylerdi, tıpkı bana hediye ettiği yüzükte olduğu gibi bu kolyenin tasarımında da bunu bana hatırlatmak istemiş olmalı. Kolyeyi boynuma taktıktan sonra; defteri alıyorum elime. Açınca boş bir sayfa karşılaşıyor beni. Boş bir sayfa bulmayı ummadığımdan, bir hayal kırıklığıyla başlıyorum diğer sayfaları çevirmeye ve ikinci sayfa açıldığından umutlarım bir kez daha yeşeriyor; kapının önünde çekildiğimiz fotoğrafı karşımmda görünce bir kez daha o güne gidiyorum. İçimi o güne duyulan, karşı konulmaz bir özlem kaplıyor. Acı mı desem, mutluluk mu desem garip bir his adlandırma si, tanımlaması çok zor. Yanına bir kaç satırlık bir not yazmış.

'' Bana kızdın mı? Kızmamışsındır canım :D Bende paylaşmak istemedim seni önce ama sonra haksızlık yapmak istemedim sana, sesine, müstakbel hayranlarına yazık olacaktı. Hem sende bunun dönüştüğü şeyi sevdin haydi itiraf et :D ''

  Bir sonraki sayfada mezuniyet günü çekildiğimiz bir fotoğraf ve yanında yine bir notla karşılaşıyorum.

'' Kapımda seni gördüğümde seninle evlenmekten başka seçeneğim kalmamıştı.  Etrafımdaki herkes o gün yanımda olmamak için bahaneler uydururken sen o uçakta olmaman gerektiğini bildiğin halde, atlayıp yanıma geldin. Söyler misin, Seni sevmekten başka ne şansım olabilirdi? Yoktu. O gün bir şey olur da benden gidersin diye korktum çünkü; bir şeyi aklına koydun mu seni durdurmanın bir yolu yoktu. Seni kaybetmeyi hiç istemedim, her sabah yanımda uyanman, beni hiç bırakmamanı istedim.

    Kendi babasının bile sevmekte zorlandığı bir çocuğu sen nasıl sevebilmiştin? Yani seni sevmek çok kolaydı zaten seni tanıyan herkes severdi seni ama ya ben, ben öyle değildim ki. Beklemenin anlamı olmadığını düşündüm, vakit kaybetmek gelmedi içimden, cevabını zaten bildiğimden  sormadım bile sadece "benimle evlen" dedim, seninle bir ömrü harcamaya hazırdım sende bil bunu istedim. Evet o günün hikayesi buydu bilmeye hakkın var diye düşündüm. Şimdi sadece bir kaç sayfa yazdığım bu defteri sana bırakıyorum özel hissettiğin, bu gün aklımızdan hiç çıkmasın dediğin günleri buraya yazalım yaşlanınca bakıp güleriz :D Fotoğraf makinesini de görmüşsündür, o güzel günleri benim için fotoğrafla çünkü fark ettim ki bu konuda da çok iyisin:D ''

Yarın Diye Bir Şey Yok (Tamamlandı) Where stories live. Discover now