1. Bölüm

4.4K 314 105
                                    

Belki yazarım, diğer kitapla uğraşırken bölüm atabilirim ama bir-iki gün içinde kaldırabilirim de. Bakalım, karar veririm. İyi okumalar.

**

Hava kararmıştı, herkes uyumuştu. Köyün sessizliği odamdaki en ufak tıkırtıyı capcanlı kılıyordu.

Gecelerden bu yüzden nefret ediyordum çünkü yapayalnız kaldığımı hissediyordum. Kendimle baş başaydım, kimse yoktu. Günün en sevdiğim saatiydi, güneşin batmasını bekleyip herkes uyuduğunda koca gökyüzünü sadece kendime ait kılmayı dört gözle bekliyordum. Fakat o günden sonra güneşin doğacağı an gelmesin, bir daha hava kararmasın diye dua ediyordum.

Sessizliğini, ıssızlığını sevdiğim karanlık artık başkaydı çünkü karanlık çöktüğünde yaşamın başladığını bana o göstermişti. Ben o hayata dahil değildim.

Ölüm seni bulduğunda beni tekrar göreceksin demişti.

Ölüm zaten oydu.

Dört yıl önce

On altı yaşındaki Kaya, gecenin bir vakti Dolunay Gölü'ne gitmemesi gerektiğinin bilincindeydi ama içindeki heyecanı bastıramıyordu. Bugün göle adını veren dolunay vardı, saat yaklaştığında gölün tepesindeki yerini alacak ve onu ay ışığına boğacaktı. Sanki her gece izlediği ay, gölün içine düşmüş ve oradan karanlığı kırmaya çalışıyormuş gibi akıllardan silinemeyecek bir manzara verecekti.

Kaya, patikadan çoktan çıkmıştı. Dikkatle gitmeye çalışıyordu, eteğine otlar takılmasın diye uğraşıyordu çünkü eve döndüğünde amcası görürse gece dışarı çıktığını anlayacaktı.

Kaya, gölün kenarına zor da olsa ulaştı. Önündeki çalılıkların arasından geçti ve yine evden kaçtığında gördüğü o mest edici güzellikle karşılaştı. Dolunay, gölün üzerine resmini bırakmıştı.

Elini göğsüne götürdü ve bunu bir daha ne zaman göreceğini hesaplamaya çalıştı. Eğer yapabilseydi, sonsuza kadar burada beklerdi.

Kaya, bu karanlık ormanda tek başına olduğunu sanıyordu. Görüntüye kendisini o kadar çok kaptırmıştı ki ay ışığının altında parıldayan beyaz teninin izlendiğini fark etmedi.

Ağaçların arasına dinlenmek için oturan üç gezgin, yanlarında bir kızın belirdiğini görünce onu hayal sandı. İçlerinden bir tanesi diğerlerini uyardı. "Ödül geldi." Yerlerinden kalktıklarında Kaya hışırtıları duydu.

Eli göğsünde bir şekilde çevresine bakındı, kalp atışlarını avucunda hissetti. Ama bu kez izlediği manzaradan dolayı kalbi şiddetlenmemişti.

Hemen ileride, kaçamayacağı kadar yakında gördüğü üç iri silüetle Kaya geriledi. Normalde kimseden kaçmazdı fakat bu saatte tek başına olması onu korkutmuştu ve göz göze geldiği adamların bakışlarındaki kötülüğü karanlıkta bile seçebiliyordu.

"Dolunayın bir armağanı." dedi adamlardan birisi.

Kaya'ya ilerlemeye başladı ama kız hareket edemeyecek kadar şaşkındı. Öndeki adam Kaya'nın üzerine koşana kadar Kaya kaçmayı akıl edemedi.

Kısa bacaklarının karşısındaki adamlara karşı hiç şansı yoktu. Adam "Nereye gidiyorsun?" diye bağırdı ve Kaya'yı topladığı saçlarından tutup kendisine çekti. Kaya, şiddetli tutuşla birlikte acıyla bağırdı, ayak bileği döndü. Sırtı adamın göğsüne çarptı ve yere düştü.

Hemen toparlandı, yapma diye bağırıyordu, kaçmaya çalışıyordu.

Kalçalarının üzerinde, ellerini arkaya koymuş bir şekilde sürüklenerek uzaklaşmaya çalışırken gözleri ıslandı, başını reddeder gibi sallamayı sürdürdü.

ÖLÜM'SÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin