- BÖLÜM 27 -

3.6K 179 14
                                    

(3 Ay sonra )

Azra'nın İstanbul'a gelip kibre bürünmesinin üzerinden neredeyse 3 ay geçmişti. Yaşadığı şeyler kız için artık daha kolaydı. Alışmıştı. Hatta biraz da unutmaya başlamıştı. Su yüzüne çıkardığı duyguların hepsini ölü ruhunun yanına gömmüştü. Bu şekilde dayanması daha kolay olmuştu onun için. Daha zararsız ve daha üzüntüsüz.

Azra evde tek başına elindeki yeni telefonuyla kendini salondaki koltuklardan birine attı. O sırada telefonuna gelen mesajla irkildi. Yeni sınıf arkadaşı Dilay, Azra'yı buluşmak için dışarıya çağırıyordu ancak kız bunu umursamadı. Bu soğuk şubat ayında dışarıya çıkmak hiçte onun tarzı değildi.

Azra son 3 ayda yepyeni bir hayat kurmuştu kendine. Hemde her şeyiyle. Yeni bir okula başlamıştı. Arkadaşları değişmişti. Gerçi hala insanlara karşı soğuktu ancak tek tükte olsa bir kaç arkadaşı vardı. Onlarda saygın ve nüfuzlu ailelerin kızlarıydı zaten. Azra'nın bu yeni oluşan kibrine karşı başka nasıl arkadaşları olacaktı ki? Gün boyu para harcamaktan başka bir şey yapmıyordu kız. Giyemeyeceği kadar kıyafet alıyordu, yiyemeyeceği kadar ise yiyecek. Hristiyanlık inancına göre 7 büyük günahtan 6 tanesini içinde barındırıyordu Azra. Aç gözlüydü, oburdu, tembel ve öfkeliydi. Kıskançtı ki bunların yanında en fazla olanı ise kibirdi. Gözü yukarıda olan, kendinden daha aza sahip olanı hor gören karaktersiz birine dönüşmüştü. Ruhu babası tarafından katledilen, duygularını ise sıradan bir çocuk yüzünden öldüren bir kızdan da ne beklenirdi ki zaten? Kendine yeni kişilikler oluşturmak için etrafındakileri harcayan bir kızdan daha fazla ne beklenebilirdi?

"Zehra kahvem nerede?!"

Azra elindeki telefonunu kurcalamaya devam ederken gür bir sesle evin genç hizmetçisine bağırdı. Geldiği ilk haftadan beri kızı gözüne kestiren Azra, tam bir canavar misali Zehra'nın canını okuyordu.

"Buyurun Azra hanım?"

"Kahvem diyorum! Nerede kaldı?!"

"Üzgünüm Azra hanım. İstediğinizi duymamışım."

"İstemedim zaten! İstememde gerekmiyor! Bilmiyor musun kahvaltıdan sonra kahve içtiğimi?!"

"Unutmuşum efendim, hemen yapıyorum."

Zehra önüne eğdiği kafasıyla salondan çıktığında Azra,

"Geri zekalı" diyerek söylendi seslice. Daha sonra telefonunu bırakıp televizyonu açtı. Yavaş yavaş kanalları dolaşırken zilin çalmasıyla bakışlarını kapıya döndürdü. Hizmetçilerden diğeri kapıyı açtığında hızlıca içeri girdi Mete. Üzerinde ki montu ve atkıyı çıkardığında ise salona, Azra'nın yanına geçti. Azra pijamalarıyla bağdaş kurarak oturduğu koltukta, hiç istifini bozmadığında Mete yaklaştı Azra'ya ve kızın yanağına masum bir öpücük kondurdu. Son 3 ay boyunca neredeyse her gününü Mete ile geçiren Azra bunu önemsemeden,

"Hoş geldin" dedi.

"Hoş buldum. Ne yapıyorsun bakalım?"

"Hiç. Sıkılıyorum."

"Öyleyse dermanın bende. Sana bir sürprizim var."

"Sürpriz mi? Ne sürprizi?"

"Adı üstünde sürpriz. Söylenmez."

"Sürprizleri sevmiyorum."

"Hey, sürprizi herkes sever."

"Aslında daha çok sürprizlerden önce yaşanan o merakı sevmiyorum. Ama belki biraz söylersen..."

"Söylemeyeceğim. Sürpriz."

"Ah, nereden çıktı bu sürpriz sevdası?"

"Bugün ayın kaçı?"

RUHSUZ KADINWhere stories live. Discover now