21. Bölüm Patron

730 45 3
                                    

-Balım. Ben seninle konuşmak istedim çünkü ş-şey bugün bana kurduğun cümleler benim için çok anlamlı ve değerliydi. Balım ben sana kapılmaktan korkuyorum. Gülüşün, bakışın, sessin, sözlerin, yüzün her saniye senden bir kez daha hoşlanmamı sağlıyor. Kısacası senden hoşlanıyor bu adam. "Kalbine tutunan adam olmama izin verir misin Balım?"

İnsanın ne diyemeceğini bilemediği anlat vardır hani hep bir şeyi çok istersiniz ve ulaşamayacağınıza inanırsınız ya işte benim içinde Nam Jin öyle ulaşılmaz olan fakat şimdi dedikleri, kurduğu cümleler benden hoşlandığını söylüyor. Kalbim yerinden çıkmak üzere.

-Balım iyi misin? Cevap vermedin?
+Aa-aa evet! Senden hoşlanıyorum.

Nam Jin elimi tuttu ve bir adım daha yanıma yaklaştı.

-Bu adam sonsuza kadar kalbine tutunacak.

Kurduğu cümleden sonra biraz eğildi ve bir anda dudaklarıma ufak bir öpücük kondurdu. Daha sonra ise bana gülümseyip tekrar konuştu.

-Yorgun gözüküyorsun. Yarın beraber kahvaltı yapmak ister misin? Oppan seni sabah salonda bekliyor olacak. Şimdi gidip dinlen bayan öpücük.

Dedikleri yüzümde bir gülümseme oluşturdu. Hâlâ olayın şokunu atlamamıştım. Beni öpmüştü daha sonra ise yarın beraber kahvaltıya çıkacağımızı söylemişti. Dediklerini kavramaya çalışırken odama doğru gidiyordum bahçeden.

Aisshhh! Uyuyamıyorum tam dönüyorum aklıma o öpücük geliyor. Tam diğer tarafa dönüyorum. "Oppan" diyor ya da "bayan öpücük" artık bir lakabım bile vardı bayan öpücük. Ahhh galiba sıcak bastı. Ahh deli olacağımmm uykum kaçtı. Ne yapsam ki? Yasmini mi uyandırsam acaba ya da dışarı mı çıksam? Aklımdan gitmiyor kalbim deli gibi atıyor. Artık biz sevgiliyiz. Nam Jin'in kız arkadaşıyım!!!

Ertesi Sabah

Gece sadece 4 saat uyuyabildim heyecandan uykum kaçıyordu sürekli biraz kitap okuyayım derken uyuya kalmış.

Gözlerimi açar açmaz aklıma dün gece olanlar geldi. Allahım sanki kalbim yerinden çıkacak. Yatakta oyalanmak istemiyordum bir an önce Nam Jin'i görmek istiyordum. Hemen elimi yüzümü yıkayıp, üstümü değiştirip aşağı indim.

Nam Jin ve Yasmin kahvaltı masasında oturuyorlardı. Nam Jin'e baktığımda bana göz kırptı.

-Günaydın Bal.
+Günaydın Yas.
-Neyiniz var ikinizinde?
+Yok bişey kızım ne olcak?

Yasmin ikimizin de gözünün içine bakıyordu resmen. Nam Jin gülümsedi ve Yasmine cevap verdi;
-Belki fazla mutluyuzdur olamaz mı Yasmin hanım?

Yasmin ilk bana baktı daha sonra Nam Jin'e bakıp konuşmaya devam etti.

+Ahh canım Nam Jincim siz hep mutlu olun da ikinizin beraber bu kadar mutlu olması iyi mi bilemedim. Bu ara da gençler, Soo Woon'un bugün TaeYun holding'in sahibinin kızıyla yemeği var. Öğle yemeğinde buluşcaklarmış. Tabi ki bizde gidicez yemeğe bizimkiler orada olmamız gerektiğini Soo Woona destek çıkmamız gerektiğini söyledi. Öğlen 1 gibi sizde gelirsiniz restaurant a haberiniz olsun.

-İşler o kadar ilerlemiş mi hemen?

+Nam Jin duyduğum kadarıyla işleri Soo Woon'un annesi hızlandırıyormuş. Neyse kaçtım ben afiyet olsun size.

Yasmin eline biraz ekmek alıp hemen kalktı. Biz Nam Jinlerde kalmaya başladığımızdan beri iki türlü sabah kahvaltısı yapılıyordu hem kore usulü hem türk usulü bundan Yasmin ve ben fazlaca faydalanıyorduk doğrusu.

-Sen ne yapıcaksın balım? Okula mı gidiceksin?
+Ahh hayır benim bugün yüzme klübüm var. Kaptan ve sunbaelerle toplantımız var daha sonra da antreman yaparız. Peki sen napıcaksın?
-Seni okula bırakıp, holdinge geçerim bende. Babam yokken işler bana kalıyor.
+Ah anladım. Beni götürmene gerek yok Nam Jin. Ben giderim.
-Olmaz. Ben bırakırım.
+Tamam o zaman gidip hazırlanayım.

Ahhhh kalbiiiim ölüyorum resmen. Kalbim deli gibi atıyor. Niye böyle oldum ki heyecanlanacak bir şey de yok. Ah utanıyorum.

Odama hızlıca çıktım ve çantamı hazırlayıp indim. Ben indiğimde arabada beni bekliyordu.

-Çok beklettim mi?
+Hayır.
-O zaman gidebiliriz.
+Peki. Aa bu arada Balım, öğlen gidiyor muyuz bizimkilerle restaurant'a ?
-Hmmm. Gitmeliyiz. Soo Woon bizim arkadaşımız. Destek olmalıyız.
+Ama bu kulağa biraz "tuhaf" gelmiyor mu?

Nam Jin'in sorusundan sonra arabanın içinde kahkaha atmıştım. "TUHAF" mı resmen komediydi. Gidip arkadaşımızı ve onla buluşmak zorunda olduğu kızı gizlice takip edip, izliycektik. Bence çok komik bir durumdu ama tabi böyle düşüncelerimi söyleyemezdim. Nam Jin suratıma hiç bir şey anlamamış gibi bakıyordu.

-Sen endişelenme Nam Jin. Tuhaf olsa bile eminim çok eğleneceğiz.
+Öyle düşünüyorsan endişelenmeyeceğim.

Konuşa konuşa okula gelmiştik. Arabadan indi ve kapımı açtı.

-Seni almaya tekrar geliceğim. Ben gelene kadar kendi çok yorma ve dikkatli ol tamam mı? (Saçımı okşadı)
+Tamam oppa.

Gülümsedi ve benim okula girememi söyledi. Nam Jin şuan gerçekten benim sevgilimdi. Bu inanılmaz bir şey değil mi ama?

Yüzme klübü toplantısı vardı. Koçlar, sunbaeler, kaptanlar, sporcular herkes toplanmıştı. Geciktiğimi fark edince hemen yanlarına gittim. Gittiğim de antrenman saatlerinden bahsediyorlardı. Antreman saatlerinin attığından ve Japonya' da ve Çin' deki turnalara katılacağımızı konuşuyorlardı. Gidecekler arasında bende varım ama gitmek istemiyorum. Endişeliyim ya kazanamazsam diye korkuyorum.

Birden herkes gözlerini bana çevirdi. Kendi kendime konuştuğum için olayı kaçırmıştım. Tekrarlamalarını istedim.

-Turnavaya katılacak sporcular hem sunbaelerle hem koçlarla çalışacak. Günde çift antreman yapacaksınız. Balım sen Oh Si Jung koçla çalışacaksın sabahları, akşamları ise Seung Yoo sunbaenle.

+Haaa? Aaaa tamam.

Şimdi anlamıştım herkesin neden bana baktığını koçum çok iyi olmasa da çalışacağım sunbae Seung Yoo'ydu. Herkes Seung Yoo sunbae yi beğenir, sever ve sempati duyardı. Galiba fazla şanslıyım bu aralar.

Toplantıdan sonra biraz antreman yapmak istediğim için havuza gittim. 50 tur kulaç atıcaktım.
Suya dalar dalmaz. Zamanın nasıl geçtiğini bilemezsiniz. Her kulaç aklınız daki bir sorunu yok eder, o anki stresiniz, acınızı, derdinizi suya bırakırsınız. Bu yüzden seviyorum yüzmeyi belki de. İnsanı rahatlatıyor.

46. kulaçımı atıyordum ki omzum artık ağrımaya başlamıştı. Acısını hissediyordum ama hızımı daha fazla kaybetmek istemiyordum. Yorulmuştum zaten. Tam bir kulaç daha atayım derken bacağıma krap girdiğini hissettim. Bir anda hareket edemedim. Ve battığımı hissetmeye başladım. Kafamı suya çıkardığımda havuzun trübünlerinde Seung Yoo sunbae ve arkadaşlarının orda olduğunu fark ettim ve bağırmaya başladım. "Sunbae" diye kesik kesik bağrıyor ve çığlıklar atıyordum. Bacağım hareket etmiyordu ve çırpınıyordum. Zor nefes alıyordum. Seung Yoo sunbae ve arkadaşları beni fark edince koşa koşa geldikler ve Seung Yoo ve Eun Hun sunbae suya atladı. Beni suyun içinde kaldırmaya çalışıyorlardı. Bacağımı hareket ettiremiyordum. Beni kenara çıkardılar. Ayağıma kramp girdiğiini görünce yavaş yavaş masaj yaptılar ve beni rahatlatmaya çalışıyorlardı. Bense acıdan ağlıyordum. Bacağım kısa süre sonra düzeldi ve kalkıp kendime gelmek için soyunma odasına gittim. Üstümü değiştirdim. Saatte baktığımda saat 12.30 olmuştu bile. Aynanın karşısına geçip "Her şey düzelecek" dedikten sonra soyunma odasından çıkıp havuz başına sunbaelere teşekkür etmeye gittim. Hepsi ordaydı. Endişeli gözlerle bana bakıyorlardı iyi olduğumu söyledim. Daha sonra hepsine tek tek teşekkür ettim. Tam havuz başından ayrılacaktım ki Seung Yoo sunbae beni yanına çağırdî.

-Bundan sonra bana emanetsin. Kendine dikkat et. Kimse olmadığı zamanlar antreman yapma. Tehlikeli anlarda biri yanında olsun. Antrenman zamanları bana haber ver.
+Peki sunbae.

Başımı okşadı ve gülümsedi fakat arkadan havuzda yankınlanan bir ses duyduk.

-BALIM!!!!

Ve bu Nam Jin'di. Ahh tanrım yapma böyle.

Umarım keyifle okumuşsunuzdur. :) Yorumları ve Voteları alayım. ☆☆

Aman Tanrım Kore MiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin