Bölüm 14

617 22 0
                                    


Yokluğuna alışma süreci benim için zor geçiyor özellikle de ilk hafta eski mesajlarını okuyorum mesela her an yeniden yazacakmış gibi bir his oluşuyor içimde ,telefon şimdi çalacak ve arayan o olacakmış gibi, numarasını da silemedim hala. Modern çağın insanlar üzerindeki etkilerinden biride bu sanırım sanki telefonumdan numarasını, mesajlarını silince tamamen silenecek hayatımdan sanki bu numara burada olduğu sürece ona ulaşmanın bir yolu varmış gibi hissediyor insan kendini garip bir şekilde.

O gittikten sonra Cem'le de sık sık görüşmeye başladık o gün, o hastaneden ayrılırken ben de bir cesetten farksız görünmüyordum, beni eve bırakmayı teklif etti önce bense yalnız kalmayı istiyordum kendimle. Gelme dedim ona, beni anladı çok ısrar etmedi ama içi de rahat etmemiş belli ki bir kaç saat sonra yine aradı beni.

Cenaze de bile yanı başımdaydı aramızda filizlenen bu arkadaşlığın bana iyi geleceğine inanıyordum ancak Cem, sadece beni anlamakla kalmayacak aynı zamanda beni öyle insanlar tanıştıracaktı ki, kaderimin benim için uygun gördüğü bu hazin son bambaşka bir maceraya dönüşecekti. Ben, onun sayesinde tanıştığım bu hayat sayesinde tamamen değişecektim, o an olmaz dediğim her şey birer birer gerçekleşecekti.

Önce kendimde yeniden müzik yapma cesaretini bulacak, sonra da yeni bir aşk için hazır olacaktım ve tüm bunları sebebi yıkılmış bir halde hastane koridorunda ağlarken yanıma gelip, bana merhaba diyen bu genç doktordu.

Benim, tüm bu yaşadıklarımdan öğrendiğim bir çok şey olacaktı bunlardan ilki ise her merhabanın bir anlamı olduğuydu, karşımıza çıkan her insan, ya bize bir şeyler getiriyordu kendiyle birlikte ya da bir şeyler götürüyordu bizden ama yaşanan iyi kötü her şey hayatımızın muhteşem finali için attığımız bir adımdı. Sonuçta ölmek üzereyken hiç bir şey gözümüze kötü gelmeyecekti. Üzerine lanetler okuduğumuz ölüm, aslında bize verilmiş en büyük nimetti, hem başımıza gelen her felaketi birazda olsa yaşanabilir kılıyordu, hem de bir gün sonumuzun gelecek olacağını bilmek bizi dünya da bir iz bırakmaya itiyordu.

***

Bir gün yatağımda yeniden uzanmış, başıma gelenleri baştan sona gözden geçiriyordum. İlk önce uçakta karşılaşmamız Londra'da geçirdiğimiz harika zamanlar, hastahanede onu yanımda istemediğimi söylemem, sonra ona ne kadar ihtiyacım olduğunu anlamam, şarkılarım, mesafeler, kavuşmalar, evlilk teklifi ... 1,5 yılımı gözümün önünden bir kitabın sayfalarını hızlıca çevirir gibi geçirirken, çalmaya başlayan telefonum beni tekrar tekrar okumaya doyamadığın bu kitabın sayfalarının arasından çekip alıyor. Ekranda tanımadığım bir numara görünüyor. Yaşadığım trajediden sonra çalan telefonlar en büyük korkum haline gelmeye başladığından, her telefon çalışında içimde yayılmaya başlayan endişeye engel olmakta güçlük çekiyordum son zamanlarda. Bilmediğim bir numaradan gelen bu aramayı da içimde yükselen bir korkuyla cevaplıyor ve bu endişeniz sesime yansımasını da engel olamiyorum.

''E-efendim.''

''Rüya, merhaba.'' Tanıdık bir ses karşıda ki ama çok yakından tanıdığım bir ses de değil çıkaramıyorum önce.

''Merhaba.'' Sesimdeki soru işaretleri karşı tarafı kim olduğunu söylemek zorunda bırakıyor.

''Ben Bulut...'' karşıdaki ses duraksıyor. Bu ismi söylemek çok zor geliyor telefonun öbür ucundaki adama ve bu duraksama yetiyor kiminle konuştuğumu anlamama.

''Aa kusura bakmayın tanıyamadım. Nasılsınız? İyi misiniz?''

''Hala hayattayım işte...''

''Bende..'' Kısa bir sessizlikten sonra devam ediyor konuşmaya.

''Ben de sana ait bir şey var, senin için hazırlamış sanırım, bir kutu üstünde ismin yazılı. Gelip onu almak ister misin?'' Bu sefer ismi söylemeye yeltenmiyor bile.

Bir kutu ondan bana kalan son şey. Tabi ki de almak istiyorum hem de hemen. Neler var acaba içinde ne süprizler hazırlamıştı bana ya da hazırlamak istemişti?

''Ben çok isterim. Müsaitseniz şimdi gelsem?''

''Tabi bekliyorum.''

