19- "Yanık Makarna"

14.7K 867 116
                                    

Bölüm geciktiği için üzgünüm. Şehit haberlerinden mütevellit kafamı tam olarak kurgu yazmaya veremedim. Bir de o bölgede görev yapan bir arkadaşıma ulaşamıyorduk ve iyice tedirgin olmuştum. Bölüm yazacak mentalde değildim yani. Çok şükür dün iki dakika da olsa konuştuk ve iyi olduğunu öğrendik, bu yüzden bir nebze de olsa içim rahat bir şekilde bölüm başına oturabildim.

Sizi de beklettiğim için üzgünüm ama ülkedeki olaylar kafamızı takamayacağımız kadar küçük şeyler değil maalesef. Çok uzatmak da istemiyorum, ben de bir şehit yakını olarak vatan sağ olsun deyip bölüme geçeyim artık.

Bu konuşma canınızı sıktıysa üzgünüm ama kendimce bilgilendirme yapmak istedim.

Keyifli okumalar hepinize, bölümün okumasını yapmadım hataları düzelteceğim ♡♡

Oy ve yorumları da unutmazsanız sevinirim

(Bölüm Göktuğ'nun ağzından olacak)

Emre Kaya- Benimsin

¤¤¤

Göktuğ'dan

Oturduğum yerde hafifçe sola doğru dönüp hissettiğim sızı ile yüzümü buruşturdum. Kaza sonrasında birçok yerimde ezikler oluşmuştu ve bu durumu kolay atlatacak gibi de durmuyordum. Olayın sıcaklığı ile arabadan kendi çabamla çıkıp yanışını izlemiş olsam da ambulansın siren seslerini duyduğum an bayılmam bir olmuştu. Durumumun berbat olduğunun ben de farkındaydım ama iyiymiş gibi davranırsam daha çabuk iyi olacağıma dair saçma bir inancım vardı.

Bu sadece şimdi için geçerli olan bir şey de değildi, çocukluğumdan beri bu şekilde büyümüştüm. Daha iyisini düşünürsem hep daha iyisinin olacağına inanırdım. Ailem, babam beni bu şekilde büyümüştü. Hiçbir şey daha iyi olmamıştı gerçi, hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Aksine her şey çok daha fazla sarpa sarmaya başlamıştı.

Zihnimdeki bataklıktan çıkmak adına derin ve yavaş bir nefes çektim ciğerlerime. Derin nefes alıyor olmak bile hafif de olsa kaburgalarımı sızlatıyordu ama yapılabilecek herhangi bir şey yoktu. Kaburga zedelenmelerinde uygulanabilen en yaygın tedavi yöntemi kısıtlı hareket ve istirahatti.

Zaten istirahatten başka yapabileceğim bir şey de yoktu. Doktorun verdiği ilaçlar yan etkileri fazla olan ilâçlardı ve sağ bacağımda irili ufaklı beş yerden çatlama vardı. Şu anki vadede hiçbir sorun yokmuş gibi gözükse de bundan sonraki süreçte kendi evime gitmek zorunda kalacaktım ve sorunlar da o zaman başlayacaktı. Annem asla gittiğim bir konferansta merdivenlerden yuvarlanıp bacağımı çatlattığıma inanmazdı. İnanmayacaktı da.

Çünkü onun oğlu dikkatliydi, yapmazdı.

Aslında annem düşündüğü şeylerde haksız da sayılmazdı. Hayatımın her evresinde kendime, sağlığıma gösterdiğim apayrı bir özen vardı. Özen de değildi, zorunluluktu. Kendime dikkat etmek, iyi olmak, eve az da olsa para sokmak mecburiyetindeydim çünkü ailemin benden başka kimsesi yoktu. Annem çalışıyor olsa da benimle aynı miktarda para kazanamıyordu.

Ben de annemin çalışmasını istemiyordum zaten. Lise mezunu ve bir de kadın olduğu için efektif işlere alınması çok zordu. Birinin evine temizliğe gidiyor oluşunun gerçekliği de beni mahvediyordu. Kendi evinde bile iş yaptırmadığım kadının emir kulu olmasını kendime yediremiyordum.

Ama başka çaremiz yoktu. Başka çareler her zaman olurdu ama bizim için yoktu. Hiçbir zaman da olmayacaktı...

Şimdi de başıma bela almış ve muhtemelen haftanın üç günü barmaidlik yaptığım işimden de kovulmuştum. Bu kadar sorumsuz davranmamalıydım. Özel hayatımı; sorunlarımın önüne, ailemin önüne koymam başından beri yanlıştı. Hataydı. Hatamın bedelini de yaptığım kazayla ve geliri koçluktan aldığım paranın iki katını bana getiren işimden olarak ödemiştim.

Koçum Benim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin