23.

73 7 0
                                    

Kelepçeleri aşağı doğru çekip ilk önce kendimi ondan kurtardım. Sonra yere düşen polisin sırtına tek ayağımı çarpıp belindeki silahı alıp kafasına doğru çevirdim.

Kafamı kaldırınca, oldukça yakışıklı siyah dalgalı saçlı ve uyumlu çok güzel siyah çekik gözleriyle bana normal bakan bir adamla karşılaştım. Yüzü çok güzeldi.

"Bana bak siyahlı, beni bırakacaksınız bende o hapishaneye dönüp birini bulcam tamam mı?"

Kafasını salladı ve kaşlarını kaldırdı

"Sana dokunmuyoruz bile neden kaçmıyorsun?"

Kaşlarımı daha çok çattım

"Salak değilim burda bir polis üç askerden daha fazla kişi olduğunun farkındayım hatta beni izleyen biri var biliyorum ama kanıtlayamam "

"Bulut."

Dedi aynı donuk ifadeyle.

"Kes sesini siyahlı. Dediğimi yap! Askerlerine çekilmelerini söyle."

"Olmaz."

Başımı sallayıp gözlerimi Eray'a çevirdim

"İyi polisi vuruyorum o zaman."

Eray tek eliyle yerdeki çimenleri tutuyordu. Cidden sıkarak. Eli titriyordu.
Hayır, korkma vuramam zaten deniz gözlüm,

"Öldüremezsin."
"İnan yaparım."

Söylediğime kendim bile inanmadım.

"Vurmazsın çünkü o masum değil mi?"

Kes sesini. Konuşma. Olmaz.
Silahı tutan elim titremeye başlamıştı.

"Masumlara dokunmazsın değil mi?"

Yapma.
Titreyen elim gevşemeye de başlamıştı

"Öldürdüklerinin hepsi görünmez suç işleyenler, ilgimi çekti de..."

Silahı Eray'ın sırtına düşürdüm.
Biliyorlar mıydı? Bunca zamandır?
Bana yardım edebilecek biri mi vardı?

"Bütün o öldürdüklerin.. Hepsinden en az bir şikayetçi var.."

Kahretsin..
savunmasızım. Bedenim beni taşımak istemiyor,
Küçük bir sessizlik oldu

"PRENS ÇIK"

Diye bağırdı ve bağırdığı anda sol taraftan çıkan biri kelepçelerimi yakaladı.

"Yakaladım"

Buna kandığıma inanamıyorum. Nasıl bu kadar salak olabilirim?
Seni anlayacak kimse yok Bulut. Kanma şunlara artık.

Sinirlenmiştim.

"heppiniz aynısınız"

Diyerek başımı beni tutan askere doğru hamle yapmak için çevirdim.

Bütün sinirim yüzümde soldu birden.

"Se..."

Dedim.
Karşımdaki çocuk başını hafif sallıyarak,

"Be...?"

Dedi ve kelepçelerimden çekerek beni binaya geçirdi.

Onu takip ediyordum.
Gözlerimden bir iki damla yaş akmaya başladı.
O..

Aşağı indik, garip bir kapıdan kocaman camdan hücrelerle dolu bir odaya girdik.
Boş bir tane hücre bulunca durdu.

"Aç bakayım cano"

Cano mu
Kapı kayarak açılmıştı.

"Yine çok neşelisiniz efendim,"

Dedi yandaki gardiyan.

"Tabiki gardocum"

Gardomu
Kelepçeleri çıkarıp elini sırtıma yerleştirdi.

"İçeri geç"

Bir adım attım

"Bak- zorlaştı-"

Tamamen içeri girdim.
Gardiyan kelepçeleri ve bir sürü zinciri bağlıyordu.

"Bak- biliyorum mahkumsun ve bunu sormam ne kadar mantıklı bilmiyorum- ama iyi misin?"

Gözlerine bakarak başımı salladım.
Tekrar gözlerine bakmak güzel hissettirmişti.
Gülümseyip gitmişti.

Gardiyan kapıyı kapatıp uzaklaşınca yere bağdaş kurarak oturdum.

Açıklayayım, hafızasını kaybetmiş eski sevgilim felan değil.
Kendisini en küçük kardeşime benzettim. En küçük kardeşlerimin ikizler olduğunu söylemiştim. İkizlerden birinin kaybolduğunu da söylemiştim. İşte ona çok benziyor. Umarım odur. Umarım yaşıyordur. Alaz'ımı ve Ayaz'ımı çok özledim...
.
.
.
____________
BULUTU ÇOK SEVİYORUM💐🫀💍 ☁️

Boş Kafes (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin