Bölüm 14

2.3K 284 34
                                    

Cadı ve Avcı'nın gerçekten de biran önce keşfedilmesini, okuyucuları olmasını istiyorum. Kendimi tutamadan henüz burada, saat gece yarısına yaklaştığı bir zamanda, tek başımayken devamlı bölüm paylaşıyorum.

Sizin de benimle gülmenizi istiyorum. Sizin de benimle birlikte heyecanlanmanızı, meraklanmanızı istiyorum.

Burada her zaman bekliyor olacağım.

Öğle güneşi tepemizde dikildiğinde William arabayı kullanıyor, babam onun yanında uyukluyor bense şapkamı yüz ifademi gizlemek için başıma takmış camdan dışarıyı seyrediyordum.

Yolculuk beklediğimden kısa sürdü çünkü el freni çekildiğinde benim de babam gibi uyumuş olduğumu fark ettim. Arabadan iner inmez annem ve oğlanlar arabanın etrafında koşuşturdu. Bagajı açıp içinden şekerleme ve çikolatarı çıkardım ve oğlanların eline tutuşturdum. Will'le göz göze gelmekten korktuğum için olabildiğince ondan uzak durmaya çalışıyordum. Annem için aktardan aldığım şeyleri de ona verip onu babama fırça çekmesi için yalnız bıraktım.

Annem babama "Senin hurda arabandan bıktım," derken babam da "Üzerine alınma bebeğim, üzerine alınma bebeğim," diyip duruyordu. "Ben yıllardır öyle yapıyorum." Bunu anneme değil, arabasına söylediğini tüm dünya biliyordu.

Doğruca eve girip odama çıkarken William'ın bakışlarını sırtımda hissetsem de arkamı dönmedim. Tıpkı onu ilk gördüğüm gün olduğu gibi.

Odama girip kapıyı kilitledim ve Ayın Laneti'ni masanın üzerinde kurumuş gül tacının yanına bırakıp kendimi doğruca serin yatağın içine attım. Önümde uzanan tüm günden uyumak dışında bir beklentim yoktu.

Gözlerimi açtığımda her yer karanlıktı. Tüm gün uyuduğum için uykumu almış ve anlaşılan gecenin bir vakti yarasa gibi uyanmıştım. Kalkıp saatin kaç olduğuna bakmak istiyordum.

"Benden kaçabileceğini mi sandın?"

Korkudan yataktan sıçrarken neyse ki cişim yoktu.

"William."

Sanki gecenin on ikisi ya da birinde, benim odamda değil de önemli bir davetteymişiz gibi üzerinde takım elbise vardı. Zayıf ama güçlü vücudu buradan bile tapılası duruyordu. Nasıl olur da bir insanın bu ikisini aynı anda bedeninde bulundurabileceğini merak ediyordum. Çünkü o bir insan değildi. Bir kurtadamdı.

"Kapı kilitliydi? İçeri nasıl girdin?" diye sordum. Yoksa o da benim gibi mutfakta yedek anahtar mı aramıştı?

Hiç sanmıyorum. Açık pencereden içeri dolan rüzgar nereden girdiğini belli ediyordu.

Soruma cevap vermek yerine masanın başına dikilip Ayın Laneti'ni eline aldı. Sayfaları gelişigüzel çevirip tekrar yerine bıraktı ve karşıma, yatağın ucuna geçip oturdu.

"Kitabı okudun mu?"

Başımı iki yana salladım.

"Kötü bir yalancısın. Sırrımı öğrenebildin mi?"

Yine başımı salladım.

"Hâlâ yalan söylemeye devam ediyorsun."

Bana doğru eğilip dudaklarıma dünkünün aksine sessiz bir öpücük bıraktı. Sanki veda eder gibi.

"Korkuyor musun?"

"Evet," dedim bu defa gözlerinin içine bakıp hiç düşünmeden.

Yüzü acı çeker gibi bir ifadeye büründü. Sanki dünya üzerinde ona en çok zarar verecek şeyin benim gibi güçsüz bir kızın ondan korkması olabilirmiş gibi.

Cadı ve AvcıWhere stories live. Discover now