Yolda giderken ona bir şeyler almak istiyorum biraz olsun mutlu edebilmek için onu tabi hiç bir yiyecek oğlunu kaybetmiş bir adamı mutlu etmeye yetmez ama hala onun için bir şeyler yapabilecek onun mutluluğunu düşünen bir insan mutlu eder diye düşünüyorum onu . Ona bir kutu ekler değil, bir sohbet götürüyorum aslında tatlı yenilip tatlı konuşmalı bir sohbet bu aralar ikimizin de tadı tuzu yok ama olsun ben ona yalnız olmadığını her ihtiyacı olduğunda beni arayabileceğini söylemek istiyorum. İçimde ona karşı olan öfke dinmiş değil aslında bana hiç danışmadan, hiç sormadan Bulut'un hayatla olan bağlantısını kopardı hiç bir umut olmasa bile ben en azından benimle konuşup kararını paylaşamsını beklerdim. Ya Cem olmasaydı ya da onunla bir arkadaşlık kurmasaydık ,o gün yanına uğramasaydım ertesi gün o gidince mi öğrenecektim her şeyi, doğru düzgün veda edemeden mi alacaktı onu benden? Ama sonra vazgeçtim kızgın olmaktan, kaba davranmak istemedim hiç. Tek acı çeken ben değildim, kendi acısını yaşarken insan herkesi, her şeyi unutuyordu. Bu yüzden ona giderken bencilliğimi bir kenara bırakmaya karar veriyorum, ne kadar düşüncesiz davranmış olursa olsun çocuğunu kaybetmiş yalnız bir babaya kaba davranmayı kendime yakıştıramıyorum. Tüm bunların ötesinde Bulut'da babasına karşı anlayışlı davranmamı beklerdi benden bunu çok iyi biliyorum. O bile ondan çocukluğunu almış, tüm mutlu anlarında onu yalnız bırakmış bu adama kızmamışsa onun yerine benim öfkelenmem anlamsız geliyordu bana. Yol boyunca aklımda dolanan tek soru Bulut'un, kendi babasının hayatına son vermesini affedip affedemediğiydi. Kapıyı çalarken affettiğine ve benden babasına karşı nazik olmamı beklediğine ikna olmuştum çünkü onu tanıyordum.

''Merhaba.''

''Hoşgeldin.Buyur ''

''Hoşbuldum. Ben çok teşekkür ederim, haber verdiğiniz için.''

''Teşekkür edecek bir şey yok senin için hazırlanmış bir şeydi.''

Orta sehpanın üzerinde duran, üstü bulut resimleriyle süslenmiş ve üzerine adımın yazılı olduğu bir zarf yapıştırılmış kutuyu işaret ediyor.

''Siz nasılsınız yani gerçekten nasılsınız?''

''Sevdiklerini kaybetmek zor ve insan ne kadar çok kişi kaybederse kaybetsin deneyimli olamıyor.Sen nasılsın peki ? Sevdiğini kaybetmekte kolay şey değildir, eşim gittiğinde de çok canım yanmıştı üstelik çok gençsin daha sakın hayata küseyim deme. Senin kendine işkence etmen kimseyi geri getirmez sadece kendinin ve etrafındaki kişilerin kalbini kırarsın ve daha da kötüsü bir gün herkesi kaybedene kadar farkına bile varmazsın bunun. Ben annesini kaybettikten sonra kendi derdime düşüp, Bulut'u unuttum kendimi toparlamaya başladığımdaysa aramızdaki bağ çoktan kopmuştu, oturup konuşamaz, bir şeyleri paylaşamaz hale geldik insan kendi çocuğuna nasıl olurda yabancılaşır bilmiyorum ama biz yabancılaştık onunla... sonrası malum işte...''

''Siz yanında değilsiniz diye üzülmüştü mezuniyetinde. Biliyor musunuz Bulut uçmayı hiç sevmezdi, siz onu zorladığınız için pilot olduğunu söylemişti bana. Ama kocaman adam sizin zorunuzla istemediği bir şeyi neden yapsın ki? Bence hep onunla gurur duymanızı istedi.''

''Duydum ama neden bende bilmiyorum atlayıp uçağa gidemedim yanına o kadar uzun süre yalnız kalırsak ne diyecekti bana? Onun için kötü bir baba olduğumu mu söyleyecekti, annesiden sonra benim de onu terk etmeme mi kızacaktı? Ben onunla uzun uzun sohbet edersem bana ne kadar kötü bir adam olduğumu söylemesinden korktum hep.''

Bu muydu yani bahanesi oğlu ona kızgın, kırgın olduğunu söyleyemesin diye onu daha çok kırmak bu bana inandırıcı gelmiyor ama üstelemiyorum onu merakta etmiyorum gerçek nedenlerini. Sebebi ne olursa olsun bu tavırları çok kırmıştı Bulut'u. Tüm kırgınlıklarını hissedebiliyordum içimde sanki gözlerini bu dünyaya kapadığı gün kalbini emanet edip gitmişti bana. Boşver dedi içimden ben öldüm artık bu saatten sonra pişman edip koskoca adamı ne yapacaksın? Bırak avutsun kendini bunu bari alma elinden. Dinledim onu şaşkın bakışları eşliğinde aniden kalktım yerimden içimdekileri kusmamak için gitmekten başka seçeneğim yoktu. Bir nedenden hala elimde duran kutuyu ortadaki sehpaya bırakıp benim için hazırlanan kutuyu alıyorum kollarımın arasına .

''Bunu sizin için almıştım.Ben müsadenizi isteyeyim artık. Kendinize iyi bakın.''diyorum, o ise sadece bir baş hareketiyle uğurluyor beni.

Yarın Diye Bir Şey Yok (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin