4

990 75 49
                                    

ŞARKI: GEL YARALARINI BEN SARAYIM-Berk Baysal

Büyük bir şehir, bir ülke vardı karşımda hayranlık dolu bakışlarım onu güldürmüştü. Evet hayranlık duymuştum dünyaca aranan bir gurup yerin altında yıllarca hayat sürmüştü. Asırlardır aranan terör örgüttü bizimle dalga geçmişti bir ropörtajlarını izlemiştim. Haber spikeri birden şaşkın bir şekilde kameraya baktı afallamıştı bir akrep üyesi telefonumuza bağlanıyor.

Bu cesaret nerden gelmişti merak etmiştim kadın sert bir sesle yayın yönetmenine haber verdi. Sinyal takibi yapıldı. Bu o kulübeydi, baskın yapılmıştı boştu ama telefon açıktı telefon kulübede miydi? Kadın şaşkınlığı üzerinden atamamıştı afallamış bir şekilde sordu "Neredesiniz?" evet komik bir soruydu kim söyler ki konum atıyorum o kulübe atılmıştı konumda.

Kadın alay edildiğini düşündü telefonu o kapatmadan kapatamazdı dünya izliyordu reytingler tavan yapmıştı. "Neredesiniz?" diye sordu. "Tekrardan söylersen ceza almayacaksınız." "Burada, cehennemin dibinde, yer altında, stüdyoda ben biz her yerdeyiz bir kilometre uzağında bir kilometre yakınınızdayız." psikopatı o konuşma yıllarca konuşuldu herkes dalga edildiğini düşündü doğruydu yerini yerlerini söylemişti.

"Kendinizi açık ettiniz." diye fısıldadım "Ne var bunda bizim çocuklar akıl oyunlarını severler hiçbiriniz anlamadınız bile." gülmeye başladı. Evet bizimle dalga geçmişti, dalga geçiyorlardı bu topluluk sadisti ve ben en sadist olanın elindeydim akrep kral bu oydu. Ondan önceki kral babası olmalıydı. Babası neredeydi? Ölmüş müydü? Ondan mı babasından bahsettiğimde tokat atmıştı? "Yürü." hızlı bir şekilde yürümeye başlamıştı. Her yeri incelemeye çalışıyordum mükemmel bir mimarisi vardı yerin milyonlarca kilometre altındaydık ve bu inanılmazdı. Yer mermer zeminden yapılmıştı, binanın önünde durduğumuzda gözüyle içeriyi gösterdi.

Binaya girdiğimde ilk dikkatimi çeken tablolar olmuştu. Her biri farklı bir görüşü yansıtıyordu. İyilik ve kötülük tablosu baş köşeye asılmıştı resepsiyona geldiğimizde elinde telefonla konuşan görevli kadın bizi umursamadan konuşmaya devam etti. Acaba yardım istesem eder miydi? Oda bir kadındı sonuçta kimi kandırıyorsun Lavin oda çete için çalışıyordu.

İlerde duran iki adamın bakışları bizi bulduğunda elimi bıraktı. Dikkat çekmek istememiş miydi? Yoksa benimle mi görünmek istememişti? Karşımızda duran büyük asansöre baktım "Ne çok asansör var." diye mırıldandım hayretle asansörün önüne geldiğimizde bakışları beni buldu sırtını bana doğru dönüp şifre kısmını sakladı saniyeler sonra asansör açıldığında siyah ceketli adam dışarı çıktı beni baştan aşağı süzüp yanımdaki adama baktılar. "Avcı keşke önce odandaki kızı gönderseydin." sarışın adamın alay eden gözleri bedenimde dolandı.

Gözleri yanımdaki adama kaydığında güldü. "Odam birkaç kişiyi aynı anda sığacak kadar büyük." evet bunu söylemişti cevabı bu olmuştu beni ne duruma düşürdüğünün farkında mıydı? şuan suratını yumruklamak istiyordum. Boğazını kesip eline vermek istiyordum beni ne duruma düşürdüğünü görmüyor muydu? Bu ne biçim bir adamdı benim bedenim hakkında yapılan bir imayı nasıl bu kadar ruhsuz bir şekilde söylerdi. "İşin bitince odama gelmelisin." diye fısıldadı kulağıma bedenim korkuyla titrerken sesim sert çıkmıştı ne ima ediyordu bu adam. Bizde tam gidiyorduk kolumu agresifçe çekti asansörün içine girdiğimizde "Avcı fahişesini bile paylaşamıyor." diye mırıldandı agresifçe.

Aklıma dank eden şeyle gözleri üzerimde gergince dolaşan adama baktım. Benim bir fahişe olduğumu mu düşünüyor? Bu yüzden mi buradayım? Bir kaç adım geriye gittiğimde sırtım asansörün soğuk metaline değiyordu midem bulanmaya başlamıştı. Dev elleri belime sarıldı bu ani temasla dudağımdan küçük bir çığlık çıktı. "Kes sesini." agresif sesi beni ürkütüyordu yüzü benim yüzüme değiyordu, karanlık gözleri öfkeyle bana bakıyor çenesi seğiriyordu sakalları yanağıma batarken ağlamak istiyordum.

Akrep KralWhere stories live. Discover now