Bölüm 16

2.2K 233 12
                                    

Sonraki günler benim için bir rüyadan farksızdı. William'la tüm günü birlikte geçiriyor, çocuklarla ilgilenip mutfakta yemek yapıyorduk. Gece olduğunda ben odama geçiyordum ve o da herkes uyuduktan sonra pencereden içeri girip yanıma kıvrılıyordu. Vücudunun her noktasını ezberlemiştim. Zayıf yönlerini, güçlü taraflarını. Bazı gecelerse gökyüzünde dolunay çıkıyordu. Onun yanımde nefes alış verişine öyle alışmıştım ki o gecelerde onsuz uyuyamıyordum. Saatlerce pencerenin önünde oturup Ayın Laneti'ni okuyor, onun çektiği acıları yüreğimde hissediyordum. Dolabında oldukça az kıyafeti vardı. Çünkü dönüştüğünde elbiseleri parçalanıyor ve kullanılamaz hale geliyordu. Ve onun güneş doğarken bir hayalet gibi odamdan süzülüşünü izliyor, vücudundaki yaralara bakmamaya çalışıyor, hali bende ağlama isteği uyandırsa da hep gülümsüyordum. Çünkü onun ruh hali benimkinden katbekat beter oluyordu. Verdiği zararları benimle paylaşmasa da yaşadığı vicdan azabı ve öfke gözlerinden okunuyordu. Neyse ki bana sarıldıktan sonra yavaş yavaş gerginliği yok oluyor ve çabucak uykuya dalıyordu.

Diğer yandan artık daha güçlüydüm. Annemin buzdolabındaki şifa listesine uyup her gün beni zehirlememesine şaşırdığım tuhaf isimli otlardan içtim. Will'se annemle sürekli dalga geçip durmuştu. Annem tıpkı notunda yazdığı gibi Will'e de yaramazlık büyüsü yapmış, o da sanki onda etki ediyormuş gibi annemin söylediklerini tekrar etmişti. Çünkü annem onun kendini koruyabildiğini, tıpkı bizim yapabildiğimiz gibi, bilmiyordu. Will iki gün boyunca "Annenin yüz ifadesini görmeliydin. Ona tıpkı bir robot sesi çıkararak 'Her şeyi unuttum, her şeyi unuttum,' diyip durdum. Benden şüphelense de belli etmedi. Yanımdan ayrılırken benim deli olduğumu falan düşündü sanırım, küçük cadı."

Ben de ona "Anneme gidip seninle ilgili her şeyi itiraf etmeyeceğimi nereden biliyorsun?" diye sordum.

O da "İstersen birlikte kiliseye gidelim," diyerek güldü. "Tüm günahlarımızı çıkarıp ardından bizi yok etmelerini bekleriz."

"Böylesi romantik olur," dedim inanmadığım bir yorumda bulunarak. Oysa sadece dehşete düşmüştüm. Sonra "Şaka yaptım," diye ekledim. "Sırrın ben de güvende."

"Seninki de küçük cadı."

Will, artık bana sürekli küçük cadı diyordu ve o dediğinde nedense kulağa hoş geliyordu. Çünkü Will "Ben çöpleri dökmeye gidiyorum," derken bile inanılmaz seksi görünmeyi başarıyordu.

Bense yeni vücuduma ayak uydurmaya çalışıyordum. Artık duyu organlarım çok hassastı. Kulaklarım eskisine göre çok daha iyi duyuyor, gözlerim istedikleri zaman duvarların arkasına bile ulaşabiliyordu. Tabi tüm bunlar harika gibi gözükse de aslında değildi. Ben yattığı odada saat bile bulundurmayan biriydim. Geceleri çıkardıkları tik tak sesleri beni rahatsız eder, hatta uykumu kaçırırdı. Bu yüzden yeni duyma kabiliyetine alışmam zaman aldı. Bahçede böceklerin çıkardıkları sesler bile bana fazla gürültülü gelmeye başladığı için birkaç gün ortalıkta uykusuz dolandım.

Kendimi Will'le bu çiftlikte evli olarak hayal ediyordum. Sanki gelecekteki halimizin provasını yapıyorduk. Ben çocuklarla ilgilenirken o da çiftlik işlerine bakıyor, boş zamanlarımızda bahçede koşuşturup kitaplar hakkında saatlerce tartışıyorduk. Adeta bir mutluluk baloncuğunun içinde gibiydik. Sadece bize ait bir dünyanın içinde. Hayalperest yanım bunun sonsuza kadar sürmesi gerektiğini fısıldıyordu.

Beni öptüğündeyse onunla ya da benimle ilgili tüm kaygılarımı unutuyordum. Birbirimize karşı duvarlarımız kırılmıştı. Sanki onu doğduğum günden beri tanıyordum. Bu çiftliğe adım attığı gün sanki asırlar öncesinden kalmıştı. Artık onu tanımadığım tüm o yıllarda nasıl yaşadığımı, neler yaptığımı unutmuştum.

Cadı ve AvcıWhere stories live. Discover now