Her şeyden önce

200 22 7
                                    

Önceden,hala bir miktar umudum varken hikayemi insanlara anlatmaktan büyük keyif alırdım.Ellerim titrer,kelimelerim birbirine karışırdı ve hislerimi tarif etmekte gerçekten güçlük çekerdim.Ve en önemlisi,gözlerim parlardı.En azından öyle söylerlerdi.

Şimdi mi?Gözlerimdeki parıltı söndü.En çok duyduğum kalıp 'Yine nerelere daldın?' olarak değişti.Hiç umudum kalmadı.Bunların hepsi ondan sonra oldu.

Hikayeme geçmeden önce biraz kendimden bahsetmek istiyorum.Olayı anlamanızda yardımcı olacaktır.Şimdiden bu serüvende yanımda yer alacak olan herkese çok teşekkür ederim.Bunu yazmaya başlamak çok zor oldu benim için.Ama yapmam gerektiğini hissettim ve buradayım.


18 yaşındayım.Hiçbir zaman diğer kızlar gibi olmadım.Etrafımdakiler ellerinde kağıt kalem,kaç tane ilişki atlattıklarını hesaplamaya çalışırken bu kadar zamana nasıl bu kadar insan sığdırdıklarına hayret ederdim.Hiçbirini gerçek bir ilişkiden saymaz,sonunda o upuzun listeyi o anki sevgililerine indirgemeyi başarırlardı.Saçma bulur,aşka inanmazdım.Hala inandığımdan emin değilim.Belki de bu yüzden hiçbir zaman erkek arkadaşım olmadı.

Kendimi hayatın her alanında yetersiz gördüğümü söylemeliyim.Bazı insanlar vardır,imrenerek bakarız.Hem sesi güzeldir,hem kalemi kuvvetlidir.Dersleri zaten her zaman standartların üstündedir buna rağmen aşk hayatını da devam ettirebilmektedir.Hoş bir dış görünüşe sahiptir.Kısacası Allah her şeyden vermiştir.Ben mi?İlkokuldayken derslerim gerçekten iyiydi,şimdiyse kaç dersten kurtarma sınavına gireceğimi hesaplıyorum.Sesim berbattır,kendimce saçma sapan dans figürlerim vardır ama en azından beni eğlendirir.Spor yapmıyorum,gitarla kısa bir geçmişim olsa da bir müzik aletiyle uğraşmıyorum.

1.67 boyundayım,aylardır tartılmıyorum fakat ben ne kadar 'göbeğimi ve iç bacaklarımı eritmeliyim' diye dolansam da fiziğim genelde beğenilir.Saçlarım dalgalı ve sarının bir tonu,ama biraz daha koyu(şu anda uçları mavi).Göz rengim konusunda değişik rivayetler var,bence kahverengi.Ama ela diyen de var,ortası sarı çevresi kahve etrafı siyah çevrili diyen de.Dudaklarım yok denecek kadar ince.Ailemizin buğday tenlisi olsam da beyaz tenli kabul ediliyorum.Asık bir suratım var,ama gerçekten bu benim surat ifadem ve yapacak bir şeyim yok.Sanırım artık herkes kendince beni zihninde canlandırabilir.

Aşk,benim tökezlediğim yer oldu.Her şeyi en başından anlatacağım,bu benim çapımda gerçekleşen uzun bir hikaye:)

Sene 2010.Lisede şehir değiştirip yurtta kalmaya başladım.Zor zamanlardı,4. yılımı bitirdim ve okulum 5 yıllık.İlk kez yoğun bir hoşlanma duygusuyla o zaman tanıştım.Bu zamana kadar hep hoş çocuk tanımı kullanmıştım ve ilgimin bitmesi için 2 kelime kurması yeterdi.Ama ilk platoniğim(şimdikine bakılınca epey hafif bir şeymiş) neredeyse hiç konuşmadığından, ya da benimle konuşmadığından epey ilgimi çekiyordu.Aynı yurtta farklı okullardaydık ve benden 2 yaş büyüktü.O zamanlardaki sünepe halimi tarif etmeye kelimeler yetmez.Ama o çocuk...Mustafa.Uzun boyu,kumral saçları ve cool tavırlarıyla asla varlığımı farketmeyecek biriydi.Oda arkadaşım kalabalıkta beni üstüne itekleyince etmiş olabilir tabi.Aslında onunla 1 kere konuştuk.Korkunç bir hikaye,ama benim rezilliklerime alışacaksınız.

/Ben yurdun önünde oturuyordum.Mustafa yanındaki 3 kişiyle bulunduğum yere doğru geliyordu.Her adımda 'yok canım bana bakmıyor,bakmaz' diye kendimi telkin etmeye çalışırken bir ses 'Bakar mısınız?' dedi.BAKAMADIM.Çünkü üstüme alınmadım.Ses kendini tekrarlayınca ve karanlıkta bana bakan gözlerini seçince 'Efendim?' demek mecburiyetinde kaldım.

-Acaba Bernaya söyler misin,kitaplarımı getirsin.

Berna bizim yurtta kalan bir kız,daha önce hiç konuşmadım(1 yıl sonra kafasını duvarlara vuruşuna tanık olacaktım)Yurda girip çılgınlar gibi Bernayı aradım ama bulamadım.Tekrar kapının önüne çıktım.Benden ciddi anlamda 2 metre ötede duvara yaslanmış,başını yana çevirmişti.O kadar uzaktan kekelemeye başladım,

-Ben baktım Bernaya,ama bulamadım Bernayı.Be-Berna gelince ben Bernadan alırım kitaplarını veririm sana Be-Be-Berna gelince bulurum ben onu.

Tanrım,ne kadar çok Berna demiştim!Ve konuştuğum süreçte katiyen yüzüme bakmamıştı.Sonunda bıkkın bir şekilde nefesini dışarı verdi ve arkasını dönüp yürümeye başladı,'Mustafa istedi dersin'./

Adının Mustafa olduğunu biliyorum,gerizekalı.Ayrıca insan bir teşekkür eder.

Bunları her ne kadar sesli söylemek istediysem de içimde kaldı.Sonra bazı şeyleri içimde tutmamaya karar verdim.Öyle de yaptım,2014 senesinde buna yakinen tanık olacağız....

Mustafa,her zaman yeni duş almış gibi ferah görüntüsüyle ve mavi renkli tişörtleriyle beni büyülerdi.Sanırım mavi takıntım o zamanlarda başlamıştı,Mustafa'nın şifreli adı mavi idi.O olaydan sonra onu facebooktan ekledim.Ve tweetlerini okudum.Konuşmasına pek gerek kalmamıştı.Gelin bazı tweetlerine göz atalım,biraz eğleniriz.


Paran varsa Range Rover yoksa game over.

Dudakların bir yardım vakfı bense Afrikalı bir çocuk. (Yazar burada Shakespeare ve Sinan Özen'e diss atmış.)

Bu olgun görüntüden bu sözler nasıl çıkmış hiçbir zaman anlam veremedim.Sonra o mezun olup gitti.Yokluğunda çok sıkılacağımı düşünmüştüm.Ama her haftasonu eve gelirdim ve yeni birini bulmak sadece birkaç ayımı aldı.Varlığıyla aylarımı yedi.En büyük travmam oldu.Hikayemin neredeyse tamamını kapladı.

Arada yaşadığım bazı olaylar ve kişilerle birlikte genel olarak onu işleyeceğim.


Yakın zamanda yeniden burada olacağım,hikayenin ilginizi çekeceğini umuyorum,benim ilgimi fazlasıyla çekmişti.Esenlikle kalın.

Bilinmeyen bir kadından mektuplarWhere stories live. Discover now