35- "Sessiz Kabulleniş"

9.6K 508 286
                                    


Selamlar selamlar, uzun bir bölümle geldim ama siz yine kısa diyeceksiniz muhtemelen.

Arkadaşlar kısa hikaye kategorisindeki bir kitap için 5k kelime gayet uzun. Düz genç kurgu yazmanı istiyorum deyin size upuzun bölümler yazayım ama bura yeri değil maalesef sdöfpoker

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum... Okuyup geçmeyin lütfen, biz de yazı makinesi değiliz neticesinde.

Çok takan olmuyor ama yine de sınır 250 oy 400 yorum.

Gülden Karaböcek- Gözüm Seni Görmese de
Tuğkan- Ele Layık
Kahraman Deniz- Doğal Afetim

Keyifli okumalar, lütfen yorum yapın ♡♡

¤¤¤

"Kamelya çiçeğinin hikayesini biliyor musun?"

Deniz fenerinin loş ışığından bakışlarımı ayırıp burnumu çektim. Ardından bu konunun nereden açıldığını bilmesem de kafamı iki yana sallayıp sorusuna sözsüz bir cevap vermiştim.

Beni izliyor olduğu için "Anlatayım." dedi hemen. Yağmurdan dolayı sayamadığım kez sönen sigaralarından birini daha yanındaki çöp kutusuna atmıştı aynı zamanda da. Vazgeçmiyordu. Sigarayı yakıp, sönüşünü izlemekten vazgeçmiyordu. İçememek umurunda bile değildi, bu fark ediliyordu. Sadece oyalanıyordu.

"Ben de bilmiyorum." dedi uzun bir süre düşündükten sonra. Kaşlarımı çatıp vücudumu ona doğru çevirdim, omuz silkti bu hareketime de.

"Hikaye uyduramadım, öyle bir hikaye yok normalde."

"Ruh hastasısın." dedim gayet ciddi bir şekilde. İnsanları saçma sapan beklentilere sokuyordu, sonra da bilmediğini ya da yapamayacağını iddia ediyordu.

Yine beni umursamadı "Sigara kullanıyordun değil mi?" diye sormuştu konuyu tamamen değiştirerek.

Sorusu üzerine bedenimi iyice ona çevirip elindeki pakete baktım şaşkınca. Bakışlarım komiğine gitmiş olacak ki kafasını geriye doğru atıp içten bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına.

"Bundan çok önce kullanırken görmüştüm seni, korkmanı gerektirecek bir şey yok yani." dedi eğlenir bir tınıda. "Ben insan yemiyorum, sigara içtiğin an karabasana dönüşüp hayatına çökmeyeceğim."

"Göktuğ'a söylersin ama." dedim boş bulunarak. Bana bakıp kafasını iki yana salladıktan sonra çıkarttığı dalı parmaklarımın arasına sıkıştırdı ve çakmağı uzattı. Küs olduklarını bir anlığına da olsa unutmuştum ve bunu hatırlatmam yanımdaki çocuğun pek hoşuna gitmemiş gibi duruyordu. Garipti. Onunla alakalı garip olan şey neydi bunu bilmiyordum ama garipti.

Lisede bıraktığım hâlinden her anlamda çok farklıydı.

Karakteri de imajı da değişmişti ve bunu herhangi bir kılıfa uydurmam çok zordu. Herkesin değişebileceğini, büyüdüğümüzü, büyümek zorunda kaldığımızı biliyordum ama Can bambaşka biri olmuştu. Eskisi kadar cesur değildi mesela, çok daha fazla cesurdu. Olaylara sakinlikle yaklaşmak yerine çözüm dilini şiddetle değiştirmişti. Eskiden az ama öz konuşan ve o hâliyle bile komik, sempatik olabilen biriyken; şimdilerde ise sanki yarın hiç konuşmayacakmış gibi konuşuyor, söylediği komik olmayan şeylere bile kendi kendine gülüyordu.

Değişmişti ve bu farklı bir değişimdi.

"Neden kavga ettin?"

Tonlarca şey düşündükten sorduğum soruyu sadece omuz silkerek yanıtlamakla yetindiğinde gözlerimi devirip üzerimdeki monta daha sıkı bir şekilde sarıldım. Hava soğuktu ve ben yaklaşık yedi saattir yağmurun altında neredeyse tüm İstanbul'u turlamış, ayaklarım bedenimi taşıyamayana kadar da bulduğum her köşede ağlamıştım. Sonum ise aynı yerdi. Evimin alt sokağındaki sahil yoluna çıkıp pineklemiştim.

Koçum Benim Where stories live. Discover now