18

373K 8.5K 1.9K
                                    

Gözlerimi açmadan önce saniyede bir öten sesin gıcıklığıyla yüzümü buruşturdum.

"Uyanıyorsun."

Yorgun bir sesi duyduğumda en son ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. Şu an hastanede olduğumu aklıma sokan saniyelik ses sinirlerimi bozarken daha öncesinde ne olduğunu hatırlamak biraz zordu.

"Kayla."

Semih'in sesini duyduktan hemen sonra biri elimi tutmuştu. Semih buradaydı. Onu çağırmıştım çünkü. Caner... Ona söylemiştim Semih'i çağırmasını. Caner'in benim yanımda ne işi vardı ki?

Alnımı kırıştırıp düşünmeye zorladım kendimi. Görüntüler teker teker gözüme önüne gelirken göğsümde hissettiğim sıkışıklıkla burnumdaki sızı geri gelmişti. Ağlamaya başladığımda Semih'in eli parmaklarımı daha sıkı sardı.

"Geçti, Sarışın. Ben yanındayım."

Semih'in dudaklarını alnımda hissettiğimde burnumu çekerek "O, öldü."dedim. Saçlarımı okşadığını zar zor hissettim.

"Lütfen artık ağlama."

Bay Harrington'ın gitmiş olduğunu kabul edemiyordum. Onu son bir kez görememiştim bile. İlk defa birini kaybediyordum. Buna inanamıyordum. Bir yerlerden çıkıp gelmesini bekliyordum ama gerçekten gitmiş olması fikri bile beni büyük karanlık bir boşluğa itiyordu.

"Kayla."

Babamın sesini duyduğumda içimi çekerek gözlerimi açtım. Semih yanıma geçerken elimin tersiyle gözlerimi sildim. Babamın burada ne işi vardı? Bakışlarımla odada Caner'i aradım ama yoktu.

"Sana kim haber verdi? Baba. Özür dilerim ben. Bir şey olmaz sandım."diye açıklamaya çalıştığımda kaşlarını çattığını fark edip sustum.

"Mideni yıkadılar."

Kafamı hızlıca salladım. Nasıl olduğumu sormayacak kadar kızmıştı içmeme. Haklıydı. Ona bir şey diyemiyordum ama...

"Özür dilerim. Bir daha asla olmayacak."

"Olamaz zaten Kayla."

Babam benden hemen sonra konuştuğunda yeniden kafamı salladım. Burnumu bir kez daha çekerken ondan utandığım için bakışlarımı kaçırdım. Sarhoş olmuş bir kızı vardı. Benden bunu beklemiyordu ama ben ona bunu yaşatmıştım.

"E-evet ben de onu diyorum. Olmayacak."

Babam hızla arkasını dönüp elini saçlarının arasından geçirdiğinde "Özür dilerim."dedim ve açıklamaya çalıştım. "Bay Harrington..."

Yeniden bana döndüğünde sustum. Bay Harrington'ı muhtemelen tanımadığını hatırladım. Söyleyeceklerim onun için anlamsız olacaktı. Anlatmaya çalışsam yine onu suçlayacağım, onun kendini suçlayacak bir duruma geri dönecektik.

"Doktor bana ne söyledi biliyor musun Kayla?"

Kafamı iki yana salladığımda babam ellerini beline koydu. Stresli gözüküyordu. Terlemişti. Kendimi suçlu hissetmemi sağlayan endişeli bakışları vardı.

"Benim küçük kızımın bünyesine fazla alkol aldığını söyledi. Sonra ne dedi biliyor musun? Endişelenmeyin beyefendi."dedi doktoru taklit eder gibi. Semih elimi daha fazla sıktığında babam bir elini belinden çekip alnındaki terleri sildi. Alkol almamın onu bu kadar yıpratacağını bilsem ilk geldiğimde onu hüsrana uğratmak istediğim planım arasında Meriç ile takılmak yerine bar bar gezmek olurdu.

"Endişelenmeyin beyefendi kızınız da bebeği de sağlıklı dedi."

Babamın söylediklerinde sonra kulaklarıma bir buz kütlesi yerleştirilmiş gibi hissettim. Biraz önce duyduğum tüm sesler kesilmişti. Sadece uğultu vardı. Sözcükler kafamın içinde çoğalarak gezinirken tek bir tanesi öne çıkıyordu.

Kötü Çocuk IIIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin