- BÖLÜM 24 -

3.7K 199 4
                                    

Medya Azra ve Çağan.
İyi okumalar.

Çağan duyduğu cümleyle heyecanını bastıramazken alnını kızın alnına dayadı. Ellerini ise Azra'nın yanaklarına koyduğunda kız söylediği şeyi yeni yeni fark ediyordu. Hem Çağan'a hemde kendine itiraf ettiği gerçekle içi mutlulukla dolarken ellerini çocuğun bileklerine yerleştirdi. Çağan, yavaşça kızın yanaklarını okşarken baş parmağı dudaklarına kaydı.

"Dudağın kanıyor" dedi çocuk Azra'ya yakın olmanın verdiği heyecanla.

Azra, Çağan'ın konuşmasından güç almış gibi dinç bir sesle konuştu.

"Umurumda değil."

"Acıyor mu?"

"Hayır."

Azra içten içe Çağan'la barışmanın mutluluğunu yaşarken, Çağan kalp kırıklarıyla birlikte uzaklaştı Azra'dan. Kız ne olduğunu anlayamamışken çocuk hızla arkasını döndü ve hiçbir şey demeden uzaklaşmaya başladı. Kızın mutluluk dolu bakışları hüzünle kaplanırken yalnızlık kucak açtı Azra'ya. Azra yine kırılan kalbi, parçalanan ruhu ve yok olan duygularıyla koştu yalnızlığına. Yalnızlık sarıp sarmaladı Azra'nın her yerini. Bir tek o kalıncaya kadar. Ne, Azra'nın parçalara ayrılan ruhunun sessizliğini duymuştu Çağan, ne de kırılan kalbinin çıkardığı gürültüyü. Ne, Azra görmüştü Çağan'ın içinde ki yangını, ne de hissetmişti Çağan'ın kalbindeki hayal kırıklıklarını. O gün ikisi de birbirinden habersiz kazmışlardı kendi aşklarının mezarlarını. O gün ikisi de öldürürken kendi duygularını ikisi de fark etmemişti katillerinin kendileri olduklarının.

Azra yüreğindeki azapla birlikte yalnız kaldığında yavaşça çöktü üstünde durduğu kaldırım taşına. Göz pınarlarından akan sicim gibi yaşlarla, sığındı tekrar tek dayanağı olan yalnızlığına. Kız naif ruhundaki tüm duyguları saldı sanki ölüm deryasına. Katili oldu her bir duygunun. İçinde katletti her birini teker teker. Ne sevgi bıraktı, ne de güven. Kızda kırılan her bir parça çatlaklarından ayrılıp dağılmıştı sanki dört bir yana. Bundan sonra istese de toplayamazdı, istese de toparlanamazdı. Ruhunu bir arada tutan her bir duyguyu yok etmişti çünkü içinde. Yok olan duygularla birlikte ruhunu da hapsetmişti karanlığın en dibine.

***

Koray açılan kapıdan hızla içeriye girdiğinde zaman kaybetmeden konuşmaya başlamıştı.

"Neredesin Çağan sen? Bir anda bizi bırakıp ortadan kayboldun. Hemde hasta halinle!"

Koray kapı başında Çağan'a sitem ederken Çağan hüzünle gülümsedi.

"Ne o? Beni mi özledin yoksa?"

"Haha çok komik."

Koray sinirle içeriye geçtiğinde masanın üzerindeki bira şişelerini fark etmişti. Bu durum onu daha da öfkelendirirken arkasını döndü ve kendisini izleyen Çağan'a tekrar bağırdı.

"İçki mi içtin lan sen! Olum kendini öldürmek mi istiyorsun! Daha bugün hastaneden çıktın!"

Çağan, Koray'ın bağırışlarına aldırmadan koltuğa oturduğunda Koray'da yanına oturmuştu.

"Cevap versene lan!"

"İçtim."

"Kafayı mı yedin Çağan!"

"Kendimi iyi hissetmiyorum."

"Nasıl iyi hissetmiyorsun? Bir şeyin mi var? İçersen olacağı bu!"

Koray sinirini korumaya devam ederken Çağan sakince elini kalırdı ve parmağını kalbinin üzerine koydu.

"Burası çok ağrıyor Koray. Ne yaparsam yapayım geçmiyor."

RUHSUZ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin