Elçiye Zeval Olmaz

9.2K 786 343
                                    

Aral bir sağa bir sola voltalar atıyordu. Evin içerisinde adeta beybileyd gibi döne döne bir hal olmuştu. O kadar gergindi ki içtiği kahveyi bile tam anlamıyla içmemişti. Yarısından fazlası buz gibi olup lavaboya dökülmüştü. Aral durmaksızın avuçlarını kemiriyordu ve yerde debelenen kediye bakınıyordu.

"Yav iyi ki benim değilsin ha gece üstüne basarım,şuna bak."diye mırıldandı Ayhan  yerde yatıp kediyle oynamaya çalışarak.

Kedi "hepinizden tiksiniyorum" temalı bakışlar atmış,halı kenarında koltuğun altına doğru duraksamayı tercih etmişti. Etki tepki denen şey hayvanda pek mevcut değildi. Kendi kendine sağa sola poposunu savuruyor olsa da sanki hareket etme konusunda masadan hallice bir tutum sergiliyordu. Sanki halı üzerinde oturmak ve etrafa boş bakışlar bırakmak dünyanın en anlamlı olayı gibiydi. Yavruydu diye düşünüyordu Aral,muhtemelen uykulu ve bebek olduğu için böyleydi. Yoksa bir kedi ve cinli olmamak,tuhaf bir sentez olurdu.

Ercan denen eleman ve "Mıstıkkk" mutfakta ne varsa gömmeye odaklıydı.

Aral o kadar sinirliydi ki sesini çıkaramıyordu. Normalde olsa Alparslan'ın başına diktiği zebanileri yaka paça evinden atardı ancak Simba için çiğ tavuk yeniyordu,el mahkumdu.  Ercan denen eleman dolaptan kadife keki çıkarıp kaşıklarken mutfak masasında oturup çocuk gibi  telefon oyununa kafayı gömen Mıstık durgundu. Sanki babasının çiftliği gibi sandalyelere ayak atışı Aral'ı cinlendiriyordu.

Üstüne Hakan aramış ve eşyalarını alıp Ankara'ya gitmeleri için bir saate kapıda olacağını söylemişti. Aral yalan söylemeyi bilmezdi,beceremezdi de. Pat küt bahanelerle onu savuşturmaya çalışıyordu zira Alparslan yirmidört saat içinde Simba'yı ona geri getirme sözü vermişti. Hakan'a da yalan söylerdi,evdeki çam yarması dağ ayılarına da tahammül ederdi.

"H-Hayır."dedi Aral. Sinirinden gözleri dolmuştu."Ya nolur,hayır ora değil.."

Evin ortasında kum kabı yerleştirmiş,çiş damlası bile damlatmıştı. Kedi yemek yiyince onu oynatmış, tuvaletini yapsın diye karnını bile ovalamıştı. Kedi ise sıçarım böyle eve diyerek,cidden sıçmıştı. Hem de vıcıklı.

Ercan ağzına kek atıp bıyık altından sırıtırken kapşonunu çekmiş ve söze girmişti.

"Geçen bizim çiğköfteciye gittik,Alp'e kakaladım hesabı. Dedi bunu yiyemezsin. Dedim amısına bile  korum hacım,sen ısmarla yeter."

Dünyanın en mühim şeyi gibi Ercan'ın ağzındaki kek parçalarıyla konuşmasına odaklanılmıştı. Aral elinde ıslak mendille kaka temizlerken kedi ona boş bir bakış yollamış,halıya da "içim size ısındı" diyerek foşur foşur çişini yollamıştı.

"Kumun.."dedi Aral hüzünle. "Kuma yapacaksın aşkım."

"Dağ ayısı Alp ultra mega acılı cipsli çiğköfteyi bi yiyo."dedi Ercan abartılı bir ıslıkla. "Lan dedim neyim eksik hacı ? Doldur ,marulu da bas. Ekşiyi,ekstra acıyı. Şalgam da koydurdum. İçine döşetmişim acı pancar,cin biber..."

"Ee abi ?"

"Hacım,Alparslan yedi tane yedi,ben yedim dört."diye mırıldandı Ercan yüz ekşitip. "Ulan bir sıçtım,bir sıçtım. Sanki götüm yırtılacak. Sıçıyorum mekanda ama nasıl sıçmak. Doğum yapar gibi sıçıyorum kazan kazan. Evladım diyerek bokuma sarılacam,öyle bok akıtıyom."

Aral iyiden iyiye gerilen sinirleriyle boşboğaz semt abilerinin "boktan" mevzularına ve kedinin isabetsiz atışlarına tahammül etmeye çabalıyordu.

"Kundak getirin,saracam yavrumu dedim lan."dedi Ercan alayla. "İçselleştirdim yavrumu."

"Abi içselleştirme falan ,psikoloji kitabından mı baktın benimkinden."

Yeni Oğlan Where stories live. Discover now